1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

İslamiyette Toprak Mülkiyeti Anlayışı


İslam hukuku, taşınır mallarda olduğu gibi, toprak üzerinde de özel mülkiyet hakkını tanımıştır. (Ancak belirtmek gerekir ki İslam hukukunda toprak üzerinde özel mülkiyet kurulamayacağına dair görüşler de söz konusu olmuştur. 

İslamiyette Özel Mülkiyet

Bununla birlikte Kur’an’da çeşitli ayetlerde yer almış bulunan toprak (arazi) dahil her şeyin maliki Allah’tır hükmünden İslam’ın özel mülkiyet hakkını tanımadığı sonucuna varmak doğru değildir. Her şeyin maliki Allah’tır hükmü Allah’ın gerçek malik, kişilerin ise mecazi malik oldukları şeklinde anlaşılmalıdır.

Gerçekten İslam dini kişilerin özel mülkiyet hakkını tanımış, buna uymayı emretmiştir. Hz. Peygamber de fetihlerde sık sık mülk tevcih ve iktalarında bulunmuştur. Bu arada özellikle savaşlar sonunda fethedilen yerlerin 1/5’i Beytulmal’e (Devlet Hazinesi) bırakıldıktan sonra 4/5 ü savaşta yararlık gösteren komutan ve askerlere dağıtılırdı. Kurana göre fethedilen ülke arazisi ganimet sayılır ve bunun mutlaka 1/5’i Allahın Resulune, hısımlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara ayırmak gerekirdi.

Ganimet, zorla, savaş yoluyla alınan maldır. Ganimet topraklarının 4/5’ü, genellikle savaşanlara katılanlara dağıtılmış ve böylece bunların toprak üzerinde özel mülkiyet hakları doğmuştur. Ancak bu kural mutlak bir kural değildi. Sultan toprağın çıplak mülkiyetini devlete mal ederek, sadece zilyetliğini mağlup toprak sahiplerine bırakabilirdi. Bu suretle eskiden malik olan toprak sahibi fetihten sonra sadece zilyet, hazine ise çıplak mülkiyet sahibi haline gelmiş bulunuyordu.

İslam devletlerinde ilk zamanlarda, toprak mülkiyetin en kolay kazanılış tarzı fetihlerdi. İslamla savaş halindeki ülkeler savaş yoluyla fethedildiği gibi barış yoluyla da elde edilebiliyordu. Savaş yoluyla kazanılan topraklara “ganimet arazisi” barış yoluyla kazanılan topraklara “Feyy arazisi” denirdi.

İslamiyette Mülkiyetin Kapsamına Göre Mülkiyet Türleri

İslam hukukunda mülkiyet hakkı çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulmuştur. her şeyden önce mülkiyet bu hakkın malike tanıdığı yetkiler yönünden “Tam Mülkiyet” ve “Eksik Mülkiyet” olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

1) İslam Hukukunda Tam Mülkiyet

Tam mülkiyet bir şeyin hem aynını, hem de menfaatini yani kullanma ve yararlanma yetkisi sağlayan mülkiyet çeşididir. İslam hukukunda tam mülkiyet hakkı malike üç türlü yetki tanımaktadır. Bunlar Tasarruf (menfaat=kullanma ve yararlanma) elde bulundurma (zilyetlik) ve rakabe (kuru veya çıplak mülkiyet) Rakabe mülkiyet konusu olan eşya üzerindeki hakimiyet yetkisidir. Bu üç yetki bu mülkiyet çeşidinde tek bir kişide bulunmaktadır.

2) İslam Hukukunda Eksik Mülkiyet

Eksik Mülkiyet, mülkiyet hakkının içerdiği yetkilerin ayrılarak farklı kişilerde olmasıdır bu nedenle İslam hukukunda mülkiyet hakkı kendi içinde başka bir ayrıma daha tabi tutul muştur. Bu ayrım Rekabe Mülkiyeti (Eşya Mülkiyeti) ve Menfaat Mülkiyetidir. Rakabe mülkiyetinde malik yalnızca kuru çıplak mülkiyet hakkına sahiptir ondan yararlanma ve kullanma hakkına sahip değildir, menfat mülkiyetinde ise malik eşyanın aynına sahip değildir o sadece o eşyayı kullanma elinde bulundurma ve ondan yararlanma hakkına sahiptir. Bundan dolayı menfaat mülkiyeti de rakabe mülkiyeti gibi eksik  mülkiyettir. Malikin bir kişi veya birden çok kişi olmasına göre de bireysel mülkiyet ile toplu mülkiyet kabul edilmiştir.

