İçindekiler
18. Madde Uygulamalarına Dava Açma Süresi
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 19. maddesinde arazi ve arsa düzenlemesi işlemlerine itiraz edilebileceğine dair herhangi bir hüküm yer almamaktadır, ancak uygulamada parselasyon planlarına, askı ilan süresi içinde ilgili idare nezdinde itiraz edilebilmektedir.
İtiraz belediye başkanlığına veya il özel idaresini temsilen valiliğe yapılır. Belediye başkanlığına ve valiliğe yapılan itirazlar, bu makamlar tarafından belediye veya il encümenine gönderilir. İtiraz, belediye veya il encümenince karara bağlanarak tebliğ edilir. Bu konuda yetki encümendedir.
İmar Kanunu’nun 18. maddesi kapsamında yapılan bu uygulama, bir idari işlemdir, dolayısıyla bu işlemlere karşı idari yargıda dava açılması gerekir. Ayrıca dava açma süreleri konusunda da 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun uygulanması gerekir. Fakat arazi ve arsa düzenlemesi işlemine karşı açılacak davalarda söz konusu olacak sürelerin, Danıştay içtihatlarından kaynaklanan özellikleri söz konusudur.
Arazi ve arsa düzenlemesine karşı açılacak davalarda, dava açma süresi, taşınmaz malikinin encümene itiraz edip etmemesine göre değişmektedir. Arazi ve arsa düzenlemesi işlemine karşı, encümene itiraz edilmesi durumunda, encümen kararının tebliği tarihinden itibaren 60 günlük süre içerisinde dava açılabilir. Eğer encümen kararı, askı süresinin son gününden önce tebliğ edilirse, 60 günlük dava açma süresi, tebliğ tarihinden değil askı ilanının son gününden itibaren başlar.
ÖNEMLİ BİLGİ: 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesine 14.02.2020 tarihli ve 7221 sayılı Kanunla eklenen paragrafa göre, kesinleşen imar planları veya parselasyon planlarına karşı kesinleşme tarihinden itibaren her halde beş yıl içinde dava açılabilir.
Encümene İtiraz Edilmişse Dava Açma Süresi
Parselasyon işlemine karşı itiraz edilmesi durumunda, encümenin bu itirazı karara bağlamak için 30 günlük bir süresi vardır. Bu 30 günlük süre, itiraz tarihinden değil askı ilanının son gününden itibaren başlar. Örneğin 01.01.2008 tarihinde askıya çıkarılan parselasyon işlemine 15.01.2008 tarihinde itiraz edilmiş ise, encümene tanınan 60 günlük cevap süresi, 15.01.2008 tarihinden değil, askı ilan süresinin son günü olan 01.02.2008 tarihinden itibaren işlemeye başlar. Bu konuda Danıştay 6. Dairesinin, 09.03.1995 tarihli ve E:1994/4669, K:1995/944 kararına bakılabilir.
Arazi ve arsa düzenlemesine itiraz edilmesi durumunda, encümen üç şekilde hareket edebilir:
– Encümene yapılan itiraz kabul edilir ve taşınmaz malikinin isteği doğrultusunda uygulama yapılır ise sorun yoktur. Dava açmaya gerek de yoktur.
– İtiraz reddedilir veya taşınmaz malikinin istekleri karşılanmayacak şekilde yeni bir düzenleme yapılır ise ret kararının veya yeni düzenlemeye ilişkin kararın tebliği tarihinde parselasyon işlemi kesinleşmiş sayılır, bu nedenle kararın tebliği tarihinden itibaren altmış gün içinde parselasyon işleminin iptali için dava açılabilir.
Eğer encümen kararı, askı süresinin son gününden önce tebliğ edilirse, 60 günlük dava açma süresi, tebliğ tarihinden değil, askı ilanının son gününden itibaren başlar.
– Yapılan itiraza encümen tarafından, askı ilan süresinin son gününden itibaren 60 gün içinde cevap verilmez ise, bu tarihten itibaren 60 gün içinde dava açılması gerekir.
