1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarının (Parselasyonun) İptali ve Sonuçları


İmar planlarının uygulama işlemlerinden biri olan arazi ve arsa düzenlemesi (parselasyon) işlemleri, bireysel idari işlem niteliği taşırlar. Bu nedenle diğer idari işlemler gibi bu işlemler de idari yargıda iptal davasına konu edilebilirler. Arazi ve arsa düzenlemesi işlemlerine (İmar Kanunu 18. madde uygulamalarına) nasıl dava açılacağı konusunda kapsamlı bir yazı için şu linke tıklayınız: İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Nasıl Dava Açılır?

Parselasyon işlemleri, 3194 sayılı İmar Kanunu’nda ve Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmelik’te sayılan pek çok unsurdan oluşan bir işlem niteliğindedir. Bu nedenle, bu unsurlardan birisinin hukuka aykırı olması durumunda parselasyon işleminin iptal edilmesi gerekir.

İşte bu çalışma, arazi ve arsa düzenlemesi işlemlerinin idari yargı tarafından iptal edilmesinin hukuki sonuçlarını, iptal kararı üzerine belediyeler tarafından yapılması gereken işlemleri ve bu işlemler belediyeler tarafından yerine getirilmezse açılabilecek davaları göstererek uygulamaya ışık tutmak amacını taşımaktadır.

Bu kapsamda ilk olarak iptal kararının, davacı ve tapu sicili açısından sonuçları irdelenecek, sonrasında ise iptal kararının belediyeler tarafından ne şekilde uygulanacağı izah edilecektir. Son bölümde ise yargı kararının gereği idare tarafından yerine getirilmezse yapılabilecek işlemler izah edilecektir.

İptal Davasının Görülmesi ve Karara Bağlanması

İptal davasının ön koşulları yönünden bir sıkıntı söz konusu olmadığı takdirde davanın esasının görülmesi açısından üç aşama söz konusudur. Bunlardan ilki iptal davasının gerekçelerinin bilirkişi incelemesi gerektirip gerektirmediği, gerektiriyorsa bilirkişi görevlendirilmesidir. İmar Kanunu 18. madde uygulamalarına karşı açılacak iptal davasının ikinci yönü, talep edilmiş ise yürütmenin durdurulması hakkında karar verilmesidir. 

İmar Uygulamasının İptali Nedir?

Davada son aşma ise, davanın esasında hakkında karar verilerek iptal davasının kabul ya da reddedilmesidir. Parselasyon, pek çok unsurdan oluşan bir işlem niteliğindedir. Dolayısıyla bu işlemler bir bütün teşkil etmektedir. Bu nedenle, bu unsurlardan birisinin hukuka aykırı olması durumunda parselasyon işleminin iptal edilmesi gerekir.

Parselasyon işlemlerine karşı açılacak davalar 2576 sayılı Kanun’un 7. maddesi kapsamında girmediğinden tek hakimle çözülecek dava niteliğinde değildir.

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarının İptalinde Uygulama İmar Planı- Arazi ve Arsa Düzenlemesi İlişkisi

Burada ilk olarak parselasyon işlemi ile bu işlemin dayanağı olan imar planı arasındaki ilişkiyi irdeleyelim. İdare hukuku anlamında imar planları düzenleyici işlem, arazi ve arsa düzenlemesi ise uygulama işlemidir. Bu anlamda parselasyon işlemine karşı açılan davada 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinin 4. fıkrası kapsamında imar planlarının da iptali istenebilir.

İdare hukuku anlamında imar planları düzenleyici işlem, arazi ve arsa düzenlemesi ise uygulama işlemidir. Bu anlamda parselasyon işlemine karşı açılan davada 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinin 4. fıkrası kapsamında imar planlarının da iptali istenebilir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun dava açma sürelerini düzenleyen 7. maddesinin 4. fıkrasında “İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması, bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz” hükmü yer almaktadır.

