1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Belediyenin Verdiği Zararlardan Kaynaklanan Sorumluluk ve Tazminat


Belediyenin Verdiği Zararlardan Kaynaklanan Sorumluluk

Belediyeler ve diğer kamu idareleri, imar planlarının uygulanması esnasında çeşitli bayındırlık faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Bu tür faaliyetlere örnek olarak yol açma, kanalizasyon ve su boruları döşeme, park ve yeşil alan tesis etme gibi faaliyetler verilebilir.

Belediyeler bu faaliyetleri yerine getirirken kendilerinden beklenen özeni yerine getirmek zorundadır. Bu faaliyetler nedeni ile kişilerin ya da mülklerinin zarara uğraması halinde, bu zararın belediyece tazmin edilmesi gerekir.

Örneğin, yol açma faaliyetler esnasında yol kotunun düşürülmesi sonucu, yolun iki tarafında bulunan evlerde çökme veya çatlama meydana gelmesi söz konusu olur ise, bu zararların belediyece tazmini gerekir[1]. Bu husus, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunu öngören Anayasa hükmü ile de paralellik göstermektedir.

Belediyenin Verdiği Zararlardan Kaynaklanan Tazminat Davasının Görüleceği Yargı Yeri

İdare tarafından kişilerin mal ve mülklerine verilen zararlar nedeni ile açılacak davaların görüleceği yargı yeri konusunda; zarar verilme nedenine ve şekline bağlı olarak ikili bir ayrım yapılmaktadır.

Eğer zarar idari bir işlem ve eylemden kaynaklanıyor ise idari yargıda, zarar fiili yoldan kaynaklanıyor ise adli yargıda dava açılması gerektiği kabul edilmektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı gibi idari işlem ve eylemler sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların idari yargının görev alanına girdiği yargısal içtihatlarla kabul edilmiştir.

Bu nedenle imar programlarının uygulanması esnasında yapılan çalışmalar nedeni ile kişilerin mülklerine verilen zararların tazmini için açılacak davaların idari yargıda görülmesi gerekir.

Örneğin, yol yapımı esnasında yolun iki yanında bulunan yapılara zarar verilmesi durumunda, bu zararın giderilmesi için idari yargıda tam yargı davası açılması gerekmektedir. Konu ile ilgili olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.02.1959 tarihli ve E:1958/17, K:1959/15 sayılı içtihadı birleştirme kararında;

“Bir kamu idaresinin; görevi kapsamında olan bir işi yapmayı kararlaştırmasının idari bir karar olduğu, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp o plan ve projeler gereğince işi görmesinin de kararın neticesi olan birer idari fiil olduğuna,

Kamu idareleri tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılması dolayısıyla evinin duvarı yıkılan kimsenin uğradığı zararların, idari kararın ve fiilin neticesinde meydana gelen zararlar olduğuna,

Bu nedenle, kamu idarelerinin verdikleri kararlar sonunda ve plan ve projelere uygun olmak üzere tesisler yaptırmış olmaları veya bu tesisleri kullanmaları veya bu tesislere bakmaları sebebiyle kişilerin uğramış oldukları zararların tazminine ilişkin davaların idari davalar olduklarına ve bu davalarda idari yargının görevli olduğuna,” karar verilmiştir.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir:  4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu

Uyuşmazlık Mahkemesi de 12.06.2000 tarihli ve E:2000/15, K:2000/21 sayılı kararı ile “kamunun mülkiyetinde olan yerde imar planına uygun olarak belediyece yapılan yol genişletme çalışması sırasında doğan zararların giderilmesine yönelik bulunan tam yargı davasının, idari yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiğine” karar vermiştir.

Buna karşılık “idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı” iddiasıyla açılacak müdahalenin önlenmesi ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.

İmar programının uygulanması esnasında kişilerin ayni haklarına zarar verilirse (örneğin yol için kamulaştırılması gereken taşınmaza idarece herhangi bir kamulaştırma işlemi olmaksızın el konulursa), bu tür zararların giderimi için açılacak davaların adli yargıda görülmesi gerekir.

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat konulu davalarda zarar verilen yapıların el atma tarihindeki nitelikleri saptanıp dava gününe kadar geçen süre içindeki değer artış oranları, malzeme, işçilik, nakliye giderleri dava tarihi itibari ile değerlendirilip gerçek zarara hükmedilmesi gerekir[2].

Bunun yanı sıra İmar kanununun 18. maddesinin 10. fıkrasına göre umumi hizmetlere ayrılan yerler üzerinde bulunan yapılar, ancak belediyece kamulaştırıldıktan sonra yıkılabilir. Bu yapıların kamulaştırma yapılmadan yıkılması, kamulaştırmasız el atma anlamına geleceğinden, yapıların kamulaştırma yapılmadan yıkılması nedeni ile ortaya çıkan zararın, kamulaştırmasız el atma hükümlerine göre adli yargıda görülmesi gerekir[3].

[1] D.6.D. 30.06.1971, E:1970/2991, K:1971/2178

[2] Y.HGK. 16.05.2001, E:2001/4-403, K:2001/413

[3] Y.5.HD. 29.1.2002, E:2001/26268, K:2002/2073

Belediyenin Verdigi Zararlardan Kaynaklanan Sorumluluk ve Tazminat
Belediyenin Verdiği Zararlardan Kaynaklanan Sorumluluk ve Tazminat