Parselasyon işlemine karşı askı ilan süresi içinde itiraz edildikten sonra encümen kararına karşı yukarıda açıklananlar doğrultusunda, süresi içerisinde dava açılmaz ise dava açma hakkı düşmektedir. Çünkü parselasyona karşı encümene itiraz edilmesi, taşınmaz malikinin veya menfaati ihlal edilen diğer kişilerin parselasyon işleminden haberdar olduklarını göstermektedir. Bundan dolayı bu sürelerin kaçırılması durumunda dava açılması mümkün değildir.
Üstelik bu süreler geçtikten sonra, idareye yapılan başvuruların reddine ilişkin işlemler dava açma süresini yeniden başlatmaz. Örneğin bu şekilde kesinleşen parselasyon işlemine karşı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında idareye başvuruda bulunulması, kişiye yeni bir dava açma süresi kazandırmaz.
Encümene İtiraz Edilmemişse Dava Açma Süresi
Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, aslında İmar Kanunu’nun 19. maddesinde bu yönde bir düzenleme olmamasına rağmen uygulamada Danıştay, arazi ve arsa düzenlemesinin düzenlemeye tabi tutulan taşınmaz sahipleri açısından sübjektif ve kişisel işlem olduğu görüşündedir.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun, parselasyon planlarına karşı açılacak davalara ilişkin 12.02.1970 tarihli ve E:1969/2, K:1970/1 sayılı içtihadı birleştirme kararında “Anayasanın, idarenin işlemlerinden dolayı açılacak davalarda süre aşımının, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı hükmü karşısında ilan tarihini dava açma süresine başlangıç kabul etmenin imkânsız olduğu, zira Anayasanın temel hukuk kuralları dışında bir konuyu ayrıntılarıyla düzenlemesi ve bu hükmün daha önceki yasalarda bulunup aynı konuyu düzenleyen hükümlere aykırı olması halinde konuyu yeniden düzenleyen Anayasa hükmünün uygulanmasının tabii olduğu” ifade edilmiştir.
Bundan dolayı, resmi tebligat yapılmadığı sürece dava açma süresi başlamamaktadır. Yani arazi ve arsa düzenlemesi işlemlerinde (encümene itiraz edilmemişse) parsel malikine herhangi bir tebligat yapılmadığı sürece dava açma süresi başlamamaktadır (Şimşek, Suat (2010) İmar Hukuku, s: 605).
Paydaşlardan birine yapılan tebligat, diğerleri açısından sürenin başlamasına neden olmaz. Danıştay 6. Dairesi, 09.10.1991, E:1991/288, K:1991/1975: Geçerli ve bağlayıcı nitelikte bir vekaletname veya muvafakatname bulunmadığından parselasyon işlemi konusunda paydaşlardan birisine yapılan tebligatın diğer paydaşlar açısından dava açma süresine başlangıç olarak alınmayacağı.
Tebligat yapılmadığı, fakat malikin parselasyon işlemini tebligat dışı yollarla öğrendiği durumlarda, öğrenme süresinin dava açma tarihinin başlangıcı olarak dikkate alınıp alınmayacağı konusu tartışmalıdır.
Danıştay’ın bu konudaki genel eğilimi, malikin parselasyon işlemini tebligat dışı yollarla öğrendiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edildiği durumlarda, dava açma süresinin en geç bu tarihte başlayacağıdır. Buna göre parsel sahibinin, arazi ve arsa düzenlemesi işlemini tebligat dışı yollardan öğrendiği kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanırsa dava açma tarihi, bu şekilde öğrenme tarihinden başlar. Bu şekilde bir düşüncenin altında yatan neden Tebligat Tüzüğünün 51. maddesinde yer alan “Muhatap, her ne suretle olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alır veyahut bunların münderecatını öğrenirse tebliğe muttali olmuş sayılır.” hükmüdür.
İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. Maddesine Göre Başvuru Halinde Dava Açma Süresi
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi, herhangi bir idari işleme karşı idari yargıda dava açmadan önce ilgili idareye başvurulması durumunda dava açma sürelerini düzenlemektedir. 11. madde şu şekildedir: “İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Otuz gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.”
