Kamu idarelerinin kamu hizmetinin yürütülmesi için ihtiyaç duydukları taşınmazlar, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümlerine göre kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilmektedir. Ancak kamulaştırma bedelinin kesinleşmesinden itibaren 5 yıl içinde kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçılarının Kamulaştırma Kanunu’nun 23. maddesine göre taşınmazı geri alma hakları mevcuttur.
Bunun yanı sıra 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 15. ve 16. maddesine göre imar planında yol ve yeşil alana rastlayan parsellerin bu kısımları ifraz edilerek kamunun ortak kullanımına terk edilmekte, aynı Kanun’un 18. maddesine göre de düzenleme sahasında kalan taşınmazlardan düzenleme sonucu oluşan değer artışı karşılığı olarak taşınmazların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin % 40’ına kadarı, düzenleme ortaklık payı (DOP) olarak alınabilmektedir. Gerek DOP olarak kesilen ve gerekse 15. ve 16. madde kapsamında terk edilen yerlerin terk amacında kullanılmaması halinde yapılacak işlemler ise Kamulaştırma Kanunu’nun 35. maddesinde düzenlenmiştir. 35. madde hükmüne göre imar mevzuatı gereğince düzenlemeye tabi tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya mahsus alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan yerlerle, özel parselasyon sonunda malikinin muvafakatı ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez. Danıştay ve Yargıtay da gerek kamunun ortak kullanımına terk edilen yerlerin ve gerekse düzenleme ortaklık payı olarak alınan yerlerin, terk amacında kullanılmaması ve özel mülkiyete konu hale gelmesi durumunda eski sahibine iade edilmeyeceği görüşündedir (Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin E: 1995/12446, K: 1995/13658 sayılı, Danıştay 6. Dairesinin E: 1994/1108, K: 1994/3671 sayılı kararları).
Kamulaştırma ve Terk Amacında Kullanmama Durumunda Taşınmazın Eski Sahibine İade Yükümlülüğü Konusunda AİHM Görüşü
Kamulaştırılan ya da malikleri tarafından bedelsiz olarak kamunun kullanımına terk edilen taşınmazların, kamulaştırma ya da terk amacında kullanılmaması durumunda eski malikine iade edilip edilmeyeceği hususunun; biri, bu yönde bir beklentinin mülkiyet kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, diğeri ise kamulaştırma ya da terk amacında kullanılmayan taşınmazların eski malike iade edilmemesinin mülkiyet hakkına aykırı olup olmadığı olmak üzere iki önemli yönü bulunmaktadır.
Öncelikle iade konusundaki beklentinin mülk olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunu değerlendirelim. AİHM’nin yerleşik içtihadına göre Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi, hem “mevcut malları” ve hem de başvurucunun en azından mülkiyet hakkından etkili bir şekilde yararlanabileceğine dair “meşru bekletisi”nin bulunduğu talepleri korumaktadır. Bununla birlikte bu madde, mülk edinme hakkını güvence altına almamaktadır. Yani miras ya da bağış yolu ile mülk edinme hakkı, mülkiyet hakkının kapsamına girmemektedir. Bu nedenle ne uzun zaman önce ortadan kalkmış olan mülkiyet hakkının yeniden canlandırılması umudu ve ne de bir şartın yerine getirilmemesi nedeniyle yarıda kalmış bir hak doğumu Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi bakımından “maliki olan şey” olarak değerlendirilemez.
Mahkeme içtihadına göre aslında kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacında kullanılmaması tek başına mülkiyet hakkının ihlaline neden olabilecek bir durum değildir. Ancak Mahkeme, usulüne uygun olarak kamulaştırılmış olup da daha sonra kullanılmamış olan bir taşınmazla ilgili olarak verdiği Benefico Cappella Paolini/San Marino kararında, kamulaştırılmış bir taşınmazın kullanımı ile ilgili yeni bir planın yürürlüğe girmesi üzerine taşınmazın kısmen kullanılmasının, mülkiyet hakkının gerekleriyle ilgili bir sorun yarattığını kabul etmiştir. Üstelik (02.07.2002 tarihli Motais De Narbonne/Fransa davasında olduğu gibi) kamulaştırılan, ancak uzunca bir süre kamulaştırma amacında kullanılmayan taşınmazların değerinde önemli bir artışın meydana gelmesi, sorunu daha da ağırlaştırmaktadır. Mahkeme, böyle bir durumda taşınmazı kamulaştırılan taşınmaz malikinin taşınmazda, kamulaştırmadan sonra meydana gelen değer artışından yararlanamamasını mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle Mahkemeye göre, kamulaştırılan ancak kamulaştırılma amacında kullanılmayan ya da uzunca bir süre bu amaca tahsis edilmeyen taşınmazların eski maliklerine iadesi hususu, mülkiyet hakkından etkili bir şekilde yararlanabileceğine dair “meşru beklenti” olarak nitelendirilebilir. Böyle bir meşru beklenti de Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi anlamında “mülk” olarak değerlendirilebilir.
