1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Sahil Şeridi Nedir? Nasıl Belirlenir? Sahil Şeridinde Uygulanacak İlkeler Nelerdir?


Sahil Şeridi Nedir?

Kıyı Kanunu’na göre sahil şeridi, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alandır. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 4. maddesi sahil şeridini kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alan olarak tanımlamaktadır.

Sahil şeridi iki bölümden oluşur. kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 50 metre genişliğindeki alan olan “sahil şeridinin birinci bölümü”, sadece açık alanlar, yeşil alan, gezinti alanları, çocuk bahçesi, rekreaktif kullanımlar ve yaya yolu olarak kullanılabilecek alanlardır.

Sahil şeridinin birinci bölümünden itibaren, kara yönünde en az 50 metre genişliğindeki alan olan “sahil şeridinin ikinci bölümü”, toplumun yararlanmasına açık, günübirlik turizm yapı ve tesisleri, taşıt yolları, açık otoparklar ve arıtma tesislerinin yapılabileceği alanlardır.

Önemli not: Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikin 4. maddesine göre, sun’i ve baraj göllerinde, Yönetmeliğin sahil şeridi ile ilgili hükümleri uygulanmaz.

Sahil Şeridinin Derinliği

Kıyı Kanunu’na ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelike göre sahil şeridi, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alandır. Bununla birlikte Kanunun 5. maddesine göre sahil şeritlerinin derinliği, Kanunun 4. maddesinde belirtilen mesafeden (100 m.) az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir.

Yönetmelik sahil şeridinin bu genişlikte belirlenmesine bazı istisnalar getirmiştir. Yönetmeliğin 16. maddesine göre sahil şeridinin genişliğinin belirlenmesinde şu ilkeler uygulanır:

a) Uygulama imar planı ilk defa yapılacak alanlarda, köy yerleşik alanlarında ve iskan dışı alanlarda sahil şeridi, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğinde olmak üzere belirlenir. Bu alanlar kapsamında daha evvel mevzii imar planı onaylanmış alanların kalması durumunda, mevzii imar planının kısmen veya tamamen yapılaşma bulunmayan imar adalarında da sahil şeridi en az 100 metre olarak belirlenir.

b) 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planı bulunan kentsel ve kırsal yerleşmelerde, turizm merkez ve alanlarındaki turizm amaçlı alanlar ile turizm merkez ve alanlarındaki kentsel ve kırsal yerleşmelerde kısmen veya tamamen yapılaşma varsa, onaylı imar planındaki sahil şeridi geçerlidir. Aksi halde sahil şeridi (c) bendi uyarınca belirlenir.

c) 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış mevzii imar planı ve turizm merkez ve alanlarındaki turizm dışı kullanımlara yönelik mevzii imar planı bulunan alanlarda; planlara belirlenen sahil şeridinin başlangıcından itibaren ilk sırada yer alan imar adalarının kısmen veya tamamen yapılaşmış olması durumunda, gerisindeki imar adalarında kısmen veya tamamen yapılaşma olup olmadığına bakılmaksızın onaylı plandaki sahil şeridine uyulur. İlk sırada yer alan imar adalarında kısmen veya tamamen yapılaşma olmaması durumunda geriye doğru ve diğer imar adalarının durumu değerlendirilerek kısmen veya tamamen yapılaşma bulunanların kıyı yönündeki cephe hattı esas alınarak sahil şeridi belirlenir.

Anayasa’da Sahil Şeridi

Anayasa kıyıların kara yönünden devamı durumunda bulunan sahil şeritlerinden yararlanmada kamu yararının öncelikle gözetilmesini; kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliğinin saptanmasını ve kişilerin bu yerlerden yararlanma olanak ve koşullarının bir yasayla düzenlenmesini öngörmüştür.

Anayasa Mahkemesi’nin 25.2.1986 tarihli ve E: 1985/1, K: 1986/4 sayılı kararında belirtildiği gibi Anayasa, kıyılardan yararlanma için yalnız kıyı alanının belirlenmesini yeterli görmemiş, kıyıların devamı olan ve onu çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada da kamu yararının gözetilmesi esasını getirmiştir.

Sahil Şeritlerinin ve Derinliğinin Belirlenmesinde Kamu Yararı

Sahil şeritleri açısından iki anayasal ilke söz konusudur. Bunlardan birincisine göre sahil şeritlerinden yararlanmada kamu yararının gözetilmesi gerekmektedir. İkinci ilke de birincisiyle paraleldir. Buna göre sahil şeritlerinin derinliklerinin bir kanun ile saptanması gerekmektedir.

