1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Haksız Fiil Sorumluluğu Nedir?


Hukukumuzda borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da bir kanun hükmü olarak kabul edilmiş olup, haksız fiilden doğan borçlar; mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41.-60. maddeleri arasında, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49.-76. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Haksız fiil kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 49. maddesinde belirtildiği üzere bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.

Haksız Fiil Sorumluluğu Şartları

Haksız fiilden söz edilebilmesi için Türk Borçlar Kanunu’nun 49/1. maddesine göre şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiili işleyen kusurlu olmalı, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez.

Haksız fiili sorumluluğunun şartları;

  1. a) Hukuka aykırı fiil
  2. b) Zarar
  3. c) Nedensellik (İlliyet) bağı
  4. d) Kusur

Bunun yanı sıra Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinin 2. fıkrası, zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlâka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren kimsenin de, bu zararı gidermekle yükümlü olduğunu düzenlemiştir.

Bu nedenle, hukuka aykırı fiilden kaynaklanan haksız fiil sorumluluğunun koşullarına değinildikten sonra, ahlâka aykırı fiilden kaynaklanan sorumluluğun farklı yönlerinin ayrıca incelenmesinde yarar görülmektedir.

a) Hukuka aykırı fiil

Bir kimsenin kusura dayanan haksız fiil sorumluluğunun temel şartı, sorumlu tutulacak kişinin işlediği bir fiilin (eylemin) bulunmasıdır. Kendisinden tazminat istenen şahsın fiili yoksa sorumluluğu da söz konusu olmaz.

Haksız fiil hukuku bakımından hukuka aykırılık, “kişilerin mal ve şahıs varlıklarını doğrudan doğruya veya dolaylı bir şekilde koruma amacı güden, yazılı ya da yazılı olmayan emredici davranış kurallarının ihlali”dir. Kişilerin mal ve şahıs varlıklarının hukuk düzeni tarafından doğrudan doğruya korunması, herhangi bir hukuka uygunluk sebebi bulunmadıkça, mutlak hak ihlâllerinin hukuka aykırı kabul edilmesini ifade eder. Nitekim mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebilen yani hukuk düzeninin herkesi herkese karşı riayetle mükellef kıldığı haklar olarak nitelendirilir. Şahıs varlığı değerlerinden olmak üzere, yaşam hakkı ve beden bütünlüğü ile sosyal ve manevî kişilik hakları; mal varlığı değerlerinden ise ayni haklar, bilhassa mülkiyet, hukuk düzeni tarafından bu şekilde korunan haklardır. Üstelik bu hakların ihlalinin, özel bir hukuka uygunluk sebebi bulunmadıkça hukuka aykırı kabul edilmesi, çeşitli hukuka aykırılık teorileri açısından ortak bir anlayışı ifade etmektedir. Buna karşılık, mutlak haklar dışında kalan diğer menfaatlerin ihlalinin hukuka aykırı olarak kabul edilebilmesi, objektif hukuka aykırılık teorisine göre, bir özel koruma normunun varlığına ve bu norm ile ihlal edilen menfaat arasında ayrıca hukuka aykırılık bağının bulunmasına bağlıdır.

b) Zarar

Haksız fiilin bir diğer unsuru zarardır ve zarar kişinin mal varlığının rızası dışında azalmasıdır. Zarar verici fiil olmasaydı kişinin mal varlığının içinde bulunacağı durum ile zarar verici fiil sonucu kişinin mal varlığının aldığı durum arasındaki fark zararı oluşturur.

Zararın dar ve geniş olmak üzere iki anlamı vardır. Dar anlamda zarar, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeyi ifade ederken, geniş anlamda zarar, kişinin sadece mal varlığındaki azalmayı değil kişi varlığında uğradığı zararı da ifade eder.

Manevi zarar, kişilik hakları hukuka veya ahlâka aykırı bir fiille saldırıya uğrayan kişinin duyduğu acı, elem, üzüntü ve kederi ifade eder. Hukukumuzda kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu söz konusu olup, TBK’nın 56. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ağır bedensel zarar ve ölüm hâli dışında kişilik hakkına saldırı nedeniyle yansıma yoluyla manevi zarar tazminine imkân veren başka hüküm bulunmamaktadır.

c) Haksız Fiil Sorumluluğunda Zararı İspat Yükü Kime Aittir?

