İçindekiler
Yaylak Ne Demek?
Gerek öğretide, gerek uygulamada kabul edilen genel bir tanımlamaya göre yaylak (yayla) “bir veya birkaç köy ya da beldeye ayrı ayrı ya da ortak olarak, hayvanlarıyla birlikte yaz mevsimini geçirmeleri ve hayvanlarının otlatılmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen (özgülenen) veya öteden beri (kadimen) bu amaçla kullanıla gelen arazi parçalarına” verilen addır.
Kışlak Ne Demek?
Kışlak; hayvanların kış mevsiminde barındırılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerleri ifade etmek için kullanılır.
Yaylak ve kışlaklar zilyetlikle kazanılamazlar, özel mülkiyete konu olamazlar, kamu malı niteliğindeki yaylak ve kışlaklardan yararlanma özgülendirme şeklinde ya da başlangıcı belli olmayan günden (kadimden) beri sürmelidir.
Hayvan otlatılan her yer mera veya yaylak olarak kabul edilemez. Bir yer otlak olsa ve orada hayvan otlatılsa dahi mera veya yayla olarak kabul edilebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmiş olup olmadığının araştırılması gerekir.
Yaylak ve Kışlak Tarihçesi
Medeni Yasamızda mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili yeterli hükümler bulunmamaktadır. Bunun dışında, eski hukukumuzdaki mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili hükümlerin bir kısmı, Medeni Yasanın uygulanmasına ilişkin 29 Mayıs 1926 gün ve 864 sayılı yasanın 43. maddesi ile kaldırılmış bulunmaktadır. Halen mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili olarak; anılan yasanın 43. maddesi hükmünün yorumu sonucunda yürürlükte bulunduğu öğreti ve uygulamada genel olarak kabul edilen eski Arazi Kanunun 91, 92, 96, 97, 98, 99, 100 ve 101. maddeleri ile 442 sayılı Köy Kanununun 2, 4, 6, 8 ve 17/12; 474 sayılı yasanın 3; 2644 sayılı Tapu Kanununun 25, 31; 1580 sayılı Belediye Kanununun 70, 159 ve 3402 sayılı Kadastro Yasasının 16/B; 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun 15. maddeleri mevcuttur.
Halen yürürlükte bulunmayan 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununun 16; 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun 8 ve bu yasaya 5618 sayılı yasayla eklenen ek 3 ve 4; 766 sayılı Tapulama Yasasının 35. maddeleri de mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili hükümler içermekteydi.
Yaylak ve Kışlak Kamu Malı mı?
3402 sayılı Kadastro Yasasının kamu mallarını genel bir sınıflandırmaya tabi tutan 16. maddesinden söz etmekte yarar vardır. Hemen belirtmek gerekir ki, 16. maddenin getirdiği sınıflandırma, öğretide ve Yargıtay kararlarında yapılan sınıflandırma ile uyum içerisindedir.
“Kamu malları” başlığını taşıyan madde metninin ( A ) bendinde, hükümet, belediye, karakol, okul binaları gibi hizmet mallarına; ( B ) bendinde, mer’a, yaylak, kışlak gibi sınırlandırılan orta malı taşınmaz mallara değinilmiş; daha sonraki ( C ) bendinde ise, Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan kayalar, tepeler, dağlar ile deniz, göl ve nehir gibi genel yararlanmaya açık tescile tabi olmayan taşınmaz mallardan söz edilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Yasasının 16/B maddesi gereğince Kamu malı niteliğindeki yaylak yerleri özel mülkiyete konu olan ve dolayısıyla zilyetlikle kazanılan yerlerden sayılamaz.
4342 sayılı Kanunun 4. maddesinde; yaylakların kullanma hakkının bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olup Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulundukları açıklanmıştır. Yine, 4. maddede, yaylakların özel mülkiyete geçirilemeyeceği, üzerlerinde zamanaşımı uygulanamayacağı, sınırlarının daraltılamayacağı belirtilmiştir.
Mera ve Yaylak Aynı Şey mi?
