1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Muris Muvazaası Nedir?


Muvazaa Nedir?

Muvazaa; irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanmaktadır. Muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19. maddesinde düzenlenmiştir.

Bu maddede “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir.

Muvazaanın Türleri

Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır.

Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü/intibaını yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.

Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır.

Muris Muvazaası Nedir? Muris Muvazaası Ne Demek?

Muris muvazaası olarak isimlendirilen muvazaa türünün Türk Hukukunda büyük bir yeri ve önemi vardır. Muvazaa davalarının büyük bölümü muris muvazaasına ilişkin bulunmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükmü dışında muris muvazaasına ilişkin bir düzenleme kanunlarımızda yer almamaktadır. Muris muvazaası kaynağını daha çok Yargıtay içtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de esas kaynağını 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır.

Bu Kararda “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması hâlinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanununun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına” karar verilmiştir.

Muris Muvazaası Şartları Nelerdir?

Muris muvazaasında, miras bırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler.

Muris muvazaasının şartları şunlardır;

  1. Görünürde bir işlem vardır.
  2. Tarafların arasında bir bağış niyeti veya sözleşmesi vardır,
  3. Taraflar, bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler.
  4. Bu işlem, aldatmak amacıyla yapılmaktadır.

a) Görünürdeki İşlem

Muris muvazaasında, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi bir sözleşme vardır.

b) Bağış veya Temlik Niyeti

Muris muvazaasında, miras bırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir.

c) Muvazaalı İşlem

Muris muvazaasında, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı (niteliği) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı (niteliği) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşımaktadır.

ç) Aldatma Kastı

Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık anlatımla, bu muvazaa türünde miras bırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır.

Muris Muvazaası Kabul Olmayan Haller Nelerdir?

Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuksal dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/16629 K: 2016/5200).

Bir başka ifadeyle, muris muvazaasında murisin iradesi önem taşır. Türk Medeni Kanunu’na ve Yargıtay içtihatlarına göre, muris muvazaası davalarında muvazaanın varlığı kanıtlandığında, işlemin geçersiz olduğu kabul edilir. Ancak bazı durumlar muris muvazaası olarak kabul edilmez, yani mirasçıların muvazaa iddiasında bulunması mümkün değildir. Muris muvazaasının kabul edilmeyeceği haller şunlardır:

  1. Taşınırların ve tapusuz taşınmazların devri
  2. Vasiyetname yolu ile yapılan kazandırmalar
  3. Bağışlama yolu ile yapılan kazandırmalar
  4. Ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile devir
  5. Paylaştırma (denkleştirme) kastı
  6. Gerçek satışlar
  7. Murisin üçüncü kişiden satın alıp mirasçı adına tescil ettirilen taşınmazlar

a) Taşınırların Ve Tapusuz Taşınmazların Devri

Yargıtay’ın 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, miras bırakanın tapulu taşınmazlarının temliklerinde yaptığı muvazaalı işlemlere ilişkindir.

b) Vasiyetname Yolu İle Yapılan Kazandırmalar

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 20.11.2017 E: 2015/5420 K: 2017/6613: “Mirasbırakanın 20.03.1997 ve 02.09.2005 tarihli düzenleme şeklindeki vasiyetnameler ile maliki olduğu taşınmazdaki paylarının tamamını davacılara vasiyet ettiği, anılan vasiyetnamelerin … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … sayılı dosyasında açılıp okunduktan sonra iptal davası açılmayarak kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temlikle mirastan mal kaçırma amaç ve iradesini taşımış olsa, davacılar lehine vasiyetname düzenlemeyeceği kuşkusuzdur. Toplanan tüm deliller ve yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın gerçek amaç ve iradesinin mal kaçırmaya yönelik olmadığı, tüm mirasçılar arasında hak dengesini gözeten bir paylaştırma kastı ile hareket ettiği açıktır”

c) Bağışlama Yolu İle Yapılan Kazandırmalar

Hemen belirtilmelidir ki, temlikin bağış olduğu ve geçerli bir işlem olan bağış suretiyle yapılan temlik bakımından 1.4.1974 tarihli 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uygulanamayacaktır (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2017/4188 K: 2018/646 T: 1.2.2018) (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2016/5317 K: 2016/5534)

ç) Hediye Amaçlı Yapılan Devirler

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/22177 K: 2017/3790 T. 3.7.2017 kararında, taşınmaz payının düğün hediyesi olarak verildiği, mal kaçırmak amacıyla bir işlem yapılmadığı dikkate alındığında mirasbırakanın taşınmazını mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak davalılara devretmediği, dolayısıyla muris muvazaası kabul edilmeyeceği sonucuna varmıştır.

d) Ölünceye Kadar Bakıp Gözetme Koşulu İle Devir

Kural olarak, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesine dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür.

Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 1.4.1974 gün ve 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Bununla birlikte, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2015/3195 K: 2015/6343 kararında, mirasbırakanın 1903 doğumlu olduğu, davalı oğlu tarafından bakıldığı, diğer çocukları ile ihtilafının olmadığı, dolayısıyla mal kaçırma nedeninin bulunmadığı, nitekim ölünceye kadar bakma akdi yapıldıktan 9 gün sonra da 28 parseldeki payını her üç çocuğuna da bağış suretiyle aktardığı sabit olup bu somut olgular yukarıdaki ilkelerle değerlendirildiğinde mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdinde mal kaçırma amacının olmadığı sonucuna varmıştır.

e) Paylaştırma (Denkleştirme) Kastı

Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2017/5319 K: 2018/155 T: 11.1.2018).

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 04.07.2018, E: 2015/12054 K: 2018/11790: “Toplanan delillerden, tüm dosya içeriğinden ve miras bırakanın her bir çocuğunun beyanından, kadastro sırasında miras bırakana ait bir kısım taşınmazların oğullarına verildiği ve onlar adına tespit ve tescil edildiği, bilahare kızlara da 101 ada 7, 112 ada 9 ve 113 ada 2 parsel sayılı taşınmazların verildiği, dolayısıyla bu temlikler bakımından murisin, mirasçılar arasında denkleştirmeyi amaçladığı ve muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.”

f) Gerçek Satışlar

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/14061 K: 2016/9522 T. 18.10.2016 sayılı kararında; mirasbırakanın taşınmazın tamamını değil bir kısmını uhdesinde bırakarak davalıya bir miktar pay devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olduğu iddialarının ispat edilemediğini dikkate alarak mirasbırakanın satış akdiyle yaptığı temlikin gerçek iradesini yansıttığı, dava konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olmayıp gerçek satış olduğu sonucuna varmıştır.

g) Murisin Üçüncü Kişiden Satın Alıp Mirasçı Adına Tescil Ettirilen Taşınmazlar

Murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup yoktur (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E: 2014/4255 K: 2015/3273).

1.4.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Bedeli ödenerek “gizli bağış” şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.9.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.

Muris Muvazaasında 3. Kişiye Satış

Muris muvazaasında üçüncü kişiye satış, miras bırakanın (muris), malvarlığını mirasçılarından kaçırmak amacıyla bir muvazaalı işlem yaparak bu malı üçüncü bir kişiye devretmesi durumunda ortaya çıkar. Bu durumda, malvarlığının gerçek amacı gizlenerek, satış ya da başka bir hukuki işlemle bir üçüncü kişiye devredilmesi söz konusu olur.

Miras bırakanın muvazaalı işlemiyle üçüncü kişiye mal devredildiğini iddia eden mirasçılar, bu durumu kanıtlayarak dava açabilirler. Özellikle saklı pay sahibi mirasçılar, bu davayı açma hakkına sahiptir.

Eğer mal, muvazaalı işlem sonucunda doğrudan üçüncü kişiye devredildiyse, dava bu üçüncü kişiye karşı açılır. Üçüncü kişi de malı başkasına devretmişse, davanın o kişilere karşı açılması gerekebilir.

Muris muvazaasında üçüncü kişiye satış durumunda, davada üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı çok kritik bir faktördür. Kötü niyetli üçüncü kişiye karşı dava açılarak malın mirasa geri dönmesi sağlanabilir, ancak iyi niyetli üçüncü kişilerin hakları Türk hukukuna göre korunabilir.

a) Muris Muvazaasında İyi Niyetli 3. Kişiye Satış

Miras bırakanın devretmiş olduğu taşınmazı devralan kişi, taşınmazı iyi niyetli üçüncü kişiye devrederse tapuya güven ilkesi gereğince iyi niyetli üçüncü kişi mülkiyeti kazanır ve bu kazanımı hukuken korunduğu için mirasçılar bu kişiye karşı muvazaa iddiası ile iptal davası açamazlar