Öncelikle sahil şeritlerinin derinliğinin belirlenmesini inceleyelim. Anayasa’nın 43. maddesine göre sahil şeritlerinin derinliğinin kanun ile belirlenmesi gerekir. Ancak yasa koyucu sahil şeritlerinin derinliğini belirlerken tamamen bağımsız değildir. 43. maddenin, kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma olanak ve koşullarının yasayla düzenleneceğini öngören üçüncü fıkrası, önceki fıkralarıyla birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucuya sınırsız bir düzenleme yetkisi verilmediği, verilen yetkinin kıyı ve sahil şeridinden yararlanmada kamu önceliğini ortadan kaldıracak biçimde kullanılamayacağı anlaşılmaktadır. Bir başka ifadeyle yasa koyucu sahil şeritlerinin derinliğinin bir kanunla saptarken kamu yararını gözetmek zorundadır. Bundan dolayı sahil şeritleri hakkında yasal düzenleme yapılırken sahil şeritlerinin derinliğinin, kamunun yararlanmasını engelleyecek veya ortadan kaldıracak kadar dar tutulması Anayasa’ya aykırılık oluşturacaktır. Çünkü sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetilmesine olanak vermeyecek biçimde bir derinliğin saptanması, bu yerlerden kamunun yararlanmasını engelleyecektir.

Fakat bu durumda da karşımıza sahil şeritlerinden yararlanmada kamu yararı nedir ve ne kadar derinlik ayrılmasının kamu yararı amacına uygun düşeceği soruları çıkacaktır. Çağdaş devlet anlayışı, sahillerde kamu yararına uygun düzenlemenin asgari koşullarını da belirlemiştir. Sahil şeritlerinin, denizden ve güneşten yararlanmaya elverişli ve kıyı koşullarını taşıyan bir alanı izleyen, ayrıca, kişilerin sağlık, temiz hava ve dinlence gereksinimlerini karşılayacak toplumun yararlanmasına açık kimi tesislerin yapımına ve yeterli bir sahil yolu geçirilmesine olanak veren bir derinliği içermesi, bu yerlerden yararlanmada önceliğin kamuya verilmesinin asgari koşulunu oluşturur. Bu derinlik, denizden doğal servet ve kaynak olarak yararlanılmaya ve bu amaçlı tesislerin yapımına da elverişli olmalıdır. Fakat yukarıda belirtilen hususların tamamen sübjektif ve kişiden kişiye değişebilen hususlar olduğu da açıktır. Bundan dolayı bu soruların cevabı tamamen yasa koyucunun takdirindedir.

Anayasa Mahkemesi ise sahil şeritlerinin genişliklerini belirleyen kanun maddelerini anayasal değerlendirmeye tabi tutmuş ve belirli genişliklerin anayasaya aykırı olup olmadığına karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi 3086 sayılı Kıyı Kanunu ile ilgili olarak verdiği 25.2.1986 tarihli ve E: 1985/1, K: 1986/4 sayılı kararında sahil şeritlerinin en az 30 m. genişliğinde tespit edilmesini Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Mahkemeye göre 43. maddeden, Anayasa’nın kıyılardan yararlanma için sadece kıyı alanının belirlenmesini yeterli görmediği, kıyıların devamı olan ve onu çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada da kamu yararının gözetilmesini istediği anlaşılmaktadır. Bu konuda, kanuni düzenleme yapılırken sahil şeritlerinin derinliğinin, bu yerlerden kamunun yararlanmasını engelleyecek veya ortadan kaldıracak biçimde çok dar tutulması halinde Anayasa’ya aykırılık sorunu ortaya çıkacaktır. Ancak dava konusu kuralla sahil şeridi, imar planlı yerlerde en az 10, diğer yerlerde en az 30 metre olarak kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile kıyılardan kamunun yararlanmasının ortadan kaldırıldığı veya engellendiği düşünülemez. Çünkü, sahil şeritleri için öngörülen derinliğin en azı belirtildiğine göre, bu mesafenin kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçları göz önünde tutularak artırılabileceği kuşkusuzdur.

Buna karşılık Mahkeme 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile ilgili olarak verdiği 18.9.1991 tarihli ve E:  1990/23, K:  1991/29 sayılı kararında sahil şeritlerinin derinliklerinin, imar plânlı ya da henüz uygulama plânları yapılmamış yerlerde, kullanış amaçlarına göre ayrı ayrı saptanabileceğini, ancak, yukarıdaki koşulları içeren bir derinliğin, her halde 100 m. den az olmaması gerektiğini, sahil şeridi olarak daha dar bir alanın belirlenmesinin, bu yerlerden Anayasa’nın öngördüğü kamu yararına uygun bir yararlanmayı zorlaştıracağını ifade etmiştir.

Mahkeme bu kararında 3621 sayılı Kanun’un 4. maddesinin uygulama imar plânı yapılacak alanlarda sahil şeridini yatay olarak en az 20 metre genişliğinde belirlenmesini öngören hükmünü Anayasa’ya aykırı bulmuştur.