Parselasyona Karşı Açılan Davada İmar Planının Da İptali İstenmişse

Uygulama imar planlarının uygulama işlemlerine karşı açılan davalarda, uygulama imar planlarının ve hatta üst ölçekli imar planlarının iptalinin istenebilir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 08.01.1999 tarihli ve E:1997/369, K:1999/1 sayılı kararında da; parselasyon işleminin iptali istemi ile süresi içerisinde açılan davada imar planının da iptalinin istenmiş olması halinde, imar planının iptaline yönelik istemin de incelenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Parselasyon işlemine karşı açılan davada imar planlarının da iptali istenmiş ise imar planlarının mevzuata uygun olup olmadığını incelemeden sadece arazi ve arsa düzenlemesi işlemleri yönünden karar vermek doğru değildir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 8.1.1999, E:1997/369, K:1999/1: Davacı parselasyon işlemi ile bu işlemin dayanağını oluşturan imar planının kendi taşınmazı yönünden iptalini istediğinden sadece parselasyon işleminin incelenerek karar verilmesi doğru değildir. Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından söz konusu taşınmazı kapsayan alanın 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca parselasyona tabi tutulmasına ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağını oluşturan 1/1.000 ölçekli uygulama imar planının kendi taşınmazı yönünden iptali istemiyle dava açıldığı ve dava dilekçesinde bu plana yönelik olarak, planın belediye meclisinden geçirilmediği, askıya çıkarılmadığı, bu haliyle 3194 sayılı İmar Kanununun 8 inci maddenin aykırı olduğu iddiasında bulunulduğu halde, idare mahkemesince yalnızca parselasyon işlemi incelenmek suretiyle karar verildiği, ancak anılan parselasyon işleminin dayanağını oluşturan imar planı hakkında herhangi bir karar verilmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığa konu edilen imar planı da incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden, bu konu incelenmeden verilen karar usul ve hukuka uygun bulunmamıştır.

Parselasyona Karşı Açılan Davada İmar Planının Da İptali İstenmemişse

Arazi ve arsa düzenlemesi işlemiyle birlikte uygulama imar planının da iptali istenmişse, ilk olarak uygulama imar planının imar mevzuatına ve üst ölçekli planlara uygunluğu incelenir. Aykırılık söz konusu ise hem uygulama imar planı, hem de parselasyon işlemi iptal edilir.

Eğer uygulama imar planında imar mevzuatına ve üst ölçekli planlara bir aykırılık yok ise ikinci aşamaya geçilir; arazi ve arsa düzenlemesi işleminin uygulama imar planına ve imar mevzuatına uygunluğu yönünde inceleme yapılır. Bir başka ifadeyle parselasyon işleminin dayanağını oluşturan uygulama imar planının esası hakkında bir karar verdikten sonra parselasyon işleminin, imar mevzuatına, uygulama imar planına ve parselasyon ilkelerine göre irdelenerek bir karar verilmesi gerekir (Danıştay 6. Dairesi, 11.04.2001, E:2000/1198, K:2001/1849).

Eğer parselasyon işlemine karşı açılan dava da imar planının iptali istenmemişse, uygulama imar planı, imar mevzuatına aykırı olsa bile mahkeme, dava konusu edilmeyen uygulama imar planının imar mevzuatına aykırılığını inceleyemez. Danıştay 6. Dairesi 28.02.2001 tarihli ve E:1999/6340, K:2001/1260 sayılı kararında parselasyon işleminin dayanağını teşkil eden uygulama imar planının iptalinin istenmemesi durumunda, imar planının planlama ilkelerine, şehircilik esaslarına ve kamu yararına uygunluğunun incelemeyeceğine karar vermiştir. Bu durumda sadece parselasyon işleminin, imar mevzuatına, uygulama imar planına ve parselasyon ilkelerine göre değerlendirilmesi gerekir.

Danıştay 6. Dairesi, 12.1.2004, E:2003/1709, K:2004/26: Parselasyon işleminin dayanağı 1/1.000 ölçekli uygulama imar planı dava konusu edilmediğinden, dava konusu parselasyon işleminin yukarıda anılan Yasa ve Yönetmelik hükümleri ile 1/1.000 ölçekli uygulama imar planına ve parselasyon ilkelerine uygun yapılıp yapılmadığının irdelenmesi suretiyle yeniden bir karar verilmelidir.

Ancak, parselasyon işlemine karşı açılan davada 2577 sayılı Kanunun 7. maddesinin 4. fıkrası kapsamında imar planlarının da iptalinin istenmesi hususunda iki hususu gözden kaçırmamak gerekir: Birincisi, bu uygulamanın tam tersi söz konusu değildir. Yani imar planının iptali için açılan davada, dava açma süresi geçmiş olan uygulama işlemleri (parselasyon gibi) dava edilemez. İmar planlarına karşı dava açılması, uygulama işlemine karşı sona eren dava açma süresini yeniden canlandırmaz.

