1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Mevzuatı

Danıştay 17. Dairesi, E: 2015/9249, K: 2015/841 (Arazi toplulaştırma işlemine dava açma süresi)


Anahtar Kelimeler  : Dava Açma Süresi, Mahkemeye Erişim Hakkı, Arazi Toplulaştırılması

Özeti : Arazi toplulaştırma işleminin mülkiyet hakkını ilgilendiren sübjektif nitelikte bir işlem olduğu, dava açma süresinin başlangıcı için ilanın yeterli olmadığı, taşınmaz maliklerinin işlemi tüm unsurları ile öğrenmesi gerektiği, aksi bir durumun mahkemeye erişim hakkının özünü zedeleyeceği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar)    :1- …,  2- …   

Karşı Taraf (Davalılar)   : 1- Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı  2- Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

İstemin Özeti : İzmir 4. İdare Mahkemesinin 13/02/2014, E:2013/1464, K:2014/118 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Savunmasının Özeti: Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Savunmasının Özeti: Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : Samed Demirbaş

Düşüncesi : Davacıların işlemi bütün unsurlarıyla öğrenemediği, tapu kayıtlarının talep edilmesi üzerine açılan davanın süresinde olduğu görüldüğünden, istemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay On yedinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dava, İzmir İli, Ödemiş İlçesi, Ertuğrul Köyü, … ve … parsel sayılı taşınmazları da kapsayan alanda yapılan “Küçük Menderes Beydağ Projesi- Ödemiş Beydağ Sulaması Arazi Toplulaştırma Projesi’nin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince; arazi toplulaştırmasına ilişkin parselasyon haritası ve yeni mülkiyet listesinin 09/07/2012 tarihinden itibaren 15 gün süreyle askıya çıkartılmak suretiyle ilan edildiği, davacılar tarafından 07/08/2012 tarihinde itirazda bulunulduğu, anılan itiraz kısmen kabul edilerek 22/11/2012 tarihli tutanak ile davacılara bildirildiği, anılan tarih üzerine dava açma süresi geçirildikten sonra 19/08/2013 tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğu gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir. 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde; “Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış  gün olduğu, bu sürelerin idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı, 11. maddesinde; “İlgililer tarafından idari dava açılmadan  önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava  açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.” hükümlerine yer verilmiştir.

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 17. maddesinde: “Arazinin rasyonel kullanımını sağlamak amacıyla parsel büyüklüklerinin optimum ölçülerde oluşması için, arazinin yarısından çoğuna malik bulunan ve sayıca maliklerin yarısından fazlasını oluşturanların muvafakati üzerine isteğe bağlı, Bakanlığın veya kurulların talebi üzerine kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı olmaksızın, Bakanlar Kurulu kararı ile arazi toplulaştırma proje sahası belirlenir ve uygulanır. Bakanlar Kurulunun bu kararı toplulaştırma ve diğer işlemler yönünden kamu yararı kararı sayılır. Bu karar sonucu isteğe bağlı olarak veya maliklerin muvafakati aranmaksızın proje bazında arazi toplulaştırması, köy gelişim ve tarla içi geliştirme hizmetleri ile kırsal alan düzenlemesi Bakanlık tarafından yapılır veya yaptırılır. Uygulamada isteğe bağlı toplulaştırmalara öncelik tanınır.” hükmüne yer verilmiştir.

Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Arazi Toplulaştırmasına ilişkin Tüzük ‘ün 24. maddesinde; ” (1) Arazi derecelendirme komisyonu tarafından tespit edilen dönüşüm katsayılarını ve parsellerin birim değeri cinsinden karşılıklarını gösterir mülkiyet listesi ve arazi derecelendirme haritası, muhtarlık veya belediyece uygun görülecek yerlerde on beş gün süre ile asılarak ilan olunur ve yerel imkanlarla duyurulur. Askıdan indirme tutanakla saptanır. 

Arazi malikleri ve diğer ilgililer, arazi derecelendirme haritası ile liste ve tablosuna ilişkin itirazlarını, ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde yazılı olarak arazi derecelendirme komisyonuna yapabilirler. Arazi derecelendirme komisyonu, yapılan itirazları en geç on beş gün içinde karara bağlayarak ilgililere yazılı olarak bildirir ve yeniden on beş gün süre ile askıya çıkararak ilan eder. Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde, proje idaresine itiraz edebilirler. Proje idaresi bu itirazları otuz gün içinde karara bağlar. Proje idaresinin kararı kesin olup ilgililere yazılı olarak bildirilir.

Süresi içinde itiraz edilmeyen arazi derecelendirmeleri kesinleşir.” hükmü;

27. maddesinde; ” (1) Proje idaresince arazi derecelendirmeleri esas alınarak yapılan veya yaptırılan yeni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri mahallinde on beş gün süre ile askıya çıkarılarak ilan edilir. Arazi malikleri ve diğer ilgililer ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde proje idaresine itiraz edebilirler, itirazlar en geç otuz gün içinde karara bağlanır. Yeni parselasyon planı ve yeni mülkiyet listeleri Bakanlığın onayı ile kesinleşir.

