İçindekiler
Kıyı Nedir?
Sahipsiz mallar arasında yer alan kıyılar, Anayasanın 43 üncü maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Anayasanın anılan maddesine göre; “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.” Bu amaçla 04.04.1990 tarih ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu çıkarılmıştır.
Teknik olarak söylemek gerekir ise kıyı; kıyı kenar çizgisi ile kıyı çizgisi arasında kalan alandır. Kıyı çizgisi; deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun kara parçasına değdiği noktaların birleşmesinden oluşan meteorolojik olaylara göre değişen doğal çizgidir. Tabii ve suni göllerde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce belirlenen maksimum su kotu kıyı çizgisini belirler.
Kıyı Kenar Çizgisi nedir?
Kıyı kenar çizgisi ise; deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların alçak-basık kıyı özelliği gösteren kesimlerinde kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu, kumsal ve kıyı kumullarından oluşan kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı; dar-yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerinde ise, şev ya da falezin üst sınırıdır.
Kıyılarda İmar Planları
a) Doldurma ve kurutma suretiyle elde edilen arazilerde planlama
Doldurma ve kurutma suretiyle elde edilen arazilerde yapılacak planların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanacağına kuşku yoktur. Kıyı Kanunu’nun 7. maddesinin 2. fıkrasına göre bu yerler için yapılacak planlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan alanlardaki planlar ise, anılan Kanunun 7. maddesine göre tasdik edilir.
Kıyı ve sahil şeritlerinde turizm ve özelleştirme dışında yapılacak planların kim tarafından onaylanacağı konusunda Kıyı Kanunu’nda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Kanun’un 10. maddesinde sadece 2634 sayılı Kanun kapsamında kalan planlarla ilgili hükümler yer almaktadır.
Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 12. maddesinin 2. fıkrasında “2634 sayılı Turizmi Teşvik kanununa göre belirlenen turizm bölge, alan ve merkezlerindeki turizme dönük kullanımlar ile aynı alanlarda yer alan sahil şeritlerindeki günübirlik turizm alanlarının veya sahil şeridi dışındaki konaklama tesislerinin tamamlayıcısı ve devamı niteliğinde olan ve bu Yönetmeliğin 13’üncü maddesinin (a) bendinde sayılan yapı ve tesislere ait uygulama imar planları, aynı kanunun 7’nci maddesi uyarınca Turizm Bakanlığı’nca onaylanarak yürürlüğe girer.” hükmü ve 3. fıkrasında ise “İkinci fıkra kapsamı dışında kalan uygulama imar palanları 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca Bakanlık, valilik veya belediyesince onaylanarak yürürlüğe girer.” hükmü yer almaktadır. Bu ifade planların niteliğine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ya da yerel yönetimlerce onaylanacağını düşündürmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan Kıyı Yapı ve Tesislerinde Plânlama ve Uygulama Sürecine İlişkin Tebliğ kıyıda yapılacak yatırımlara ilişkin planların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmasını öngörmektedir. Bu nedenle kıyıda herhangi bir yapı yapılmasını öngören planların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, diğerlerinin ilgili yerel idare tarafından onaylanması gerektiği sonucuna varabiliriz.
b) Turizm Amaçlı Konularda Kültür ve Turizm Bakanlığının Yetkisi
Kültür ve Turizm Bakanlığı 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 7. maddesi kapsamında kıyıda ve sahil şeritlerinde turizm amaçlı planlar yapabilmektedir. Kıyı Kanunu’nun 10. maddesine göre kıyıda düzenlenen planlardan, imar mevzuatı veya yerin özelliği dolayısıyla 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamına girenler, anılan Kanunun 7. maddesine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylanarak kesinleşir. Kıyı Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 12. maddesinin 2. fıkrasına göre 2634 sayılı Turizmi Teşvik kanununa göre belirlenen turizm bölge, alan ve merkezlerindeki turizme dönük kullanımlar ile aynı alanlarda yer alan sahil şeritlerindeki günübirlik turizm alanlarının veya sahil şeridi dışındaki konaklama tesislerinin tamamlayıcısı ve devamı niteliğinde olan ve bu Yönetmeliğin 13. maddesinin (a) bendinde sayılan yapı ve tesislere ait uygulama imar planları, aynı Kanunun 7. maddesi uyarınca Turizm Bakanlığı’nca onaylanarak yürürlüğe girer.