İkincisi, uygulama işlemine karşı açılacak davanın süresi içerisinde açılması gerekir. Eğer uygulama işlemine (örneğin parselasyon) karşı açılan davada süre kaçırılmış ise dayanak imar planının iptalinin istenmesi mümkün değildir. Uygulama işlemine karşı açılacak davada süre kaçırılmış ise, uygulama işleminin iptali istemi, süre yönünden; düzenleyici işlemin iptali istemi ise incelenmeksizin reddedilir.

Arazi ve Arsa Düzenlemesinin Kısmen mi Tamamen mi İptal Edileceği Sorunu

Arazi ve arsa düzenlemesi işlemleri, belediyeler (imar müdürlükleri) tarafından hazırlandıktan ve belediye encümeni tarafından onaylandıktan sonra tapuya tescil edilmektedir. Bu işlem sürecinde parselasyonun hukuk aleminde sonuç doğurmasını sağlayan işlem, belediye encümeninin kararıdır. Bu nedenle parselasyon işlemine karşı açılacak davalarda encümen kararının iptali istenmektedir.

Normal şartlar altında parselasyon işlemi bireysel idari işlem olduğu için, idare mahkemesinin iptal kararı, sadece dava açılan taşınmaz açısından sonuç doğurur. Bu nedenle, parselasyon işleminin iptaline neden olan hata düzenlemeye giren parsellerin yalnızca bir tanesini etkiliyorsa, encümen kararının tüm parseller yönünden değil, sadece dava açılan parsel yönünden iptal edilmesi gerekir. 

18. Madde Uygulamalarının Kısmen İptali Gereken Durumlar

Normal şartlar altında parselasyon işlemi bireysel idari işlem olduğu için, idare mahkemesinin iptal kararı, sadece dava açılan taşınmaz açısından sonuç doğurur. Bu nedenle, parselasyon işleminin iptaline neden olan hata düzenlemeye giren parsellerin yalnızca bir tanesini etkiliyorsa, encümen kararının tüm parseller yönünden değil, sadece dava açılan parsel yönünden iptal edilmesi gerekir. Danıştay 6. Dairesinin 20.03.1997 tarihli ve E:1996/1577, K:1997/1528 sayılı parselasyonun, İmar Kanunu’nda ve ilgili yönetmelikte sayılan unsurlardan oluşan bir idari işlem niteliğinde olduğundan, unsurlarının birisinin hukuka aykırı olması durumunda, parselasyon işleminin “dava açılan parselle sınırlı olmak üzere” iptal edilmesi gerektiği ifade edilmiştir (Şimşek, Suat (2014) “Arazi ve Arsa Düzenlemesi İşlemlerinin İptaline İlişkin Yargı Kararının Sonuçları ve Eski Halin İhyası İçin Açılacak Davalarda Görevli Yargı Meselesi, s: 292).

Örneğin bir parselle ilgili olarak yanlış hisselendirme yapılmışsa ya da bir parselden DOP fazla alınmış ise parselasyon, sadece bu parsel açısından iptal edilir (Şimşek, Suat (2010) İmar Hukuku, Milli Emlak Kontrolörleri Derneği, Ankara, 2010, s: 614).

Bu yazımız da ilginizi çekebilir:  2946 sayılı Kamu Konutları Kanunu

Danıştay 6. Dairesi, 20.03.1997, E:1996/1577, K:1997/1528: Parselasyon Yasada ve ilgili yönetmelikte sayılan daha pek çok unsur-dan oluşan bir işlem niteliğinde olduğundan unsurlarının birisinin hukuka aykırı olması durumunda parselasyon işleminin dava açılan parselle sınırlı olmak üzere iptal edilmesi gerekmektedir. 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca, belediyeler parselasyon işlemi ile imar hududu içinde bulunan taşınmazları birleştirerek bunları yeniden imar planına uygun ada ve parsellere ayırmaya yetkilidirler. 2981 sayılı Yasanın 10.maddesinde de benzer hükümler bulunmaktadır. Yukarıda anılan yasa maddelerinde belirtildiği şekliyle parselasyon işlemi bir bütündür. Düzenleme sınırı içerisinde plana uygun ada ve parseller oluşturularak parselasyon planı yapılır, %35 oranını geçmemesi şartıyla düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsalardan yeteri kadar saha yol, meydan, park gibi kamu alanlarına tahsis edilir ve taşınmaz maliklerine kalan hisseleri oranında yeni oluşan imar parselleri ya da bu parsellerden pay verilir. Başka bir deyişle parselasyon Yasada ve ilgili yönetmelikte sayılan daha pek çok unsurdan oluşan bir işlem niteliğinde olduğundan unsurlarının birisinin hukuka aykırı olması durumunda parselasyon işleminin dava açılan parselle sınırlı olmak üzere iptal edilmesi gerekmektedir.