Mera, yaylak, kışlak gibi tanımlar kapsamında kalan yerler, Medeni Kanun’un 715. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/B maddesi hükümleri uyarınca kamu malı niteliğindeki taşınmazlar olarak kabul edilmektedir.
Yaylak ve kışlakların meralara verilen niteliklerden ayrı, bazı özellikleri daha bulunmaktadır. Meralar ve yaylaların (yaylaklar), ortak özellikleri bulunduğu gibi farklı özellikleri de bulunmaktadır. Öncelikle, meralarda yaylak ve kışlakların benzer özellikleri üzerinde kısaca durmakta yarar görüyoruz. Bu özellikler şu başlıklar altında toplanabilir:
Ortak özellikler: a ) Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir, b ) Tescil davası konusu yapılamazlar, c ) Bu taşınmazlarda zamanaşımı uygulanamaz, d ) Özel mülkiyete konu edilemezler, e ) Amacı dışında kullanılamazlar. (Tahsis amacı değiştirilemez) f ) Mera ve yaylaklar üzerinde sulh olunamaz, dava kabul edilemez, g ) Haciz yapılamaz, şahsi hak tesis edilemez.
Mera-Yaylak-Kışlak Farkı
Kamu malı niteliğindeki mera, yaylak ve kışlakları birbirinden ayıran değişik bazı özellikler bulunmaktadır. Kamu malı niteliğindeki meralar alınıp satılamazlar, bağışlanamazlar, zilyetlikle kazanılamazlar, tescile tabi değillerdir, cebri icraya konu olamazlar, taksim edilemezler, kural olarak kiraya verilemezler, üzerlerine bina yapılamaz, ağaç dikilemez, tarla haline getirilemezler, büyültülüp küçültemezler, yararlanılmalarında inhisarilik (tekelcilik), tahsisilik (özgülendirme) kuralları geçerlidir, yararlanma ilke olarak ücretsizdir.
Yaylak ve kışlaklarda ise, hukuksal durum biraz daha değişiktir. Şöyle ki, bir yerin yaylak ve kışlak sayılabilmesi için öncelikle bu tanıma uygun biçimde özgülendirilmeleri ya da aynı amaçla kadimden beri kullanılmaları gerekir. Eski Arazi Kanununun 101. maddesi yaylak ve kışlakların “tahsis” edilme niteliğini “mahsus” sözcüğüyle ifade etmiştir.
Bu benzer özelliklerin yanı sıra, mera ve yaylakları ayıran diğer özellikleri de şöyle sayabiliriz: Yaylak ve kışlaklardan yararlanma ücrete tabidir, halkın rızasıyla tarıma açılarak ekilip sürülebilir, üzerlerine bina, ağıl ve benzeri tesisler kurulabilir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 14.12.1995 gün 6934/16251 sayılı kararında “yerleşim amacına yönelik kalıcı inşaatın… yapılmış olması sonucu zilyetlik süresi ne olursa olsun yaylalarda özel mülk olarak toprak kazanılamaz” görüşünü içeren bu kararında bu tür binaların geçici nitelikte basit bina şeklinde olmasını öngörmektedir ki yüksek dairenin bu görüşü yasa koyucunun amacına da uygun düşmektedir.
Yaylak ve kışlaklarda aranan diğer bir özelliği ise, Arazi Kanununun 101. maddesinde buluruz. Söz konusu bu özellik anılan hükümde, “Defterhane-i amirede mukayyet olup…” bir veya birkaç köye müstakilen veya müştereken tahsis edilmiş olan yaylak ve kışlaklar şeklinde bahsedilmek suretiyle belirlenmektedir. Ancak, bütün yaylak ve kışlakların Defterhanede kayıtlarının bulunmadığı da bir gerçektir. Yaylak ve kışlaklar ister kayıtlı olsun, ister olmasın aynı hüküm kapsamına girerler.
Bu durum karşısında, Defterhanede ve tapuda kayıtlı olup olmadıklarına bakılmaksızın bir yerin yaylak ve kışlak olup olmadığı olgusu bilirkişi, tanık gibi her türlü delille kanıtlanabilecektir.