Kültür ve Turizm Bakanlığının, kıyıda doldurma ve kurutma suretiyle elde edilen alanlarda da planlama yetkisi bulunmaktadır. Kıyı Kanunu’nun 7. maddesinin 2. fıkrasına göre bu yerlerden 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan alanlardaki planlar, anılan Kanunun 7. maddesine göre tasdik edilir. 14. maddesinin 3. fıkrasına göre doldurma ve kurutma suretiyle kazanılacak arazi, 2634 sayılı Turizmi teşvik Kanununa göre belirlenen turizm bölge, alan ve merkezlerinden ve bu Yönetmeliğin 12. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan kullanımlara, yapı ve tesislere ait ise, uygulama imar palanları aynı Kanunun 7. maddesi uyarınca Turizm Bakanlığı’nca onaylanır. Keza Turizmi Teşvik Kanununa ve Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgelerinde ve Turizm Merkezlerinde İmar Planlarının Hazırlanması ve Onaylanmasına İlişkin Yönetmeliğin 18. maddesine göre bu Yönetmeliğin kapsamı içinde bulunan yerlerde 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmelik kapsamında kalan deniz, göl ve akarsularda doldurma ve kurutma suretiyle kazanılan arazilere ilişkin her ölçekte imar planları 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 7. maddesi uyarınca bu Bakanlıkça onaylanır.
c) Kıyılardaki Endüstri Bölgelerinde Plan Onaylama Yetkisi
3621 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 7033 sayılı Kanun’la değişik şekle göre 4737 sayılı Kanun kapsamında kalan alanlardaki planlar ise anılan Kanunun 4/A, 4/C ve 4/Ç maddelerine göre tasdik edilir.
Kıyılarda Parselasyon (İmar Kanunu 18. Madde Uygulamaları)
Kıyılar, özel mülkiyete konu olamaz. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve özel mülkiyete konu olmayan kıyıların parselasyon işlemine tabi tutulması mümkün değildir. Bu husus, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının (Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü) 23.09.2005 tarihli ve 9949 sayılı görüş yazısında da ifade edilmiştir.
Söz konusu yazıya göre; “Kıyılar denizlerin tamamlayıcısı olup, doğal niteliği gereği özel mülkiyete konu olamaz. Kıyı, herhangi bir tahsis işlemine gerek olmaksızın doğrudan doğruya doğal yapısından ötürü herkesin serbestçe yararlanmasına sunulmuş sahipsiz kamu malıdır. Böylece kıyının devir ve ferağ edilmesi, zamanaşımı yoluyla mülkiyetinin kazanılması, tapu sicil hükümlerine bağlı bulunması, haczedilmesi mümkün değildir. Bu nedenle mülkiyete konu olmayan ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan kıyı kenar çizgisi ile deniz arasında kalan kıyı alanlarının 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi kapsamında düzenlemeye tabi tutulması söz konusu değildir” (Koçak, Hüseyin ve Beyaz, Metin (2007) İmar Uygulamaları, s: 148)
Yargı kararları da, kıyıların imar uygulamasına konu edilemeyeceği yönündedir. Hatta yargı kararlarına göre kıyıda yapılan imar uygulaması yok hükmündedir. Bu nedenle (normal şartlarda parselasyon sonucu oluşan tapuların iptal edilebilmesi öncelikle parselasyon işleminin idari yargıda iptal edilmesi, sonrasında adli yargıda tapu iptali davası açılması gerekmesine rağmen) kıyıda yapılan imar uygulaması sonucu oluşan tapuların iptali için doğrudan tapu iptali davası açılabilmektedir.