18. Madde Uygulamalarının Tamamen İptali Gereken Durumlar

Buna karşılık parselasyon işleminde yapılan hata, düzenlemenin tamamını etkiliyor ise, dava açsın ya da açmasın tüm parsel maliklerini etkiler; bu durumda encümen kararının tüm parseller yönünden iptal edilmesi gerekir (Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi, s: 52). Bir başka ifadeyle, dava konusu parselle ilgili işlemin, düzenlemeye giren tüm parselleri etkileyeceği tespit edildiğinde (iptal gerekçesinin tüm parselleri etkilediği anlaşıldığında), düzenlemenin kısmen değil, tamamının iptalinin tercih edilmesi daha doğrudur.

Örneğin, düzenleme ortaklık payı oranı yanlış tespit edilmiş ve uygulanmış ise düzenlemenin tamamıyla iptal edilmesi gerekir. Danıştay 6. Dairesi, 24.09.1992, E:1992/325, K:1992/3286: İfraz işlemi sırasında alınan düzenleme ortaklık payının, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesine ilişkin yönetmeliğin 11.maddesine aykırı şekilde alındığı anlaşıldığından, istemin tümünün iptaline karar verilmesi yerine dava konusu parselde ilgili bölümünün iptaline karar verilmesinde isabet görülmediği.

Dolayısıyla, arsa düzenlemesinin özelliği gereği belli bir kısmında yapılması öngörülen düzeltme ve değişikliğin, düzenlemeye giren tüm parsellerin miktarlarını ve sınırlarını etkilemesinin kaçınılmaz olduğu tespit edildiğinde, işlemin tamamen iptal edilmesine karar verilmelidir (Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi (18. Maddenin İdari Yargıda İptali ve Ortaya Çıkan Sorunlar), TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yayınları, İstanbul, 2007, s: 52).

Parselasyon işleminde yapılan pek çok sakatlık sadece bir parseli etkiliyormuş gibi görünse de, aslında uygulamaya giren parsellerin bundan etkilenmemesi hemen hemen imkânsız gibidir (Şimşek, Suat (2014) “Arazi ve Arsa Düzenlemesi İşlemlerinin İptaline İlişkin Yargı Kararının Sonuçları ve Eski Halin İhyası İçin Açılacak Davalarda Görevli Yargı Meselesi, s: 293). Örneğin, bir parselden fazla DOP alınması diğer parsellerden daha az DOP alınmasına neden olmaktadır. Böyle bir durumda, sadece fazla DOP alınan parsele ilişkin uygulama değil, tüm uygulama iptal edilmelidir.

Münferit iptal; ancak tüm parsellerden doğru oranda, sadece bir parselden yanlış oranda DOP alındığında ve fazla alınan miktar diğer parselleri etkilemediğinde başvurulması gereken bir yoldur. Benzer şekilde yerinde korunması gerekirken başka yerden tahsis yapılan imar parselleri hakkında verilen iptal kararlarının da münferit olduğu söylenebilir. Ancak iptal kararının uygulanması, diğer parsellere yapılan tahsisleri de etkileyeceğinden uygulamanın tamamının iptal edilmesi daha uygun olacaktır.

Dava Devam Ederken Parselasyonun Encümen Tarafından İptal Edilmesi Durumu

İdari yargıda dava devam ederken belediye encümenince, arazi ve arsa düzenlemesine ilişkin encümen kararının iptaline karar verilirse, idare mahkemesi arazi ve arsa düzenlemesine ilişkin encümen kararı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermelidir.