Haksız fiil sorumluluğunda zararı ispat yükü, zarar gördüğünü ileri süren tarafa aittir.

c) Nedensellik (İlliyet) bağı

Haksız fiil nedeniyle tazminat sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için gereken koşullardan birisi de fiil ile meydana gelen zarar arasında uygun bir sebep sonuç ilişkisinin bulunmasıdır. Zararın işlenen fiilin sonucu olmadığı durumlarda zararın tazmininin failden istenebilmesi mümkün değildir.

d) Kusur

Kusur, hukuka aykırı sonucu istemek (kast) veya bu sonucu istememiş olmakla beraber hukuka aykırı davranıştan kaçınmak için iradesini yeter derecede kullanmamaktır.

Kast, kusurun en ağır derecesidir. Failin hukuka aykırı fiili sonucun bilincinde olduğunu ve bu sonucu istediğini ifade eder. İhmal, hukuka aykırı sonucu arzu etmemesine rağmen bu sonucun meydana gelmemesi için iradesini yeter derecede kullanmamak, hâl ve şartların gerektirdiği dikkat ve özeni göstermemektir.

Ahlâka Aykırı Fiilden Kaynaklanan Haksız Fiil Sorumluluğu

Genel ve toplumsal ahlâk kurallarına aykırı bir fiille başkasına zarar verilmesi durumunda fiil hukuka aykırı olmasa bile TBK’nın 49. maddesinin 2. fıkrasına göre tazminat talep edilebilecektir.

Madde metninin yazım şeklinden anlaşılacağı üzere, ahlâka aykırı fiilden kaynaklanan tazminat sorumluluğunda, diğer koşullar aynı olmakla birlikte, kanun koyucu kusurun kast derecesinde olmasını aramaktadır.

6098 sayılı TBK’nın 49. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinin 2. fıkrasından farklı olarak, 49. maddenin ikinci fıkrasının başına “Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile” şeklinde bir ibare eklenmiştir. Aynı fıkrada, 818 sayılı Borçlar Kanununda olduğu gibi, ahlâka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren kişinin de, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilerek, bu kural açıklığa kavuşturulmuştur. Madde gerekçesinde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “bilerek” sözcüğünün yerine “kasten” sözcüğünün yazılmış olmasında kanun koyucunun özel bir amaç taşıyıp taşımadığı hususunda bir açıklık bulunmamakla birlikte, özellikle içtihadı birleştirme konusu açısından bu farklılığın önemi dikkate değer olup, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması açısından bu değişikliğin amaçsal olarak yorumlanması gerekmektedir.

Haksız Fiilin Suç Olması Şart Mı?

Haksız fiilden sorumluluğun söz konusu olabilmesi için fiilin hukuka aykırı olması yeterlidir. Borçlar Kanununun 49. maddesinde “Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır

Bu nedenle, fiilin ceza kanunlarına göre suç olması şart değildir. Haksız fiil, Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) düzenlenen ve kişilere zarar veren eylemler anlamına gelir. Suç ile haksız fiil kavramları bazı durumlarda kesişse de, haksız fiil kavramı daha geniştir.

Haksız Fiil Nedeniyle Tazminat Davasında Arabuluculuk Zorunlu mu?

Haksız fiil nedeniyle açılacak tazminat davalarında arabuluculuk zorunlu değildir. Tıpkı manevi tazminat davalarında olduğu gibi, maddi tazminat talepleri için de arabuluculuk zorunlu tutulmamıştır.

a) Haksız Fiil Nedeniyle Manevi Tazminat Davasında Arabuluculuk Zorunlu mu?