Örneğin Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.04.2005 tarihli ve E:2005/4430, K:2005/5039 sayılı kararında; kıyıların kamu malı niteliği taşıyan ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu, anılan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı, belirtilen nitelikteki yerlerde tapu kayıtlarının oluşmasının olanaksız olduğu, her nasılsa kıyılarda oluşturulan mülkiyet belgelerine değer verilmesine de olanak bulunmadığı, sicilin dayanağının idari kararla oluşmasının bu sonucu değiştirmeyeceği, kıyıda tapu oluşturulması sonucunu doğuran idari kararların (parselasyon işlemi) da iptali gereken değil, yok hükmündeki tasarruflardan olduğu, bu nedenle, idari tasarrufun iptali için idari yargı yerinde iptal davası açılmamış olmasının, adli yargıda tapu iptali davası açılmasına engel teşkil etmeyeceği vurgulanmıştır.
Uygulamada bazı belediyelerin kıyıda kalan şahıs parsellerinin kıyı dışına çıkarılması için arazi ve arsa düzenlemesi yaptıkları görülmektedir. Üstelik bazı yazarlar da kıyıların da düzenlemeye alınması gerektiği görüşündedirler. Bu görüşü savunan yazarlara göre “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın 5.7.1987 tarih ve B-01-Gn.Md./110 sayılı genelgesinde; kıyılarda Medeni Kanun’un 641. Maddesi esaslarına öncelikle uyulacağı, kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyı-kenar çizgisinin tanımı içinde kalan yerlerde mülkiyet yönünden aksi ispat edilmedikçe kamulaştırma yapılıncaya kadar mülkiyet hakkının saklı olduğu belirtilmektedir. İmar planındaki sahil şeridinde kalan mülkiyetler nasıl imar planına göre uygulama görüp, plan uyarınca düzenleniyor ise, kıyıda kalan parsellerin de imar planı uyarınca düzenlemeye alınması, planın bir bütün olarak uygulanması gerekmektedir”(Ülkü, H., Olgun, Ö. (1993), “Arsa Düzenleme Sorunlar ve Öneriler”, s: 261).
Oysaki kıyıda kalan taşınmazların kamunun ortak kullanımına nasıl alınacağı Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte gösterilmiştir. Söz konusu Yönetmelik hükümleri gereğince kıyıda kalan taşınmazlar hakkında defterdarlıklar ve malmüdürlükleri tarafından tapu iptali davası açılması gerekmektedir. Bu nedenle kıyının kamunun eline geçmesini sağlamak amacı ile arazi ve arsa düzenlemesi uygulaması yapılması mümkün değildir (Danıştay Altıncı Dairesi, 23.01.1992, E:1990/1293, K:1992/208).
Danıştay 6. Dairesi, 23.01.1992, E:1990/1293, K:1992/208: Sitenin işgal ettiği kıyının kamu eline geçmesi amacıyla 3194 sayılı imar kanununun 18. maddesine göre parselasyon işlemi yapılmasında isabet görülmediği. İdare Mahkemesince, imar adası dışında kalan kıyının kamu eline geçmesi için düzenleme yapılmasının 3194 sayılı Yasanın 18.maddesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin Yönetmelik kurallarına aykırı olduğu, sitenin kamu arazisini yıllardır Yasalara aykırı olarak işgal etmesinin 3194 sayılı Yasanın 18.maddesinin uygulanmasıyla değil, diğer yasal yollarla önlenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu düzenleme işleminin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu İzmir 1. İdare Mahkemesinin (…) kararında, (…) bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, (…) anılan mahkeme kararının onanmasına karar verildi.
Sahil Şeritlerinde İmar Uygulamaları (Parselasyon)
Kıyıların aksine, sahil şeritlerinin imar uygulamasına tabi tutulması mümkündür; ancak bu alanda 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda ve Uygulama Yönetmeliğinde sayılanların dışındaki amaçlarla (örneğin konut parseli) oluşturulması mümkün değildir.