Kesinleşen parselasyon planına uygun olarak yeni parseller hak sahiplerine dağıtılır. Bu konuda doğabilecek anlaşmazlıklar yeni duruma göre sonuçlandırılır.

Anlaşmazlıkların parselasyon planının onayından sonra sonuçlanması halinde, ilave alan ihtiyacı öncelikle tahsisli arazilerden, mümkün olmaması durumunda kamulaştırma bedeli ödenerek karşılanır.

Fazla arazi verilmiş fazla miktar için rayiç bedeli malikten talep edilir. Malik, bu bedeli ödemekten imtina ederse, fazla miktar köy tüzel kişiliği adına hisseli olarak tescil edilir.” hükümleri yer almıştır.

Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu taşınmazı da kapsayan alanın 14/11/2011 tarihli 2011/2405 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla arazi toplulaştırması  alanı olarak ilan edildiği, 5403 sayılı Kanun’un 17. maddesi ve Tüzük hükümleri uyarınca davalı idareler tarafından arazi toplulaştırma projesi yürütüldüğü, proje kapsamında hazırlanan arazi derecelendirme haritalarının 26/10/2011 tarihinde on beş gün süre ile askıya çıkartılmak suretiyle ilan edildiği, davacılar tarafından arazi derecelendirmesine karşı itirazda bulunulmadığı, söz konusu arazi derecelendirmeleri esas alınarak hazırlanan yeni parselasyon planı ve mülkiyet listelerinin 09/07/2012 tarihinden itibaren on beş gün süreyle askıya çıkartılmak suretiyle ilan edildiği, davacılardan … tarafından ilan bitimini takip eden on beş gün içerisinde Tüzük ‘ün 27. maddesi uyarınca itirazda bulunulduğu, söz konusu itirazın 14/09/2012 tarihli, 430629 sayılı bakanlık işlemi ile reddedildiği, bu işlemin tebliğ edildiğine ilişkin tebligatın bulunmadığı, diğer davacı tarafından herhangi bir itirazda bulunulmadığı, davalı idarece Ertuğrul Köyü Muhtarlığına yapılan bildirimle 19-20-21 Kasım 2012 tarihlerinde bilgilendirme toplantılarının yapılacağının parsel maliklerine duyurulmasının talep edildiği, anılan bilgilendirmenin yapıldığına dair tarihi olmayan matbu olarak hazırlanmış tutanağın davacılardan … tarafından imzalandığı, davacılar tarafından, kendilerine arazi toplulaştırma projesi kapsamında tahsis edilen parsellerin kazıklarının çakıldığı görüldüğünde dağıtımın hukuka aykırı yapıldığı düşünülerek 24/07/2013 tarihinde Kadastro Müdürlüğü’ne yeni parseller hakkında bilgi almak amacıyla başvuruda bulunulduğu, söz konusu başvuruya verilen cevapta henüz kontrol aşamasında olduğu, tapuya tescillerin yapılmadığı belirtilerek oluşan yeni parsellerin davacıya bildirilmesi üzerine yeni oluşan parsellerin öğrenildiği belirtilerek 19/08/2013 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Mülkiyetin korunması” başlıklı Ek Protokolünün 1. maddesinde: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.” kuralı yer almaktadır.

Aynı Sözleşmenin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinde ise; “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.” kuralı yer almaktadır. 

Söz konusu hakkın yorumlanması, hayata geçirilmesi anlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları referans olarak görülmektedir. Mahkeme kararlarında görüleceği üzere adil yargılanma hakkının sağlanmasında tarafların mahkemeye erişim hakkının sağlanması hususu önem arz etmektedir. Mahkemeye erişim hakkının yargı yolunun bulunmaması ve yasal yollarla doğrudan engellenmesi hususları hak ihlali olarak kabul edildiği gibi, usul kurallarının katı yorumlanması çerçevesinde dolaylı bir şekilde mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının da hak ihlali kapsamında değerlendirildiği görülmektedir. Mahkeme “De Geouffre de la pradelle- Fransa” davasında; doğal sit ilanına karşı açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki kararın mahkemeye erişim hakkını kısıtladığını, dava açma süresinin başlangıcının net olmadığını vurgulamış, “Stubbing ve Diğerleri ile Birleşik Krallık” kararında da süre açısından yapılan değerlendirmenin mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediğini ifade etmiştir.