Danıştay 6. Dairesi, 14.03.1995, E:1994/4550, K:1995/1016: Belediyelerin yaptıkları parselasyon işlemini hatalı olması nedeniyle sahip oldukları yetkiye dayanarak iptal etmeleri halinde bu hususun ayrıca mahkemece tespitine gerek bulunmamaktadır. Davacı belediye de bu yetkisini kullanmak suretiyle dava konusu encümen kararının iptaline karar verdiğinden, bu hususun ayrıca tespitine gerek bulunmadığı nedeniyle, idare mahkemesince yürürlükte bulunmayan bu encümen kararı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, davacı idare isteminin tespit davası şeklinde yorumlanmak suretiyle karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

Çünkü böyle bir durumda, dava konusu işlem idare tarafından ortadan kaldırılmış demektir. Ortadan kaldırılmış bir idari işlem hakkında da karar verilemez. Ancak belediye, kendi idari işlemi nedeniyle dava açılmasına neden olduğu için belediye (ya da arazi ve arsa düzenlemesini yapan kurum) hem yargılama giderlerini, hem de (davacı kendini vekille temsil ettirmiş ise) vekalet ücretini ödemek durumundadır.

Parselasyona İlişkin İdari Yargı Tarafından Verilen İptal Kararının Tapu Siciline Etkisi

Parselasyon işleminin iptal edilmesi, bu işleme dayalı olarak tesis edilen tapu sicillerini yolsuz tescil durumuna sokar. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 22.02.2000, E:2000/669, K:2000/1454: Parselasyon işleminin iptal edilmesi, bu işleme dayalı olarak tesis edilen tapu sicillerini yolsuz tescil durumuna sokar. Belediyelerin yapmış olduğu ve 3194 sayılı Yasanın 18. maddesine dayanan imar şuyulandırması ile ilgili işlemlerde yetkili merciler Belediyelerdir. Bu şekilde idari tahsisle oluşan tapularla ilgili uyuşmazlıklarda tapunun oluşumunu sağlayan idari nitelikteki tahsis işlemi merciince iptal ettirilmedikçe genel mahkemelerde tapu iptal davasının dinlenemeyeceği Yargıtay’ın yerleşmiş kararları gereğidir. Ancak, taşınmazın Tapu Siciline kaydedilmesine dayanak teşkil eden idari kararın idari yargı merciince Kanuna aykırılık nedeniyle iptali cihetine gidilerek iptal kararının kesinleşmesinden sonra tapudaki tescil işleminin yanlış bir idari tasarruftan ileri geldiği ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunun anlaşılması sonucu “yolsuz tescil” durumuna düşmesinden sonra açılacak tapu iptal davası dinlenebilir

Yargıtay kararlarına göre, parselasyon işlemlerine karşı idari yargıda dava açılır ve işlemin iptali sağlanır ise, parselasyon sonucu oluşan imar parsellerine ilişkin tesciller sebepten ve illetten yoksun hale gelir ve geçmişi de kapsayacak şekilde yolsuz tescil halini alır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 18.02.1994, E:1994/1514, K:1994/1963: İmar Yasanına göre; belediyeler tarafından gerçekleştirilen şuyulandırma (parselasyon) işlemleri, idari nitelik taşıyan işlemlerdendir. Bu türdeki işlemlere karşı idari yargı yerinde dava açılır ve işlemin iptali sağlanırsa, buna göre oluşturulan imar tescilleri sebepten ve illetten yoksun hale gelir ve geçmişi de kapsayacak şekilde yolsuz tescile dönüşür. Böyle bir durumun ortaya çıkması ile de kadastral mülkiyet durumunun ihyası (eski haline getirilmesi) ve kadastral mülkiyete dayanılarak adli yargı yerinde el atmanın önlenmesi davalarının açılabilmesi olanağı doğar.

İdari yargı yerinde görülecek olan davada, belediyenin kendi yetki alanı dışına taşarak imar parselasyon işlemini gerçekleştirdiği ve idari nitelikteki işlemin çekişmeli, kadastral parseli etkileyemeyeceği anlaşıldığı takdirde, adli yargıda kadastral mülkiyet durumunun ihyası için ayrı bir dava açılmasına gerek kalmayacak ve sicilde yazılı kadastral hak, ilgilisine veya ilgililerine her zaman talep ve dava hakkı verebilecektir. Diğer bir deyişle, hukuki varlığı etkilenmeyen kadastral mülkiyetin sahibine veya sahiplerine tanıdığı mutlak hak zamanaşımına uğrayamayacağından zamana bağlı kalınmaksızın kullanabilecektir.