Mahkeme 15.01.2008 tarihli Karaman/Türkiye kararında, kamunun ortak kullanımına terk edilen ya da devredilen, fakat terk amacında kullanılmayan taşınmazların eski malikine iade edilmesi konusundaki bir beklentinin de mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebiliceğine karar vermiştir. Söz konusu kararda Ek 1 Nolu Protokol’ün sadece mevcut mülkü ve mülk edinme konusundaki meşru beklentileri koruduğu yolundaki içtihadını hatırlatan Mahkeme, kamulaştırılan fakat kamulaştırma amacında kullanılmayan taşınmazların malike iadesi konusundaki bir beklentinin de mülk olarak kabul edilebileceğine karar vermiştir. Mahkeme bu kararında konuyla ilgili olarak şu hususları vurgulamıştır (Çev: Kaya, 2009):
“Söz konusu davanın “halen maliki olunan şeyler” ile ilgili olmadığını ve başvurucuların dava açtıkları sırada taşınmazlar üzerinde malik sıfatına sahip olmadıklarını kabul etmek elbette mümkündür. Ancak Mahkeme, usulüne uygun olarak kamulaştırılmış olup da daha sonra kullanılmamış olan bir taşınmazla ilgili olan Benefico Cappella Paolini – San Marino kararında, kamulaştırılmış bir taşınmazın kullanımı ile ilgili yeni bir planın yürürlüğe girmesi üzerine taşınmazın kısmen kullanılmasının, mülkiyet hakkının gerekleriyle ilgili bir sorun yarattığını kabul etmiştir. Aynı şey, Mahkeme’nin bir taşınmazın kamulaştırılması kararı ile kamulaştırmaya dayalı olarak kamu yararına ilişkin projenin uygulanması arasında önemli bir zaman diliminin bulunmasının Birinci Protokol’ün 1. maddesine aykırı olduğuna karar verdiği 19 Temmuz 2002 tarihli Narbone Motais – Fransa kararı için de geçerlidir.
Yukarıda anılan iki kararda da kamulaştırma işlemleri söz konusu olmasına rağmen, mevcut davada taşınmazın başvurucular tarafından idareye devredilmesi söz konusudur. Her halükarda bu devir, kamu yararına yönelik bir amacın gerçekleştirilmesi için yapıldığından, söz konusu devir işlemini düzenleyen sistem ne olursa olsun, Mahkeme’nin yukarıda anılan kararlarındaki gerekçesi burada da uygulanır. Mahkeme yukarıda anılan Benefico Cappella Paolini kararında, kamu yararı amacıyla kamulaştırılan arazinin kamu yararına yönelik bir amaçla kullanılmayan kısmının sahiplerine iadesini öngören bir düzenlemenin var olmaması halinde bile, arazinin kamu yararıyla kullanılmayan kısmının mülkiyet hakkı bakımından bir sorun doğurduğuna karar vermiştir.
Mahkeme mevcut olayda, başvurucuların devrin yapılmasına dayanak oluşturan kamusal amaca veya başka herhangi bir kamu yararı amacına uygun olarak kullanılmayan arazinin kendilerine devri konusunda meşru bir beklenti içinde olabilecekleri kanaatindedir. Mahkeme’ye göre, bu tür bir hak, en azından bir “miras” olarak görülebilir ve dolayısıyla Sözleşme’nin 1 Numaralı Protokolü’nün 1. maddesi kapsamında maliki olunan şey olarak değerlendirilebilir.”
Mahkemenin kararına göre; kamulaştırılan taşınmazlar ile devir ya da terk edilen taşınmazlar arasında mülkiyetin kamuya geçme şekli bakımından farklılıklar bulunsa bile her halükarda bu devir, kamu yararına yönelik bir amacın gerçekleştirilmesi için yapıldığından, söz konusu devir işlemini düzenleyen sistem ne olursa olsun, Mahkemenin kamulaştırılan ancak kamulaştırma amacında kullanılmayan taşınmazların eski sahibine iadesi hususundaki gerekçeleri bu taşınmazlara da uygulanır.
Yukarıda anlatılanları özetlemek gerekir ise, kamulaştırılan ya da kamunun kullanımı için devredilen ancak kamulaştırma amacında kullanılmayarak boş bırakılan taşınmazların eski sahiplerine iadesi konusunda, taşınmazların eski maliklerin en azında meşru bir beklentileri vardır ve Mahkeme içtihadına göre bu beklenti de mülk kavramı içinde değerlendirilmektedir.
Bu şekilde bir beklentinin mülk olarak değerlendirilebileceği kabul edildikten sonra geriye kalan husus, kamulaştırılan ya da malikleri tarafından kamunun ortak kullanımına bedelsiz olarak terk edilen yerlerin, kamulaştırma ya da terk amacında kullanılmaması durumunda eski malikine iade edilmemesinin mülkiyet hakkına aykırılık teşkil edip etmeyeceğidir.