Bu maddenin arazi ve arsa düzenlemesine karşı açılacak davalarda da uygulanması, mümkündür. Bir başka ifadeyle, parselasyon işlemine karşı askı ilan süresinde itiraz edilmemiş olsa bile iptal davası açılmadan önce İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında parselasyon işleminin kaldırılması ya da düzeltilmesi talebi ile idareye başvuru yapılabilir.
Ancak iki hususa dikkat etmek gerekir. İlk olarak 11. maddenin, parselasyona karşı açılacak davalarda uygulanabilmesi için askı ilan süresinin bitmesi gerekir. Çünkü parselasyon işlemleri, askı ilanında olduğu sürece 11. maddeye göre idareye başvurulması mümkün değildir; normal itiraz mekanizması içerisinde parselasyonu yapan idareye itiraz edilmesi gerekir. Çünkü 11. maddenin uygulanabilmesi için dava açma süresinin başlaması gerekir.
İkinci olarak, 11. maddenin uygulanabilmesi için dava açma süresinin bitmemiş olması gerekir. Madde metni çok açıktır: 11. maddede öngörülen yol, sadece dava açma süresi geçmemiş durumlarda uygulanır. Örneğin parsel maliki encümene itiraz etmiş ve bu itiraz encümen tarafından karara bağlanarak tebliğ etmişse, bu kararın tebliği tarihinden itibaren 60 günlük süre içerisinden dava açılması ya da 11. madde kapsamında idareye başvurulması gerekir. Bu 60 günlük süre kaçırıldıktan sonra 11. maddeye göre idareye yapılan başvurular, parsel malikine yeni bir dava açma hakkı vermez. Aynı şekilde parselasyon işlemi, parsel malikine 7201 sayılı Kanun’a göre tebliğ edilmişse 11. madde, ancak parsel malikine yapılan tebligatın tarihinden itibaren hesaplanacak 60 günlük dava açma süresi içerisinde uygulama alanı bulabilmektedir.
Bu kapsamda dava açma süresi başladıktan sonra (11. madde ancak askı ilan süresi bittikten, bir başka ifadeyle dava açma süresi başladıktan sonra uygulanabilir) arazi ve arsa düzenlemesi işleminin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya bu konuda yeni bir işlem yapılmasının, belediye encümeninden veya il encümeninden talep edilmesi durumunda, başlamış olan dava açma süresini durmaktadır. Bu başvuru tarihinden itibaren itiraz edilen makamın, talebi cevaplamak için 30 günlük bir süresi vardır. Başvuru tarihinden itibaren 30 gün içerisinde başvuruya cevap verilmez ise istek reddedilmiş sayılır ki uygulamada buna zımni ret denilmektedir.
30 gün içerisinde başvuruya olumsuz cevap verilir veya başvuru, 30 gün içinde cevap verilmemesi nedeniyle zımnen reddedilmiş sayılır ise dava açma süresi, ret kararının tebliği tarihinden (zımni ret durumunda, 30 günlük cevap verme süresinin bittiği tarihten) itibaren işlemeye başlar (bir başka ifadeyle kaldığı yerden işlemeye devam eder) (Şimşek, Suat (2010) İmar Hukuku, s: 607).
Parsel maliki, sürenin yeniden işlemeye başladığı tarihten itibaren, süre 60. güne varıncaya kadar, dava açma hakkını kullanmalıdır. Bu sürelerin kaçırılması durumunda, dava açma imkanı ortadan kalkar. Üstelik dava açma süresi geçtikten sonra idarece ret kararı verilmesi, geçmiş olan dava süresini yeniden başlatmaz. Ancak dava açma süresi geçtikten sonra idarece ret dışında başka herhangi bir yönde işlem tesis edilmesi halinde, bu işlem yeni bir idari işlem niteliği taşıdığı için, bu işleme karşı süresi içerisinde dava açılabilir.