Eğer mal, muvazaalı işlem sonucunda bir üçüncü kişiye devredildiyse ve bu üçüncü kişi iyi niyetli olarak hareket etmişse, yani yapılan işlemin muvazaalı olduğunu bilmeden malı devralmışsa, üçüncü kişinin mülkiyet hakkı korunabilir. Türk hukukunda taşınmazlar açısından iyi niyetli üçüncü kişinin hakları, özellikle Tapu Siciline güven ilkesi kapsamında korunmaktadır. Eğer üçüncü kişi tapu kaydına güvenerek hareket etmişse ve muvazaa işleminden habersizse, bu kişi malın mülkiyetini elinde tutabilir.

b) Muris Muvazaasında Kötü Niyetli 3. Kişiye Satış

Eğer üçüncü kişi, muris ve malı devralan kişi arasında yapılan muvazaalı işlemden haberdar ise ve bu işlemin mirasçıları mirastan mahrum etmek amacıyla yapıldığını biliyorsa, bu kişi kötü niyetli olarak kabul edilir. Kötü niyetli üçüncü kişi, muvazaalı işlemin bir parçası olarak değerlendirilir ve bu durumda, muris muvazaası davası sonucunda, yapılan satış işlemi iptal edilebilir.

c) Muris Muvazaasında 3. Kişiye Satışta İspat Yükü

Mirasçılar, üçüncü kişiye yapılan satışın muvazaalı olduğunu kanıtlamak zorundadırlar. Bu durumda, işlemde gerçek iradenin bağış olduğu, ancak işlemin görünürde satış olarak yapıldığına dair deliller sunulmalıdır. Tanıklar, belgeler ve diğer kanıtlar bu tür davalarda önemli rol oynar.

b) Muris Muvazaası 3. Kişiye Satış Zamanaşımı

Muris muvazaasında 3. kişiye satış zamanaşımında, üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmaması büyük önem taşımaktadır.

Eğer üçüncü kişi, yapılan işlemin muvazaalı olduğunu bilmeden hareket etmişse, yani iyi niyetliyse, bu durumda iyi niyetli üçüncü kişi tapu siciline güven ilkesine dayanabilir. Bu gibi durumlarda, üçüncü kişinin mülkiyet hakkı korunur ve mirasçıların dava açma hakkı sınırlanabilir. Ancak, iyi niyetli üçüncü kişiye karşı açılan davalarda da bir zamanaşımı süresi uygulanmaz. Mirasçılar, malın muvazaalı şekilde devredildiğini öğrenir öğrenmez bu davayı açabilirler.

Eğer üçüncü kişinin muvazaalı işlemi bildiği, yani kötü niyetli olduğu ispatlanırsa, zamanaşımı durumu yine söz konusu olmaz. Mirasçılar bu kişiye karşı da her zaman dava açma hakkına sahiptir.

Muris Muvazaası Zamanaşımı: Muris Muvazaası Geriye Dönük Kaç Yıldır?

Muris muvazaası davasında, zamanaşımı süresi bulunmaz. Yani, mirasçılar, murisin ölümünden sonra herhangi bir zamanda bu davayı açabilirler. Mirasçılar, muvazaalı işlemi öğrendikleri anda dava açma hakkına sahiptirler ve zaman sınırlaması olmaksızın bu hakkı kullanabilirler.

Muris muvazaası davalarında zamanaşımı bulunmaması, mirasçıların haklarının korunmasına yöneliktir. Bu davada asıl amaç, murisin gerçek iradesine aykırı bir işlemin hukuki geçerliliğinin ortadan kaldırılmasıdır. Miras bırakan, görünüşte satış yapmış olsa da gerçekte mirasçılardan mal kaçırmak amacı güttüğü için, mirasçılar bu işlemi iptal ettirme hakkına sahiptir ve bu hak, murisin ölümünden sonra zamanaşımı ile sınırlı değildir.

Muris Muvazaası Davası (Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Ve Tescil Davası

Bu konuda şu yazımıza bakınız: Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası

Muvazaa Nedeniyle Tapu İptali ve Tescil Davası Yargıtay Kararları

Bu konuda şu yazımıza bakınız: Muris Muvazaası Yargıtay Kararları

Muris Muvazaası Nedir?
Muris Muvazaası Nedir?