İslam Hukukunda Maliklerine Göre Mülkiyet

İslam hukukunda toprak mülkiyeti genel olarak ikiye ayrılır: Mülk topraklar ve mülk olmayan topraklar.

1) Mülk Topraklar (Arazi-i Memluke)

Mülk topraklar kişilerin özel mülkiyetine tabi olan topraklardır. Malik bunlar üzerinde tasarruf, kullanma ve yararlanma, hakimiyetinde bulundurma ve diğer yetkilere sahiptir. Kısaca bugünkü anlamda özel mülke konu topraklardır. Malik bu toprağı dilediği kullanır, yararlanır, rehnedebilir, kiraya verebilir. Mülk topraklar arasında özellikle yerleşme yerlerindeki ev yerleri, arsa gibi taşınmazlar yer alır.

Başlangıçta tarımsal mülk topraklarının en önemli bölümünü “Öşürlü Topraklarla” “Haraçlı Topraklar” oluşturmaktaydı. Öşürlü topraklar (arazi-i öşüriye) savaşlarda fethedilen yerlerden askerlere mülk olarak verilen topraklarla oralarda fetihten önce yerleşmiş bulunan Müslüman halkın mülkiyetinde olan araziler oluşmaktadır. Bu suretle kendilerine arazi bırakılanlardan her yıl ösür adıyla ürünün 1/10 kısmı alınırdı. Öşür bir vergi değil, zekat biçimiydi.

Fetihler bazen barış yoluyla da gerçekleşebilmekteydi. Savaşa gerek olmadan kendi rızalarıyla gayri Müslimler İslam yönetimini kabul etmekteydi. Topraklarının kendi mülkiyetlerine bırakılmasını şart koşarlardı. Bu şartın kabul edilmesi halinde fethedilen yerdeki topraklar Müslüman olmayan yerli halka bırakılmaktaydı. Bunlardan her yıl haraç adıyla bir vergi alınırdı. Alınan bu vergi sebebiyle bu topraklara “ Haraçlı Topraklar” adı verilir.

İslam hukuku mevat (ölü) araziyi imar ve ihya etmek suretiyle tarıma elverişli hale getiren kimselere bunlar üzerinde özel mülkiyet hakkı tanımıştır.

2) Mülk Olmayan Topraklar

Mülk olmayan topraklar arasında memleket toprakları ile mevat toprakları yer alır. Memleket toprakları üzerinde mülkiyet rejimi, özel bir statüye sahiptir. Gerçekten bunlar üzerindeki mülkiyet hakkı, modern mülkiyet hakkının içerdiği yararlanma, kullanma, tasarruf gibi yetkileri bölerek ikiye ayırmış ve bunların her biri bağımsız mülkiyet hakkına konu olmuştur. Bunlara rakabe mülkiyeti ve menfaat mülkiyeti adı verilmiştir. Memleket toraklarında rakabe yani kuru mülkiyet hakkı devlete; menfaat mülkiyeti hakkı ise fertlere tanınmıştır. Menfaat mülkiyeti  arazinin kullanılması, ürünlerin toplanıp alınmasıdır.

Mevat arazi tarıma elverişli olmayan boş, ölü topraklara verilen addır. Bunlar kayalık, taşlık, bataklık, çalılık vb. gibi tarıma elverişli olmayan araziler örnek olarak gösterilebilir.

İslamda mülk olmayan topraklar arasında vakıf topraklarla metruk topraklar da sayılabilir.

Islamiyette Toprak Mulkiyeti Anlayisi
İslamiyette Toprak Mülkiyeti Anlayışı