İçindekiler
Tapu kayıtlarında yazılı olan “vakıf şerhinin” silinmesi isteği ile açılan davaları tam olarak izah edebilmek için vakıf, icareteyn, tasarruf hakkı, mutasarrıf gibi kavramların, vakıf hukukumuzun gelişimi ile beraber açıklanması gerekir.
Vakıf Nedir?
Vakıf, taşınır veya taşınmaz bir malın veya maldan elde edilecek gelirin sosyal yardım amacı ile bir işe tahsis edilmesidir. Vakıflar konusunda geniş bilgi almak için şu yazımıza bakınız: İslam Hukukunda Vakıflar ve Osmanlı Toprak Hukukunda Vakıf Arazi
Bilindiği üzere, bir taşınmazın vakıf malı olup olmadığı, tapu kaydı, evkaf idareleri, şeriye mahkemeleri ve mütevellilerce tutulup daha sonra tapu idarelerine aktarılan defter kayıtları, vakıf defterine işlenen vakıfnamelerle saptanabileceği gibi; 3402 sayılı Kadastro Kanununun l4. maddesinde belirtilen belgelerden olduğu uygulamada ve doktrinde kabul edilen deftere işlenmemiş vakıfnameler, muteber mütevelli ve temessük senetleri, evkaf idarelerince tutulan sair defterler kısaca belirtmek gerekirse her türlü delil ile kanıtlanabilir. Hemen belirtmek gerekir ki, bir malın vakıf olduğunun ispatı onu iddia edene düşer.
a) Vakıf Türleri
Eski hukukumuzdaki tüm vakıfları tek bir kefeye koymaya imkan yoktur. Zira, rekabe (çıplak) mülkiyeti vakfa ait sahih vakıflar yanında devlete ait (miri) arazi üzerinde padişah ya da onun izin verdiği kişi tarafından kurulmuş gayri sahih vakıflarda bulunmaktadır.
İşte; gerek sahih (mülk araziden oluşan vakıf), gerekse sahih olmayan türde olup da uzun süre topluma ve insanlığa büyük yararlar sağlayan vakıf malların önceleri vakfı tarafından tamiri veya yeniden yaptırılması olanağı yaratılabilmiş; fakat yangınlar ve depremler gibi afetler dolayısıyla buna vakfın gücü yetmez hale gelince, sosyal ve ekonomik zorunlulukların ürünü olarak mukataa ve icareteyn usulü doğmuştur.
b) Mukataa ve İcareteyn
Mukataada; vakıf taşınmaz, kendi olanakları ile vakıf tarafından inşa ve onarılmasının mümkün olmaması sebebiyle bina yapmak; ağaç, bağ kütüğü veya bağ çubuğu dikmek ve bunların durması karşılığında vakfa her sene maktu bir zemin kirası ödenmek suretiyle kiralanmış; bu suretle yapılan bina ve dikilen ağaçlar yapanın veya dikenin malı sayılmış ve ölümü ile de bunların varislerine geçeceği mukataanın yani kira karşılığının verildiği sürece mukavelenin feshedilemeyeceği ve arazi üzerine yapılan muhtesatın kaldırılamayacağı kabul edilmiştir.
İcareteynde ise, vakıf binaların yanması, yıkılması ve vakıf tarafından tekrar inşa için ekonomik gücün yaratılamaması veya kısa süre ile kiralanmasının da mümkün olmaması ( kısa süreli kiralamaya talip çıkmaması) nedeniyle bir tür süresiz kiraya benzeyen usule gidilmiş; kiracısından kıymetine eşit “müeccele” denilen peşin bir bedel alınıp yanan bina, vakıf tarafından yeniden inşa ve tamir ettirilerek, her sene “muaccele” denilen küçük bir bedel karşılığında süresiz olarak onlara (kiracılara) bırakılmıştır. Kira parasını ödeyerek hak kazanan kimseye de mutasarrıf denilmiştir. Tasarruf hakkının ölümle mirasçılara intikal edeceği de öngörülmüştür.
Eski Vakıfların Tasfiyesi
743 sayılı Medeni Kanunun kabulünden sonra yasada yer alan yeni vakıf ile eski vakıflar arasında bir ikilem meydana gelmiş; anılan durumun ve ayrıca amaca aykırı uygulamaların giderilmesi için eski vakıfların günün koşullarına uydurulması zorunluluğu doğmuştur. Bu nedenle, 2762 sayılı Vakıflar Yasası yürürlüğe konulmuş; eski mülhak ve mazbut vakıflar yeni bir statüye alınarak, icareteynli ve mukataalı vakıfların tasfiyesi yoluna gidilmiştir.