Yok Hükmünde Olan Parselasyon İşlemlerine Karşı Dava Açma Süresi
Kural olarak, yok hükmünde olan işlemlerin iptali için dava açılmaz. Ancak idare, işlemi yok hükmünde saymayarak uygulamaya devam ederse bu tür işlemlerin yok hükmünde olduğunu kanıtlamak için dava açılması gerekir.
Örneğin, yetki gaspı ile malul olan işlemler yok hükmündedir. Bu kapsamda, belediye meclisinin encümen yerine geçerek parselasyon işlemini onaylaması, işlemi yoklukla özürlü bir hale getirir. Ya da belediye başkanlığının encümen kararı olmaksızın arazi ve arsa düzenlemesi yapması ve bunu tapuya tescil ettirmesi de yok hükmündedir.
Ayrıca kıyılar, ormanlar gibi alanlarda yapılan arazi ve arsa düzenlemesi işlemleri de yok hükmündedir. Örneğin Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.04.2005 tarihli ve E:2005/4430, K:2005/5039 sayılı kararında kıyıların kamu malı niteliği taşıyan ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu, anılan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı, bu yerlerde tapu kayıtlarının oluşmasının olanaksız olduğu, her nasılsa kıyılarda oluşturulan mülkiyet belgelerine değer verilmesine de olanak bulunmadığı, sicilin dayanağının idari kararla oluşmasının bu sonucu değiştirmeyeceği, kıyıda tapu oluşturulması sonucunu doğuran idari kararların (parselasyon işlemi) da iptali gereken değil, yok hükmündeki tasarruflardan olduğu ifade edilmiştir.
Aynı şekilde orman alanlarında yapılan imar uygulamaları da yok hükmündedir. Ormanlar kamu malı niteliğinde oldukları ve özel mülkiyete konu olamayacakları için imar planı içinde orman bulunuyorsa düzenleme alanı tespit edilirken ormanların düzenleme dışında tutulmasında fayda vardır. Çünkü ormanların arazi ve arsa düzenlemesine tabi tutulması ve bu alanlarda imar parseli oluşturulması mümkün değildir. İmar Kanunu’nun 18. maddesine göre parselasyon işlemi ile yürürlükte bulunan imar planı hükümlerine uygun olarak üzerinde yapı yapmaya elverişli düzgün imar parselleri oluşturmak amaçlanmaktadır. Orman alanı olarak belirlenmiş yerlerin inşaata elverişli imar parseli haline getirilemeyecek alanlar olması nedeniyle, parselasyon işlemine tabi tutulmalarına yasal olanak bulunmamaktadır (Bu konu hakkında şu kararlara bakılabilir: Danıştay 6. Dairesi, 16.03.2007, E:2005/28, K:2007/1673; 23.09.1999, E:1998/3988, K:1999/4194; 20.01.1997, E:1996/1530, K:1997/338). Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.09.2004 tarihli ve E:2004/9274, K:2004/8881 sayılı kararında “Orman alanları ile orman rejimi dışına çıkarılan 2/B madde alanlarının nasıl değerlendirileceğinin Anayasanın 169. ve 170. maddelerinde gösterildiği, orman alanlarında ve 2/B madde alanlarında 2981 ve 3194 sayılı İmar Kanunu hükümlerine göre yapılan imar uygulamaları yok hükmünde olduğu, Kanunda bu alanlarda imar uygulaması yapılacağına dair hiçbir hüküm bulunmadığı” ifade edilmiştir (Şimşek, Suat (2010) İmar Hukuku, s: 525). Görüldüğü üzere Yargıtay da orman alanlarında yapılan imar uygulamalarının yok hükmünde olduğuna karar vermiştir.
Bu şekilde yok hükmünde olan arazi ve arsa düzenlemesi işlemlerine karşı (parsel malikine bizzat tebliğ edilsin ya da edilmesin) süre şartı aranmadan dava açılabilmektedir. Ancak işlem yok hükmünde olduğu için işlemin iptali için dava açılamamakla beraber, yok hükmünde olduğunun tespiti için her zaman dava açılabilir. İdare hukukunun genel ilkeleri gereği, yok hükmünde olan işlemler için süre şartı aranmaksızın her zaman dava açılabilmektedir.