Ancak arazi ve arsa düzenlemesi işleminin iptal edilmesi, tapu kayıtlarının kendiliğinden hükümsüz hale gelmesine neden olmaz; sadece yolsuz tescil hale getirir (Şimşek, Suat (2014) “Arazi ve Arsa Düzenlemesi İşlemlerinin İptaline İlişkin Yargı Kararının Sonuçları ve Eski Halin İhyası İçin Açılacak Davalarda Görevli Yargı Meselesi, s: 294). Yolsuz tescille hükümsüz kaydın birbirinden farklı kavramlar olduğuna dikkat edilmelidir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 18.2.2004, E:2004/488,K:2004/1294: Davaya konu edilen tapu kaydını oluşturan işlemin kesinleşen idari yargı kararıyla ortadan kaldırılması halinde, tapu kaydı kendiliğinden hükümsüz hale gelmez. Kesinleşen bu idari karar, ilgilisine kadastral sicilin ihyası (kadastral duruma dönülmesi) için talep ve dava hakkı verir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 14.04.1997, E:1997/4601, K:1997/5035: Davada dayanılan tapu kaydını oluşturan işlemin kesinleşen idari yargı kararıyla ortadan kaldırılması halinde tapu kaydı kendiliğinden hükümsüz hale gelmez. Bu karar (kesinleşen idari karar) ilgisine kadastral sicilin ihyası (kadastral duruma dönülmesi) için dava hakkı verir. 

Bu yolsuz tescillerin düzeltilmesi gerekmektedir; ancak bunlar kendiliğinden hükümsüz hale gelmemektedirler. Bu nedenle, bu aşamada yolsuz kayıtlar üzerinden gerek belediye ya da il özel idaresi, gerek kadastro ve gerekse tapu sicil müdürlüğünce işlem yapılmaması gerekir.

Ancak yolsuz kayıtların tapu sicil müdürlüğünce resen düzeltilmesine imkân yoktur. Çünkü 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027. maddesi “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Bu nedenle arazi ve arsa düzenlemesi işleminin iptal edilmesi üzerine, tapu sicil müdürlüğünün, kendiliğinden, düzenleme öncesi durumu ihya etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Bundan dolayı belediye ya da il encümeni kararının idari yargı tarafından iptali sonucu tapudaki tescillerin geçmişi de kapsayacak şekilde yolsuz tescile dönüşmesi, tapu kütüğündeki kayıtların tapu sicil müdürlüğü tarafından kendiliğinden silinmesi (terkin edilmesi) için yeterli değildir (Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi, s: 48).

Bu kayıtlar ya ilgili idare tarafından geri dönüşüm cetvellerinin hazırlanması ya da idare tarafından geri dönüşüm cetvellerinin hazırlanmaması durumunda parsel maliki tarafından kadastral mülkiyet durumunun ihyası davalarının açılması ile düzeltilebilir ( Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 29.04.1994, E: 1993/866, K: 1993/5535; 18.02.1994, E: 1994/1514, K: 1994/1963; 14.04.1997, E: 1997/4601, K: 1997/5035, Aktaran: Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi, s: 48).

Parselasyonun iptali durumunda yargı kararının idarece uygulanması ve geri dönüşüm konusunda şu yazıya bakınız: Parselasyonun (18. Madde Uygulamaları) İptaline Dair Yargı Kararının İdarece Uygulanması

Yargı kararının idarece uygulanmaması durumunda ilgililer tarafından eski kaydın ihyası davası açılması gerekir. Bu konuda şu yazıya bakınız: Eski Kaydın İhyası Davası Nedir? Nasıl ve Hangi Mahkemede Açılır?

Parselasyona İlişkin İlk Derece Mahkeme Kararlarının Temyizi

Parselasyona ilişkin ilk derece mahkemesi kararları istinaf toluna değil, temyiz yoluna tabidir. 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi gereğince parselasyon işlemlerine karşı açılan davalar neticesinde ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde Danıştay nezdinde temyiz yoluna başvurulabilir.

Parselasyonun Iptali ve Sonuclari
İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarının (Parselasyonun) İptali ve Sonuçları