Türkiye’de arabuluculuk, iş hukuku, ticari uyuşmazlıklar ve tüketici davaları gibi belirli davalar için zorunlu hale getirilmiştir, ancak haksız fiil sonucu ortaya çıkan maddi tazminat taleplerinde zorunlu arabuluculuk uygulaması bulunmamaktadır. Taraflar dilerse gönüllü olarak arabuluculuğa başvurabilir, ancak bu zorunlu bir süreç değildir.

b) Haksız Fiil Nedeniyle Maddi Tazminat Davasında Arabuluculuk Zorunlu mu?

Arabuluculuk, Türkiye’de bazı hukuk uyuşmazlıkları için zorunlu hale getirilmiştir, ancak manevi tazminat talepleri bu kapsama girmemektedir. Özellikle iş hukuku, ticari davalar ve tüketici uyuşmazlıklarında dava açmadan önce zorunlu arabuluculuk aşaması vardır, fakat haksız fiil kaynaklı manevi tazminat davaları için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.

Haksız Fiilden Kaynaklı Tazminat Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.

Haksız fiilden kaynaklanan davalarda, eğer özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemelerin görevli olacağı kanunda açıkça belirtilmemiş ise o hâlde görevli mahkeme genel mahkemeler olacaktır.

Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesinde “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmü yer almaktadır. Bu nedenle, haksız fiilden kaynaklı tazminat davasında görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir.

Haksız Fiil Kesin Yetki Mi?

Türk hukukunda, haksız fiilden doğan davalar kesin yetkiye tabi değildir. Ancak, yetkili mahkemeler belirlenmiştir. Haksız fiil nedeniyle açılacak davalarda genel yetki kuralı uygulanır, ancak özel yetki kuralları da dikkate alınır. Haksız fiil açısından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 16. maddesinde davanın genel yetkili mahkemelerde açılmasının yanı sıra ayrıca davanın açılabileceği başkaca yetkili mahkemeler de belirtilmiştir. Buna göre haksız fiilin işlendiği yerde, zararın meydana geldiği yerde veya zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yerde veya zarar görenin yerleşim yerinde davanın açılması mümkündür.

Haksız fiilden doğan davalarda yetkili mahkeme, üç farklı yer olabilir:

  • Davalının yerleşim yeri mahkemesi,
  • Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi,
  • Zararın meydana geldiği yer mahkemesi.

Bu yetki kuralları kesin yetki değil, genel yetki kuralıdır. Taraflar, yetki itirazında bulunmadıkları sürece başka bir mahkemede dava açılması da mümkündür.

Haksız Fiil Halinde Açılacak Davalar Nelerdir?

Haksız fiil, bir kişinin başkasına hukuka aykırı bir şekilde zarar vermesi anlamına gelir. Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre, haksız fiil sebebiyle zarar gören kişi, zarar veren kişiden tazminat talep edebilir. Haksız fiil halinde açılacak davalar genel olarak aşağıdaki başlıklar altında incelenebilir:

  1. a) Maddi Tazminat Davası
  2. b) Manevi Tazminat Davası

Maddi Tazminat Davası

Haksız fiil sonucunda maddi bir zarara uğrayan kişi, zararın tazmin edilmesini talep edebilir. Maddi zarar, kişinin malvarlığındaki azalma veya kazanç kaybı gibi unsurları kapsar.

Manevi Tazminat Davası

Kişinin haksız fiil nedeniyle kişilik haklarına yapılan saldırı sonucunda maruz kaldığı manevi zararlar için açılan davadır. Bu tür zararlar, kişinin ruhsal veya duygusal olarak etkilenmesi durumunda ortaya çıkar.

Haksız Fiil Sorumluluğunda Zamanaşımı

Haksız fiil sorumluluğunda zamanaşımının temel amacı ve işlevi, sorumluluğun zamanla sınırlandırılması, belirsiz süre boyunca sorumlu kişinin tazminat baskısı altında tutulmamasıdır. Bu sebeple özellikle sözleşme dışı sorumluluk hallerinde objektif bir zaman noktası başlangıç alınmış ve sorumlu kişiye karşı tazminat taleplerinin bu azami süre içinde ileri sürülebilmesine izin verilmiştir. Bu anlamda zamanaşımı kurumu bir maddi hukuk kurumu değildir. Bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 ve 72. maddeleri haksız fiillere uygulanacak üç zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak bir yıllık zamanaşımı; fiilin vukuundan itibaren işleyecek on yıllık zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda ceza kanunlarında düzenlenmiş olması hâlinde uygulanacak olan ceza zamanaşımı süreleridir.

