1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

İslam Hukukunda Vakıf Malların Mülkiyeti


Vakıf Malların Mülkiyeti

Vakıflar konusunda genel bir yazı için şu linki ziyaret edebilirsiniz: İslam Hukukunda Vakıflar ve Osmanlı Toprak Hukukunda Vakıf Arazi

Vakıf mallarının kimin mülkiyetinde olduğu konusunda görüş ayrılığı mevcuttur (İnalcık, H. (1959) “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ve Osmanlı Devletindeki Şekillerle Karşılaştırılması”, s: 32).

Maliki ve Hanbeli Hukukçulara Göre Vakıf Malların Mülkiyeti

Ebu Hanife ile Maliki ve Hanbeli hukukçulara göre vakıf mallarının ayn’ı (rekabesi) vakfeden kişide kalır (Çalış, 2004/a: 62). İmam-ı Azam’a göre vakıf “Memlûk bir aynî vâkıfın mülkünde hapis ve menfaatini fukaraya yahut vücuh-ü birre tasadduktan ibarettir” (Köprülü, 1951: 517; İşeri, 1964: 199; Çalış, 2004/a: 61). Bundan dolayı vakfedilen mal, vakfeden kişinin mülkiyetinden çıkmaz (Yeniçeri, 1986: 270).

İmamı Azam’a göre vakfetmek, malın sadece fayda ve menfaatlerini vermek anlamına gelir. Mülkiyetin vakfedenden çıkması söz konusu değildir. Ancak vakfeden kişi vakfedilen mal üzerinde vakfın amacına aykırı tasarruflarda bulunamaz (Akagündüz, 1988: 110). İmamı Azam mescit ve kabristan vakfından başka vakıfların lüzum ifade etmeyeceğini ve bundan dolayı vakfedenin sağlığında ve vefatından sonra da varislerinin bu vakıftan rücu edebileceğini ifade etmiştir.

Üstelik İmam-ı Azam vakfedilen malın mirasçılara geçebileceğini kabul etmiştir. İmam Malik de bir malın vakfedilmesinin, onun vakfeden kişinin mülkünden çıkmasına neden olmayacağını, ancak vakfetme işleminin malikin mülkiyet hakkını kısıtladığını vurgulamaktadır (İnalcık, 1959: 32; Köprülü, 1951: 515). Maliki ve Hanbeli hukukçular da bu tanıma bağlı kalarak vakfedilen malın, vakfeden kişinin mülkiyetinden çıkmayacağını ileri sürmüşlerdir (Çalış, 2004/a: 62). Ancak vakfeden kişinin, mal üzerindeki tasarruf yetkisi de oldukça kısıtlı olarak kabul edilmektedir.

Hanefilere Göre Vakıf Malların Mülkiyeti

Buna karşılık başta Ebu Yusuf ve İmam Muhammed olmak üzere Hanefilerin çoğunluğu vakfedilen malın Allah’ın mülkü olmak üzere vakıf tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçtiğini savunmuşlardır (Akagündüz, 1988: 110; İnalcık, 1959: 33). Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’in vakıf tanımı “Bir mülkün menfaatini halka tahsis edip Allah’ın mülkü hükmünde olmak üzere temlik ve temellükten ebediyen alıkoymaktır” şeklindedir. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre lehine vakıfta bulunulan kişilerin (mevkufun leyh), vakfedilen malın ayn’ına dokunmamak şartı ile yalnızca menfaatten istifade etme hakkı vardır (Çalış, 2004/a: 61). Burada “Allah’ın mülkünde olmak” kavramı, mecazi anlamda kullanılmıştır ve vakfedilen mal hayır işine tahsis edildiği için bu malın özel mülkiyete konu olamayacağı anlamına gelir.

Şafi Hukukçulara Göre Vakıf Malların Mülkiyeti

Şafiler ise vakfedilen malın vakfeden kişinin mülkiyetinden çıktığını, vakfedilen malın herhangi bir malikinin bulunmadığını, bu anlamda vakıf mallarının özel mülkiyet konusu olmayacak (gayr-ı memluk) mallardan olduğunu kabul etmişlerdir (İnalcık, 1959: 33). Ancak Çalış, İmam Şafii’nin Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ile aynı görüşte olduğunu belirtmektedir (Çalış, 2004/a: 61). Azınlıkta kalan görüşe göre de vakfedilen malın mülkiyeti, lehine vakfedilen kişilere (mevkufunleyh) geçer.

İslam ve Osmanlı Hukukunda Vakıf Malların Mülkiyeti

Pozitif İslam ve Osmanlı hukuku vakfedilen malın kuru mülkiyeti Allah’a ait olmak üzere vakıf tüzel kişiliğinin mülkiyetine geçtiğini kabul etmiştir. Bu malların mülkiyetinin tekrar özel mülkiyete dönmesi söz konusu değildir. Bundan dolayı vakfeden kişinin belirlediği şartların dışında vakıfta değişiklik yapması (Tuş, M. (1999) “Osmanlılarda Özel Toprak Mülkiyeti”, s: 187) ya da vakıftan rücu etmesi (vakfedilen malı tekrar özel mülk haline getirmek) mümkün değildir.

Ancak bu görüş yalnızca sahih vakıflar için geçerlidir. Arazi Kanunnamesi’nin 4. maddesine göre vakfedilen mülk arazinin hem rekabesi (kuru mülkiyeti), hem de tasarruf hakkı vakfa ait olur. Buna karşılık miri arazinin gelirinin, tasarruf hakkının ya da her ikisinin birden vakfedilmesiyle oluşan gayri sahih vakıflar, vakfedilen arazinin yalnızca gelirine, tasarruf hakkına ya da her ikisine birden malik olurlar. Ancak vakfedilen arazinin kuru mülkiyeti devlete ait olmaya devam eder. Kanunname’nin 4. maddesi bu vakıfların tasarrufunda bulunan malların kuru mülkiyetinin devlete ait olacağını açıkça vurgulamıştır.

İslam Hukukunda Vakıf Malların Mülkiyeti
İslam Hukukunda Vakıf Malların Mülkiyeti