İçindekiler
Zilyetliğin korunmasından maksat, zilyetliğin bir hakka dayanıp dayanmadığı ile ilgilenmeksizin sadece zilyetlik olarak tanımladığımız hukuki durumun korunmasıdır. Zilyetliğin korunması konusunda Medeni Kanununuz birbirini tamamlayan iki imkan tanımıştır. Birincisi zilyedin kuvvet kullanarak zilyetliğinin ihlaline engel olabilmesi, diğeri ise zilyetliğin dava yolu ile korunmasıdır. Bunlara ilave olarak 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun da taşınmazlarda zilyetliğin idari yoldan korunması imkanını düzenlemiştir.
1) Zilyetliğin Taşınır Davası Yoluyla Korunması
a) Taşınır Davası Nedir?
Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989; tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Medeni Kanun’un “Tasarruf Yetkisi ve Taşınır Davası” ana başlığını taşıyan 989. maddesinde; “Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir. Bu taşınır, açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyiniyetle edinilmiş ise; iyiniyetli birinci ve sonraki edinenlere karşı taşınır davası, ancak ödenen bedelin geri verilmesi koşuluyla açılabilir” hükmü düzenlenmiştir.
Medeni Kanunun 989. maddesinin kapsamına giren hallerde önceki zilyet, taşınırın başkasının hakimiyetinde bulunmasından kaynaklanan yanlış hukuki görünüşe kendi rızasıyla yol açmadığından korunmuş; onun menfaati, mevcut zilyet karşısında üstün tutulmuştur. Öyle ki, iyiniyetli zilyet, önceki zilyedin elinden rızası dışında çıkan taşınırı Medeni Kanunun 989. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen yerlerden almamışsa, ödediği bedelin iadesini de talep edemez.
b) Taşınır Davası Nasıl Açılır?
Medeni Kanun’un 989. maddesine göre, taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir. Bu taşınır, açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyiniyetle edinilmiş ise; iyiniyetli birinci ve sonraki edinenlere karşı taşınır davası, ancak ödenen bedelin geri verilmesi koşuluyla açılabilir. Diğer konularda iyiniyetli zilyedin haklarına ilişkin hükümler uygulanır.
Ayrıca para ve hamile yazılı senetler dışında, taşınır eşya; çalınma, kaybolma veya başka şekilde önceki zilyedin rızası dışında elinden çıkmışsa, bunu edinen kimse iyiniyetli olsa dahi, taşınır üzerinde ayni hak kazanamaz. Önceki zilyet, taşınır davası veya mülkiyet hakkına dayanan istihkak davası açarak, taşınırın iadesini talep edebilir. Önceki zilyedin iradesi dışında elinden çıkan taşınır, ne kadar el değiştirirse değiştirsin sonuç değişmez. Zira bir kere elden rıza dışı çıkan taşınır, hep rıza dışı çıkmış sayılır.
Aynı Kanun’un 991. maddesine göre bir taşınırın zilyetliğini iyiniyetle edinmemiş olan kimseye karşı önceki zilyet, her zaman taşınır davası açabilir. Eğer önceki zilyet de, zilyetliği iyiniyetle edinmemiş ise sonraki zilyede karşı taşınır davası açamaz.
c) Taşınırı Açık Artırmadan veya Pazardan İyi Niyetle Alan Kişiye Karşı Taşınır Davası
Medeni Kanun’un 989. maddesinde; “Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir. Bu taşınır, açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyiniyetle edinilmiş ise; iyiniyetli birinci ve sonraki edinenlere karşı taşınır davası, ancak ödenen bedelin geri verilmesi koşuluyla açılabilir” hükmü düzenlenmiştir.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere; sahibinin elinden rızası olmadan çıkan bir şeyi, iyi niyetli 3. kişi bir açık artırmadan, pazardan veya bu gibi eşyayı satan bir kimseden iktisap ederse; asıl mal sahibinin gerek bu şahıs, gerekse daha sonraki müktesipler aleyhine açacağı iade davasını kazanabilmesi bir şarta bağlanmıştır. Böyle hallerde, iyiniyetli 3. kişinin bu malı iktisap etmesi için verdiği bedel, iadeyi isteyen davacı, yani asıl mal sahibi tarafından ona iade edilmelidir. Eğer bu şart yerine getirilmezse, mahkeme asıl mal sahibinin açacağı iade davasını kabul edemez. (Hukuk Genel Kurulu’nun 25/09/2002 gün, 2002/4-608 Esas, 2002/643 Karar sayılı ilamı)
d) Taşınır Davasında Zamanaşımı Süresi
Kötü niyetli zilyede karşı taşınır davası her zaman açılabilirken (Medeni Kanun madde 991/1), rıza dışı elden çıkan taşınır nedeniyle iyiniyetli zilyede karşı açılacak taşınır davası, beş yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulmuştur (Medeni Kanun madde 989/1).
2) Zilyetliği Savunma Hakkı
Medeni Kanun’un 981. maddesine göre, zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir. Bu imkan zilyede gerek gasp gerekse saldırı için tanınmıştır. Gasp, mevcut zilyedin rızası bulunmaksızın zilyetliğinin ele geçirilmesini; saldırı ise zilyedin fiili hakimiyetinin icrasına engel olunmasını ifade eder. Mesela bir malın çalınması gasp, zarar verilmesi saldırıdır. Failin kusurlu olup olmaması önem taşımaz. Fakat bir kimse kanunun tanıdığı bir yetkiye dayanarak başkasının zilyetliğine müdahalede bulunuyorsa saldırı söz konusu olmaz.
