1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Mecelle’de Müşterek Mülkiyet


İslam ve Osmanlı hukukunda mülkiyet, malik sayısının bir ya da birden fazla olmasına göre müstakil (tekli) mülkiyet ve müşterek mülkiyet olmak üzere ikiye ayrılır.

Mecelle’de Müstakil Mülkiyet

İslam ve Osmanlı hukuku da özel mülkiyeti kabul etmiş ve kolektif mülkiyet anlayışını reddetmiştir. Bunun en doğal sonucu da eşya da aslolanın müstakil mülkiyet olmasıdır. Mecelle’nin 1069. maddesine göre bir mala müstakilen sahip olan kişi mülkü üzerinde dilediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir.

Mecelle’de Müşterek Mülkiyet

Müşterek mülkiyet bir mülke birden fazla kişinin malik olma halidir. Ancak İslam hukukunda günümüz medeni hukukunda yapılan müşterek mülkiyet/iştirak halinde mülkiyet (paylı mülkiyet/elbirliği mülkiyeti) şeklinde bir ayrım yapılmamış, her ikisi de müşterek mülkiyet başlığı altında incelenmiştir (Çalış, 2004: 75). Aynı şekilde Osmanlı hukukunda da (İslam hukukuna paralel olarak) müşterek mülkiyet kabul edilmekle birlikte bugünkü anlamda paylı mülkiyet/elbirliği mülkiyeti şeklinde bir ayrım yapılmamıştır (Hatemi, 1977: 215). Her iki konu da “şirket” başlığı altında müşterek mülkiyet olarak düzenlenmiştir.

Mecelle’de Müşterek Mülkiyettin Kaynağı

Mecelle’nin 1045. maddesinegöre müşterek mülkiyetin üç temel kaynağı vardır. Bunlardan biri şirket-i mülk, diğeri şirket-i akd, sonuncusu ise şirket-i ibahadır. Şirket-i mülkte satın alma, karıştırma, miras, vasiyet gibi bir sözleşmeye dayanmayan nedenlerle ortaklık kurulması söz konusudur. Bu nedenlerin satın alma, karıştırma, iştira gibi bir kısmı ihtiyari; vasiyet, miras gibi olanları ise zorunlu nedenlerdir. Şirket-i akd’de ise müşterek mülkiyet bir sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Şirket-i ibaha da ise ortaklık tamamıyla kanundan kaynaklanmaktadır.

Mecelle’de Müşterek Mülkün Yönetimi

Mecelle’nin 1069. maddesine göre ortakların her biri mülkten yararlanma hakkına sahiptir. Ayrıca, 1071. maddeye göre, hissedarlardan birinin, diğerinin ya da diğerlerinin izni ile müstakilen yararlanması da mümkündür. Ancak diğer hissedarlara zarar verecek tasarruflardan kaçınmakla yükümlüdür.

Her bir ortak kendi hissesi açısından malik konumundadır. Diğer ortaklar ise yabancı konumundadır. Bundan dolayı hiçbir hissedar diğerinin hissesi üzerinde tasarrufta bulunamaz. Ayrıca hiçbir ortak diğerini hissesini satması ya da başkasının hissesini alması konusunda zorlayamaz.

Müşterek malın yönetimi ortakların oybirliği ile karar vermelerine bağlıdır. Ortaklardan her biri mülkten yararlanma hakkına sahiptir; ancak satış, kira gibi önemli işlerin yapılması paydaşların kabulüne bağlıdır (Ansay, 1954: 96).

Mecelle’nin 1308. maddesine göre müşterek mülkün tamir edilmesi gerekmesi halinde tüm ortakların tamirata katılmaları zorunludur. Bu ortaklardan herhangi biri, diğerinin izniyle para harcayarak müşterek mülkü tamir etse yaptığı masrafları hisseleri oranında diğerlerinden alabilir. Buna karşılık diğer ortakların izni olmaksızın yapılan tamiratlar geçerli olmakla birlikte, bu tamirat için yapılan masraflar, diğer ortaklardan istenemez.

Ortaklardan bir kısmının tamir isteyip, bir kısmının istememesi durumunda müşterek mülkün paylara ayrılmasının mümkün olup olmadığına bakılır. Eğer müşterek mülkün paylara ayrılması mümkün ise tamirat istemeyen ortağın tamirat masraflarına katılması için dava açma imkanı yoktur. Böyle bir durumda ortaklığın giderilmesi davası açılması gerekir. Buna karşılık değirmen, hamam gibi paylara ayrılması mümkün olmayan mülklerde paydaşlardan bir ya da bir kaçı tamir masraflarına katılmak istemez ise bunların hakim kararıyla, bu masraflara katılmaya zorlanması mümkündür. Mecelle’nin 1313. maddesi paydaşa, tamir masraflarına katılmak istemen ortağa karşı dava açma imkanı vermektedir.

Paydaşlardan her biri hissesini diğer bir paydaşa ya da üçüncü kişilere satabilir. Ancak malların karıştırılması sonucu ortaya çıkan müşterek mülkiyette ortaklardan her biri hissesini ancak diğerlerinin rızası ile başkasına satabilir (Schacht, 1986: 146). Ayrıca İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin görüşüne ve bu görüşü kabul eden Mecelle’nin 429. maddesine göre payın üçüncü şahıslara kiraya verilmesi caiz değildir (Ansay, 1954: 96).

Mecelle’de Müşterek Mülkiyetin Sona Ermesi

Müşterek mülkiyetin sona ermesi konusunda İslam ve Osmanlı hukukunda yer alan hükümler bugünkü hukukumuza oldukça benzemektedir. Örneğin müşterek mülkiyette bulunan bir malın bölünebilmesi için tüm paydaşların rızasına gerek yoktur (Schacht, 1986: 146). Paydaşlardan birinin başvurusu üzerine bölme işlemi kadı tarafından yapılır. 01.12.1329 tarihli “Biliştirâk Tasarruf Olunan Emval-i Gayrimenkulenin Taksimi Hakkındaki Muvakkat Kanun” da bütün arazi türleri için ortaklardan herhangi birisinin ortaklığın giderilmesini isteyebileceğini kabul etmiştir. Ancak malın paylaşılması için mutlaka kadıdan hüküm alınması zorunlu değildir. Bugünkü hukukumuza benzer şekilde, paydaşlar anlaşabilirler ise kadı hükmüne gerek kalmadan malı paylaşabilirler. Bölme işleminde ilk önce malın bölünerek paylaştırılmasının mümkün olup olmadığına bakılır; mümkün ise miktar olarak (bir tarlanın bölünmesi gibi)  bölünür. Bölme sonucu ortaya çıkacak parçalar kullanışsız, bir başka ifadeyle malın paylaşılması zarara neden olacak ise mal zaman olarak da (bir malı kullanmanın dönemlere ayrılması ve paydaşlara dönemlerin paylaştırılması gibi) bölünebilir. Bu da mümkün olmazsa müşterek mülkiyette bulunan mal satılarak bedeli paydaşlar arasında paylaştırılır.

Mecelle'de Müşterek Mülkiyet
Mecelle’de Müşterek Mülkiyet