Öncelikle kamulaştırılan taşınmazların kamulaştırma amacında kullanılmama durumunu değerlendirelim. Kamulaştırma Kanunu’nun 23. maddesine göre kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya devir veya tahsis yapılan başka bir kamu idaresince; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek taşınmaz malını geri alabilir. AİHM içtihadına göre, kamulaştırıldıktan sonra kamulaştırma amacında kullanılmayan taşınmazların eski malike iade edilmemesi mülkiyet hakkına aykırılık teşkil eder. Mahkemeye göre, bu şekilde kamulaştırma amacında kullanılmayan taşınmazların eski malike iade edilmemesi mülkiyet hakkı ile ilgili önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu taşınmazların kamulaştırma amacı dışında gelir getirici özel mülkiyet konusu işlerde kullanılması ise sorunun vehametini artırmaktadır. Bu nedenle Mahkeme kamulaştırma amacında kullanılmayan taşınmazların eski malike iade edilmemesini mülkiyet hakkına aykırı bulmuştur (Motais de Narbonne/Fransa, Keçecioğlu/Türkiye kararları). Mahkeme’ye göre kamulaştırma amacında kullanılmayan taşınmazların, eski malikine iade edilmemesi, malik açısından önemli sorunlar oluşturmaktadır. Kamulaştırmayı haklı kılan kamu yararı gerekçesi ortadan kalktığında taşınmazın eski malike iadesi zorunludur.[1]
İkinci olarak bedelsiz olarak terk edilen yerlerin durumunu inceleyelim. Mahkeme, Karaman/Türkiye davasında verdiği kararda (Çev: Kaya, 2009), terk edilen, fakat terk amacında kullanılmayan taşınmazların eski malike iade edilmemesini de benzer gerekçelerle mülkiyet hakkına aykırı bulmuştur. Mahkemeye göre, Yargıtay’ın, malikleri tarafından bedelsiz olarak kamunun kullanımına terk edilen taşınmazların kamu yararına yönelik bir amaca tahsis edilip edilmemiş olduklarına bakılmaksızın, eski maliklerin mülklerini idareye devretmiş olmaları nedeniyle hak iddia edemeyecekleri konusundaki yorumu, kamunun genel yararı ile bireysel haklar ve özgürlükler arasındaki adil dengeyi bozucu niteliktedir. Bir başka ifade ile Kamulaştırma Kanunu’nun 35. maddesinin uygulanması, Ek 1 Nolu Protokol’nün 1. maddesi ile bağdaşmamaktadır. Dolayısıyla kamulaştırma ya da devir sureti ile kamunun mülkiyetine geçen taşınmazların devir amacına yönelik olarak kullanılmaması durumunda eski maliklerine iade edilmesi gerekmektedir. Mahkemeye göre bu mülkün kamu yararına yönelik bir amaçla kullanılmaması, davacı tarafından bağışlama için öngörülen şartın yerine getirilmemesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla devir ya da kamulaştırma amacında kullanılmayarak boş bırakılan taşınmazların eski maliklerine iade edilememesi, mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelecektir.
Son olarak şunu belirtelim: İdareye devredildikten ya da idarece kamulaştırıldıktan sonra kısmen kamu hizmeti için kullanılan taşınmazın, kamu hizmeti için kullanılmayan kısımlarının iade edilmesi gerekmektedir. Taşınmazın idareye devri sırasında öngörülen şarta aykırı olarak, taşınmazın yalnızca bir bölümünün kamu yararına yönelik bir amaca tahsis edilmiş olması, iade talebinin reddini haklı kılmaz (Karaman/Türkiye kararı, Çev: Kaya, 2009).
[1] Mahkeme Keçecioğlu ve Diğerleri/Türkiyet davası kararında bu konuda şunları ifade etmiştir: “AİHM, ihtilaf konusu taşınmazın halen kamu yararına uygun çalışmalara tahsis edilmediğini ve yukarıda açıklanan koşullar göz önünde bulundurulduğunda da kolay kolay bu amaca uygun tahsis edilemeyeceğini, Hükümetin de buna itiraz etmediğini tespit etmektedir. Halihazırda, taşınmaza ilişkin olarak kamulaştırma kararı verilmesinin üzerinden yirmi bir yıl geçmesine rağmen mülk mahrumiyetine esas teşkil eden kamu yararına yönelik proje hayata geçirilmemiştir. Taşınmazın kamulaştırmada izlenen amaçlara uygun düzenlemeler için kullanılmaması başvuranların mülkiyet hakları bakımından sorun yaratmaktadır. Bu kamulaştırma artık kamu yararına ilişkin bir gerekçeye dayanmamakta olup başvuranların sözkonusu taşınmazın artı değerinden mahrum kalmalarına neden olmaktadır.”