Medeni Kanunun 981. maddesinin 2. fıkrası tamamlanmış gasp fiilinde aradan zaman geçmemiş olmak şartı ile zilyedin derhal kuvvet kullanarak malı geri alabilmesi imkanını da tanımıştır. Buna göre, zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Kuvvet kullanma ister savunma ister geri alma şeklinde olsun, “zilyet, durumun haklı göstermediği derecede” kuvvet kullanmaktan kaçınmakla sorumludur. Medeni Kanunun 981. maddesine göre, zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.
Gasp ve saldırı halinde kuvvet kullanarak bu ihlallere engel olma imkanı bu fiillerin tamamlanmasına kadar söz konusu olur. Kuvvet kullanarak savunma, gasp ve saldırı anında yapılabileceğine göre bu imkandan esas itibariyle dolaysız zilyetler yararlanabilirler.
3) Zilyetliğin Dava Yoluyla Korunması
Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde Medeni Kanunun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise Medeni Kanunun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler.
Medeni Kanunun 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Medeni Kanun’un 982. ve 983. maddeleri, zilyetliğin dava yoluyla korunmasını düzenlemektedir. Sözü geçen koruma, gasp halinde şeyin geri verilmesi ve tazminat davaları ve saldırı halinde de saldırının sona erdirilmesi, sebebinin önlenmesi ve tazminat davaları ile olur.
Bu tür davalarda zilyetliğe tecavüz tarihi itibariyle taraflardan hangisinin üstün, öncelikli ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunduğu tespit edilir. Bu tespit yapılırken üstünlük tanınan zilyetliğin ilgili zilyede mülkiyet hakkı kazandırıp kazandırmadığının herhangi bir önemi yoktur. Kanun’un 982. maddesine göre, başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu geri vermekle yükümlüdür.
a) Zilyetliğin Dava Yoluyla Korunmasında Açılabilecek Davalar
Zilyetliğin dava yoluyla korunmasında; gasp halinde a) şeyin geri verilmesi, b) tazminat davaları; saldırı halinde de a) saldırının sona erdirilmesi, b) sebebinin önlenmesi ve c) tazminat davaları açılabilir.
b) Zilyetlikte İade Davaları ve Tazminat Davaları
İade davasını dolaysız zilyet açabileceği gibi dolaylı zilyet olup da zilyetliği vasıta şahıstan gasbedilen kimse de açabilir. Dava, şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur. Davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhâl ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir.
c) Zilyetliğe Saldırı Haline Dava
Zilyetliğe saldırıya dava hakkı ise 983. maddede düzenlenmiştir. Buna göre saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile; zilyetliği saldırıya uğrayan, ona karşı dava açabilir. İade davasında farklı olarak burada tercihe üstün hak iddiası dinlenmez. Saldırıyı yapan, o şey üzerinde üstün bir hak (tercihe şayan) iddia etse dahi saldırıya son vermeye mecburdur. Bu dava hakkı ilk planda dolaysız zilyetlere aittir. Fakat mala zarar verilmesi halinde dolaylı zilyet de bu davayı açabilir. Dava saldırıyı yapana ve külli haleflerine karşı açılır. Dava, saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur. Saldırı sona ermesine veya erdirilmesine rağmen yenilenecek nitelikte ise davacı saldırının sebebinin önlenmesini de talep edebilir.
Medeni Kanunun 984. maddesinde “Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak iki ay ve her hâlde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer.” hükmü bulunmaktadır.
d) Zilyetliğin Korunmasına Yönelik Davalar Nerede Açılır?
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 4-c. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; “Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları görürler”
Madde içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere, yalnız zilyetliğin korunmasına ilişkin davalar, dava değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesince görülecektir. Maddede yer alan “sadece zilyetliğin korunması davaları” ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 982. ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin gaspı ve zilyetliğe saldırıdan doğan davalar amaçlanmıştır. Bu maddelerde düzenlenen davalar ile, zilyet; zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, sulh mahkemelerinde dava açar ve bu mahkemelerde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır.
e) Zilyetliğin Dava Yoluyla Korunmasında Zamanaşımı
Taşınmaz üzerinde zilyetlikten başka hakkı bulunmayan kişiler anılan maddeler uyarınca zilyetliklerinin korunmasını isteyebilirler. Zilyetliğin elden alınması ya da saldırıya uğraması halinde korunma dava yolu ile istenebilir. Ancak Medeni Kanunun 984. maddesi hükmü uyarınca “dava hakkı zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak 2 ay ve her halde fiilin üzerinden 1 yıl geçmekle düşer.”
4) Zilyetliğin İdari Yoldan Korunması
Gerçek veya tüzelkişilerin zilyet bulunduğu taşınmazlarla kamu idareleri, kamu kurumları ve kuruluşları veya bunlar tarafından idare olunan veya Devlete ait veya DHTA bulunan sahipsiz yerlere veya menfaati umuma ait olan taşınmazlara yapılan tecavüz veya müdahalelerin, idari makamlar tarafından önlenmesi amacıyla 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun yayımlanmıştır.
Zilyetliğin idari yoldan korunması hakkında bilgi için bkz. Taşınmaz Zilyetliğine Yapılan Müdahalelerde Şikayet Nasıl Yapılır?