Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davalarıyla ilgili olarak hazırlamış olduğum geniş kapsamlı bir rehbere şu linkten ulaşabilirsiniz: Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) Davaları Rehberi
Ortaklığın Giderilmesi Davalarında Tüm Paydaşlara/Ortaklara tebligat Zorunluluğu
Ortaklığın giderilmesi (izale-i şüyu) davaları, paylı (hisseli) mülkiyette veya elbirliği mülkiyetinde (iştirak halinde mülkiyet, örneğin verasete iştirak gibi), hissedarların veya ortakların, dava yoluyla, hisseli durumun sona erdirilmesini istemeleridir. Bu davalar, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan, iki taraflı, tarafları için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Davanın bu özelliği sebebiyle tüm paydaşların ya da ortakların davada taraf olarak gösterilmeleri zorunludur (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 16.03.2004, E:2004/1533, K:2004/1808; Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 24.03.2003, E:2003/1643, K:2003/1760). 1086 sayılı (mülga) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 569. maddesi uyarınca, iki taraf izalei şüyu için gerek haddizatinde satış lazımgelip gelmediğinin ve gerek bunun şeklinde ihtilaf ederlerse dava sulh hakimi huzurunda ikame olunur. Dava, alakadarlardan her birine ayrı ayrı tebliğ olunur.
Bu kapsamda, paydaş ya da ortak tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davalarında dava, davacı dışında kalan paydaş veya ortaklara yöneltilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2003/253 K: 2003/270 T: 02.04.2003: “Bu tür davalarda, davayı ortak yada paydaşlardan biri yada bir kaçı diğer ortak yada paydaşlara karşı açar. Davada bütün paydaş veya ortakların yer alması zorunludur.”
Ortaklığın giderilmesi davalarında dava; paydaş ya da ortak tarafından açılan davalarda davacı dışında kalan paydaş veya ortaklara, alacaklı tarafından açılan davalarda ise borçlu da dahil olmak üzere tüm paydaşlara ve ortaklara yöneltilir.
Taraf teşkilini sağlamak için yapılacak tebligatlarda dikkat edilmesi gereken bir durum söz konusudur. Ortaklığın giderilmesi davalarında genellikle akraba durumunda olan kişiler, hasım durumundadır. Tebligat Kanunu’nun 39. maddesi ve Tebligat Tüzüğü’nün 60. maddesi ise bir başkası adına kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin aynı davada hasım olarak alakaları varsa muhatap namına kendilerine tebligat yapılamayacağını hüküm altına almıştır. Dolayısıyla ortaklığın giderilmesi davalarında tebligatın bu husus dikkate alınarak yapılması gerekir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 20.12.2004, E:2004/9135, K:2004/9354)
Ortaklığın Giderilmesi Davalarında İntifa Hakkı Sahibi
Satış suretiyle ortaklığın giderilmesi istenen taşınmaz üzerinde intifa hakkı varsa intifa hakkı sahibinin de davaya dahil edilmesi gerekir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 18.09.2001, E:2001/6659, K:2001/6687).
Ortaklığın Giderilmesi Davalarında Vasi
Paydaşın ya da ortağın vasisi var ise ortaklığın giderilmesi davalarında husumet vasiye yöneltilir. Vasinin davada taraf olabilmesi ve davayı takip edebilmesi içinse mahkemeden husumete izin belgesi alması gerekir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 05.02.2002, E:2002/592, K:2002/742).
Ortaklığın Giderilmesi Davalarında Muhdesat Sahibi
Taşınmaz üzerinde paydaşlar ya da ortaklar dışında üçüncü bir kişiye ait muhdesat var ise bu şahsın muhdesat nedeniyle davaya dahil edilmesi ve ona satış bedelinden pay verilmesi mümkün değildir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 11.03.2002, E:2002/1416, K:2002/1543).
Vefat Etmiş Paydaş ya da Ortak Varsa
Yargıtay uygulamalarında ortaklığın giderilmesi davalarının özelliği dikkate alınarak bu davalarda “ölü şahıs hakkında dava açılamayacağı” kuralı uygulanmamakta ve ölü paydaşın mirasçılarına karşı yargılamaya devam edileceği kabul edilmektedir (Y.18.HD. 02.03.2004, E:2003/10301, K:2004/1494; Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 27.03.2001, E:2001/2152, K:2001/2544). Bu nedenle ölü olduğu sonradan anlaşılan ya da dava esnasında ölen paydaşların mirasçıları belirlenerek davaya dahil edilmeleri, böylece taraf teşkilinin sağlanması gerekir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 18.06.2001, E:2001/4868, K:2001/5055).
Mirasçı Bırakmaksızın Vefat Etmiş Paydaş ya da Ortak Varsa
Eğer vefat etmiş paydaşın ya da ortağın mirasçısı bulunamıyor ise bu kişiye düşen payın devlete kalması söz konusu olabilecektir. Böyle bir durumda Paydaş ya da ortaklardan herhangi birinin mirasçı bırakmadan vefat etmesi durumunda bu kişinin mirası 4721 sayılı Kanun’un 501. maddesi gereği Devlete kalacağı için Hazine’nin de davaya dahil edilmesi gerekir.
Devletin miras haklarının korunması açısından 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun gereğince mahallin en büyük mal memurunun (illerde defterdar, ilçelerde malmüdürü) kayyım olarak atanması gerekir. Bu Kanun’un 2. maddesine göre 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 427. maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder. Kayyım ataması yapılmadan Hazine’nin doğrudan davaya dahil edilmesi mümkün değildir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 02.03.2004, E:2004/1227, K:2004/1339.)