2762 sayılı Vakıflar Yasasının yürürlüğe girdiği günden itibaren, vakfa ait taşınmaz malların icareteyne veya mukataaya bağlanması yasaklanmış ve eskiden konulmuş olanlarında tasfiyesi için hükümler getirilmiştir. Bu hükümlerin somut olay yönünden önem arz edenleri yasanın 27, 29 ve 30. maddelerinde ifade edilenleridir.
Gerçekten, anılan Kanunun 27. maddesinde üzerinde taviz şerhi bulunan mevcut mukataalı veya icareteynli vakıf taşınmaz malların mülkiyetlerinin, komisyon tarafından takdir edilecek rayiç bedelinin yüzde yirmi oranında hesap edilecek taviz bedeli karşılığında mutasarrıflarına geçirileceği hüküm altına alınmıştır.
Vakıf Taviz Bedeli Nedir? Vakıf Taviz Bedeli Şerhi Nedir?
2762 sayılı Vakıflar Kanununun 27. maddesine göre vakfın türüne göre ayırım yapılmaksızın vakıf taşınmazların mülkiyetinin bedeli karşılığında mutasarrıflarına geçirilmesini sağlatan bedele taviz bedeli denir. Buna göre, üzerinde taviz şerhi bulunan mevcut mukataalı veya icareteynli vakıf taşınmaz malların mülkiyetleri, taviz bedeli karşılığında mutasarrıflarına geçirilir. Taviz bedeli, vakıf malın mülke dönüşümü ve mutasarrıfına intikali için alınan bedeldir.
a) Vakıf Taviz Bedeli Nasıl Hesaplanır?
2762 sayılı Kanunun 27. maddesine göre taviz bedeli taşınmazların bulunduğu illerde defterdarlık, ilçelerde mal müdürlüğü bünyesinde yer alan Hazine taşınmaz malının satış ihalesine yetkili olan komisyon tarafından takdir edilecek rayiç bedelinin yüzde yirmi oranında hesap edilir.
Buna karşılık 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesine göre “Tapu kayıtlarında, icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar, işlem tarihindeki emlak vergisi değerinin yüzde onu oranında taviz bedeli alınarak serbest tasarrufa terk edilir.
Görüldüğü üzere, son durumda taviz bedeli taşınmazların işlem tarihindeki emlak vergisi değerinin yüzde onu oranında alınmaktadır.
b) Vakıf Taviz Bedeli Ne Kadar?
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesine göre “Tapu kayıtlarında, icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan, işlem tarihindeki emlak vergisi değerinin yüzde onu oranında taviz bedeli alınarak serbest tasarrufa terk edilir. Dolayısıyla vakıf taviz bedeli, taşınmazın emlak vergisi değerinin (belediye rayicinin) yüzde onu oranında alınmaktadır.
Taviz bedelinin hesaplanmasında; ortaklığın giderilmesi veya cebri icra yoluyla satılanlarda satış bedeli, kamulaştırmalarda ise kamulaştırma bedeli esas alınır
c) Vakıf Taviz Bedeli Ödeme
Vakıflar Genel Müdürlüğüne olan taviz borcu bu Genel Müdürlüğün internet sitesinden (https://odeme.vgm.gov.tr/) yapılabilmektedir.
d) Vakıf Taviz Bedelinin Hukuki Niteliği
Taviz bedeli icare ve mukataa karşılığı olup, bedel ödenmedikçe o mal üzerinde temliki tasarruf tapu idaresince tescil olunamayacağından, bunu (taviz bedelini), “gayrimenkul mükellefiyeti” olarak anlamak ve nitelendirmek gerekir. Öğretide ve yargısal uygulamada da değinilen nitelendirmeye yer verilmiştir. Uyuşmazlık Mahkemesinin 13.7.1981 tarih, 5/15 ve 28.l2.1981 tarih, 13/22 sayılı kararlarında, taviz bedeli için “gayrimenkul mükellefiyetidir” denilmiştir.
e) Gayri Sahih Vakıflarda Taviz Bedeli
Sahih olmayan (tahsisat kabilinden ) vakıflar; yalnızca aşar ve rüsumatı (resimleri ve vergileri), yalnız hukuku tasarrufiyesi (tasarruf hakkı) veya hem hukuku tasarrufiyesi (tasarruf hakkı) hem de aşar ve rüsumatı (vergi ve resimleri) vakıf ve tahsis edilmiş olarak üç türde oluşturulmuşlardır. Osmanlı hukukunda gayri sahih vakıfların çoğunun yalnızca aşar gibi vergi ve resimlerin bir hayır cihetine tahsisi sonucu oluşturulduğu da bilinmektedir.
2762 sayılı Vakıflar Kanununun 27. maddesindeki taviz bedeli hükmü, sahih olmayan vakıflar yönünden konuya tam bir açıklık getirmemiştir. Buna karşılık Yargıtay aşar ve rüsumatı vakıf ve tahsis edilmiş” taşınmazlar için taviz bedelinin alınamayacağı görüşündedir. Esasen bu yönde gerek uygulama, gerekse doktrinde tam bir görüş birliği mevcuttur.