Haksız fiillerin bir kısmı, sadece hukuk açısından değil, ceza kanunları bakımından da sorumluluğu gerektirir; haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin kabul edilmesi mümkün değildir.

Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 tarihli ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Buna göre, anılan mevzuat uyarınca ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda BK’nın 60 ıncı (TBK’nın 72 nci) maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 Esas, 2013/1457 Karar sayılı kararı).

Haksız Fiil Sorumluluğu Yargıtay Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1104 K: 2018/670 T: 4.4.2018

Haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle zarar veren eylemin ceza kanunu veya ceza hükmü taşıyan özel kanunlarda suç olarak düzenlenmesi gerekli olup, özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda 6098 sayılı TBK’nın 72. maddesinde öngörülen zamanaşımının uygulanması gerekir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1043 K: 2020/915 T: 18.11.2020

Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de, hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate almalıdır. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/502 K: 2021/1024 T: 16.9.2021

Somut olayda meydana gelen sözleşmeye aykırılık manevî tazminat kapsamında davacının kişilik haklarını zedeleyecek nitelikte olmadığı gibi, davacı taraf, davalının hangi eyleminden dolayı ne şekilde kişilik haklarının saldırıya uğradığını da yasal deliller ile kanıtlayamadığından, davalı manevi tazminat ile sorumlu tutulamaz. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2015/2876 K: 2019/278 T: 12.3.2019

Davacı Kurum, davalının eşine yapılan ödemelerin yersiz olduğu ve bu ödemelerden davalının da sorumlu olduğu gerekçesiyle zararın tahsilini haksız fiil hükümlerine göre sigortalı dışında üçüncü kişiden talep etmektedir. Bu hâliyle haksız fiil hükümlerinden kaynaklanan eldeki davada kanunlarda aksine bir düzenleme de bulunmadığından davanın iş mahkemesinde değil genel mahkemede görülmesi gerekmektedir. Devamını Oku

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/116 K: 2015/1771 T: 16.9.2015

Haksız fiili sorumluluğunda ceza kanunundaki zamanaşımı süresi Borçlar Kanunundaki süreden daha uzun ise, o zaman bu uzun süre tazminat davaları için de uygulama yeri bulacaktır. Böyle bir durumda uygulanması söz konusu olan ceza davası zamanaşımı süresi ise, fiilin gerçekleştiği tarihe göre uygulama alanı bulacak olan 5237 sayılı Kanunun 66. maddesine göre belirlenecektir. Devamını Oku

Haksız fiil sorumluluğu hakkındaki diğer Yargıtay kararları için tıklayınız: Haksız Fiil Sorumluluğu Yargıtay Kararları

Haksız Fiil Sorumluluğu Manevi Tazminat Yargıtay Kararları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1043 K: 2020/915 T: 18.11.2020

Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir ise de, hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı, adalete uygun olmalıdır. Hâkim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate almalıdır. Devamını Oku 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/502 K: 2021/1024 T: 16.9.2021

Somut olayda meydana gelen sözleşmeye aykırılık manevî tazminat kapsamında davacının kişilik haklarını zedeleyecek nitelikte olmadığı gibi, davacı taraf, davalının hangi eyleminden dolayı ne şekilde kişilik haklarının saldırıya uğradığını da yasal deliller ile kanıtlayamadığından, davalı manevi tazminat ile sorumlu tutulamaz. Devamını Oku

Haksız fiil sorumluluğu manevi tazminat diğer Yargıtay kararları için tıklayınız: Haksız Fiil Sorumluluğu Manevi Tazminat Yargıtay Kararları

Haksız Fiil Sorumluluğu Nedir?
Haksız Fiil Sorumluluğu Nedir?