İdari davalarda dava açma süresi idari istikrarın sağlanması anlamında kamu düzeninin bir gereği olarak öngörülen bir usul kuralıdır. Diğer taraftan dava açma süresinin değerlendirilmesinde hukuki uyuşmazlığın tarafı olan davacıların bilgiye erişim hakkı da dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekmektedir. Davalı idareler tesis ettiği idari işlemlerin hukukilik karinesinden yararlanması anlamında davacılara nazaran daha ayrıcalıklı bir konumdadır. Bilgiye erişim hakkının bir gereği olarak idarelerce uyuşmazlığın özünü ilgilendiren hususlarda muhatapların dava konusu işlemin tüm unsurlarıyla öğrenilmesi, bu konuda bilgi sahibi olmasını sağlama konusunda davalı idarelerin sorumlulukları bulunmaktadır. Öte yandan, bilgiye erişim hakkı, sözleşmenin yukarıda ifade edilen 6. maddesi kapsamında “silahların eşitliği ve çekişmeli yargılamanın sağlanması” konusunda da önem arz etmektedir. Söz konusu ilke uyarınca tarafların eşit bir şekilde hukuki argümanlarını Mahkemeye sunabilme imkanlarının bulunması gerekmekte, yargılamanın taraflarının kural olarak bütün kanıt, görüş ve belgeler konusunda bilgi sahibi olmasını gerektirmektedir. Bu durum yargılamada taraflar arasında sağlanması gereken eşitliğin bir gereğidir. Mahkemenin “J.J.-Hollanda”, “Göç- Türkiye” ve “Meral- Türkiye” kararlarında söz konusu ilkenin önemi vurgulanmıştır.

Uyuşmazlık konusu olayda tesis edilen arazi toplulaştırması işlemi özü itibariyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile temel bir insan hakkı olarak öngörülen mülkiyet hakkı ile yakından ilgilidir. Diğer taraftan, niteliği itibariyle teknik bir konu olması anlamında mühendislik uygulamalarını da içeren uygulamanın ne şekilde gerçekleştiğinin muhataplarınca tam olarak öğrenilmesinin sağlanması adına davalı idarece işlemin tüm unsurlarıyla davacılara tebliğ edilmesi, açıklanması gerekmektedir.

Yukarıda anılan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, tarımsal işletme verimliliğinin arttırılması, optimum tarımsal arazi büyüklüklerinin sağlanması adına arazi toplulaştırmasının yapılabileceği, arazi toplulaştırma sürecinin; uygulama alanı belirlenmesi, arazi derecelendirmesinin yapılması, mülkiyet durumunun tespiti ile parselasyon yapılarak yeni parsellerin oluşması şeklinde gerçekleştiği, anılan süreçte tesis edilen işlemlerin tebliği konusunda ilan yönteminin öngörüldüğü ve itiraz süreleri tanındığı, parselasyon ile yapılan dağıtım ile yeni mülkiyet listelerinin ilanı sonrasında yapılan itiraz üzerine tesis edilecek işlemlerin ne şekilde tebliğ edileceği hususunda bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir.

Diğer taraftan; arazi toplulaştırma işleminin mahiyeti itibariyle; bir uygulama alanında proje uygulanması şeklinde gerçekleşmesine rağmen kişilerin maliki oldukları taşınmazların her biri açısından subjektif etkiler doğuran bireysel bir işlem niteliğinde olduğu; aynı zamanda kişilerin malik oldukları taşınmazlar üzerinde tasarrufta bulunulması konusunda idarelere yetki tanınması anlamında mülkiyet hakkını doğrudan ilgilendirdiği, hukuki uyuşmazlıkların da adil yargılanma hakkı çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği açıktır. 

Uyuşmazlıkta, parselasyon işleminin muhataplarına tebliğ edilmediği, davacılardan … tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin işlemin ne şekilde tebliğ edildiği yolunda herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davalı idare tarafından bilgilendirme yapılmasına esas alınan tutanakta tarih bulunmadığı, davacılar tarafından bilgilendirmenin üç gün yapılacağı ifade edilmesine rağmen bir gün acele bir şekilde yapıldığının belirtildiği, davalı idarelerce dava konusu arazi toplulaştırması işleminin tüm unsurlarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin ortaya konulamadığı, davacılar tarafından arazi sınırlarını gösteren kazıkların çakılması üzerine kendilerine tahsis edilen yeni taşınmazın yerinin öğrenildiğinin belirtildiği, Kadastro Müdürlüğüne başvuruda bulunularak yeni tapuların talep edildiği, Kadastro Müdürlüğünce yeni tapu kayıtlarının kesinleşmediği, kontrol sürecinin devam ettiğinin bildirilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı görülmektedir.

Bu durumda, uyuşmazlığın mülkiyet hakkıyla ilgili olması, arazi toplulaştırmasının subjektif bir işlem olması anlamında ilanen tebliğin dava açma süresi başlangıcına esas alınamayacağı, işlemin teknik bir yönünün bulunması dikkate alındığında tüm unsurlarıyla davacılar tarafından öğrenilemediği, davalı idarelerce yapılan bilgilendirmelerin yetersiz olduğu ve davacıların bilgiye erişim hakkının tam anlamıyla sağlanmadığı, dava açma süresinin geçirildiği yorumunun mahkemeye erişim hakkının özünü ihlal edeceği görüldüğünden, işin esası incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamıştır.  

Açıklanan nedenlerle; İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere,  24/03/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.