Tapuda Vakıf Şerhi Nedir
Aslı vakıf olan taşınmazların çeşitli nedenlerle şahıslar adına tescil edilmiş olması durumunda, bu taşınmazın vakıf taşınmazı olduğunu belirtmek için tapu kütüğüne vakıf şerhi konulmaktadır.
Vakıf şerhi, taşınmaz el değiştirdikten sonra dahi konulabilir. Yani taşınmazın satılması vakıf şerhi konulmasına engel değildir. Yargıtay uygulamasında gayrimenkul mükellefiyeti niteliğini alan taviz bedelinden, aksine bir sözleşme düzenlenmemişse alıcının (yeni malikin) sorumlu tutulacağı vurgulanmıştır. Böylece, önceki kayıt ve belgelerde aslının vakıf taşınmaz olduğunun anlaşılması üzerine, vakıf şerhinin intikal (gitti) kayıtlarına sonradan işaret edilmiş bulunmasının yeni maliki, Medeni Kanunun 849. maddesinden doğan mükellefiyetten kurtaramayacağı sonucu da ortaya çıkmaktadır.
Buna karşılık kadastronun üzerinden 10 yıl geçmişse o taşınmazın tapu kütüğüne vakıf şerhi konulamaz. Vakıf Şerhi kesinleşen kadastro tespitinden sonra 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmesini müteakip çap kaydına yazılmış ise başka bir tahkike gerek duyulmaksızın silinme (terkin) isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
a) Vakıf Şerhi İntikale Engel Mi?
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesine göre taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz. Bu anlamda vakıf şerhi (miras hariç) intikale engeldir. Miras işlemleri temliki tasarruf niteliğinde olmadığı için bu kapsamda değildir.
b) Vakıf Şerhi Satışa Engel Mi?
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesine göre taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz. Dolayısıyla vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda taviz bedeli ödenmedikçe satış yapılamaz. Yani vakıf şerhi satışa engeldir.
c) Vakıf Şerhi Neden Konulur
5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesine göre taviz bedelinin tamamı vakfı adına ödenmedikçe, taşınmaz üzerindeki temliki tasarruflar tapu dairelerince tescil olunmaz. Görüldüğü üzere vakıf şerhi taviz bedellerinin tahsili için konulmaktadır. Vakıf şerhinin asıl fonksiyonu, taviz bedelinin ödenmesini sağlamaktır.
Vakıf Şerhi Sorgulama
Vakıf şerhleri, taşınmazların tapu kütüğüne konulduğu için herkes Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün web sitesinden (www.webtapu.tkgm.gov.tr) e-devlet şifresi ile giriş yaparak kendi taşınmazları üzerinde vakıf şerhi bulunup bulunmadığını sorgulayabilir.
Vakıf Şerhi Nasıl Kaldırılır?
Vakıf şerhini kaldırmanın iki yolu vardır. Bunlardan birincisi taviz bedelinin ödenerek şerhin idari yoldan kaldırılmasıdır. Diğer yol ise vakıf şerhi kaldırma davası açılmasıdır.
Vakıf Şerhi Kaldırma Davası
Vakıf şerhinin silinmesi davalarında ilk tesisinden itibaren tapu kaydı ile şahsiyet ve vakfiyet durumlarını gösterir kayıt ve varsa öteki belgeler, vakfın icareteyn ve mukataa hesap ve sarf defterleri merciinden getirtilmeli, ayrıca Kadastro ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş, vakfın türü hakkında bilgi alınmalı, yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız bilirkişiler aracılığı ile vakıfname ve tapu kaydı mahalline uygulanmalı, sınırlar hakkında yerel bilirkişilerden ayrıntılı ve doyurucu bilgi alınmalı, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, tapu kaydının veya vakıfnamenin çok geniş alanı kapsadığı, bu tür vakıfnamelerin genel sınırları içerisinde pek çok başka kişilere ait taşınmazların bulunabileceği göz önünde tutularak dış sınırların yanında vakıfnamenin içeriğine itibar edilip, vakıfnamede vakıf malı olarak sayılan ve tanımlanan taşınmazlar içerisinde çekişmeli taşınmazın bulunup bulunmadığı saptanmalı, bunun yanında, tapu fen memuru sıfat ve yeteğini taşıyan uzman bilirkişilerden keşifte belirlenen bilgi ve bulguları tüm olarak yansıtan ve infaza elverişli rapor ve kroki alınmalı, belirlenen vakıf türüne göre yukarda değinilen ilkeler çerçevesinde çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığı, vakıf şerhinin kaldırılması gerekip gerekmediği, taviz bedelinin ödenip ödenmeyeceği, bir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.