Anayasa Mahkemesine göre bu derinliği en az 20 metre olarak saptamakla, kamuya uygun bir yararlanmaya yeterince olanak sağladığı söylenemez. Kaldı ki, bentte, bu derinlik “uygulama imar plânı yapılacak alanlarda” en az 20 m. olarak belirlenmiş, böylece imar plânı yapılacağı ileri sürülen sahil şeritlerinin bulunduğu her yerde bu derinlikle yetinmenin yolu açılmıştır. Yasa koyucu, takdir hakkını, ne zaman yapılacağı belli olmayan bir planın gerekçe gösterilerek kamu yararına saptanmış genişliklerin daraltılması sonucunu doğuracak uygulamalara olanak verecek biçimde kullanamaz. Öte yandan, Kanun’un sahil şeritlerine ilişkin bu düzenlemesinin, Anayasa’nın herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu söyleyen 56. maddesiyle de uyum içinde bulunduğu söylenemez. Çünkü, denizlerin ve göllerin ve onların devamı olan kıyıların ve kıyıları tamamlayan sahil şeritlerinin dengeli bir çevre ile yakın ilişkisi tartışmasızdır. Üstelik, kamuya açık kıyı, deniz, göl ve akarsuların kirlenmesinde sahil şeridinin kullanış biçimi en büyük etkendir. Başka bir deyişle, sahil şeritleri ve kıyılar, kişilerin yararlanacağı doğal çevreyi oluşturur. Herkes, bu çevrede sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına sahiptir. Yine Anayasa’nın bu maddesine göre “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşın ödevidir.” Çevre koşullarına ve kamu yararı esasına göre saptanmamış sahil şeridi uygulaması, kişileri bu anayasal haktan yoksun kılar. Oysa, bu bendin sahil şeridi olarak öngördüğü alan, çevre koşullarını ve kamu yararını gözetecek ve kişilere sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama olanağı verecek derinlikte değildir.

Fakat Anayasa Mahkemesi aynı kararında 4. maddenin “uygulama imar plânı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imar plânı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 metre derinliğindeki bir alanın sahil şeridi olarak ayrılmasını” öngören (b) bendini Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Anayasa Mahkemesi en az 50 metre genişlikteki bir alanın, “kullanış amacına göre” gerekirse artırılabileceğini, kısmen de olsa, kamu yararına uygun bir kullanıma elverişli olabileceğini göz önünde tutarak, bu kuralı, iptali gerektirecek ölçüde Anayasa’ya aykırı kabul etmemiştir.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir:  İslam Hukukunda Mülkiyetin Konusu: Mal ve Mülk Kavramları

Sahil Şeritlerinde Özel Mülkiyet

Kıyıların, devletin hüküm ve tasarrufunda bulunmasına karşın, sahil şeritleri için aynı şey söylenemez. Sahil şeritlerinin özel mülkiyette bulunmasına anayasal bir engel yoktur.

Sahil Şeridinde Planlama Nasıl Yapılır?

Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 17. maddesine göre, sahil şeridinde uygulama imar planı yapılıp onaylanmadan uygulamaya geçilemez. Tamamen veya kısmen yapılaşmamış sahil şeritlerinde yapılacak planlar; Kanunun 5. maddesindeki esaslar dikkate alınarak aşağıdaki şekilde düzenlenir:

– Sahil şeritlerinin birinci bölümünü içeren uygulama imar planları, tümüyle açık alan olarak toplumun kullanımına tahsis edilecek şekilde düzenlenir. Bu alanlarda sadece, yaya yolları, gezinti ve dinlenme alanları, seyir teras ve alanları ile rekreaktif amaçlı kullanımlar ile bu Yönetmeliğin 13. maddesinde belirlenen yapı ve tesisler yer alabilir. Bu alan içinde toplumun yararlanmasına açık yapılar da dahil olmak üzere başka hiçbir yapı ve tesis yapılamaz.

– Sahil şeridinin ikinci bölümünde yapılacak planlar, bu Yönetmeliğin 13 ve 14. maddesinde sayılan yapı ve tesisler ile toplumun yararlanmasına açık olmak şartı ile konaklama hariç bu Yönetmelikte tanımlanan günübirlik turizm yapı ve tesislerini kapsayacak şekilde düzenlenir. Sahil şeridinin bu bölümünde yapılacak günübirlik turizm yapı ve tesisleri için emsal 0.20’yi, bir (1) kat, H=4.50 metreye, asma katlı yapılması halinde H=5.50 metreyi geçmemek üzere plan kararları getirilebilir.

Turizm Teşvik Kanunu’na göre belirlenen turizm bölge, alan ve merkezlerinden sahil şeridini kapsayanlarda uygulama imar planları, aynı Kanunun 7. maddesi uyarınca düzenlenip onaylanarak yürürlüğe girer. Bunun dışında kalan uygulama imar planları, İmar Kanununun ilgili maddeleri uyarınca Bakanlık, valilik veya belediyesince onaylanarak yürürlüğe girer.

– Yönetmeliğin 13. maddesinde sayılan ve üst yapı gerektiren yapı ve tesisler; gerek arazinin coğrafi durumu ve topografik yapısı, gerekse sahil şeridi gerisindeki yerleşme dokusunun elverişsizliği nedeniyle, Bakanlık ile diğer ilgili Bakanlık ve kuruluşların uygun görüşü alındıktan sonra uygulama imar planı kararı ile sahil şeridinde de yapılabilir.

– Özelleştirme kapsamına ve programına alınan ve sahil şeridi belirlenen veya belirlenecek olan alanlar ile kıyı ve dolgu alanlarında yapılacak yat ve kruvaziyer limanlarının ihtiyacı olan yönetim birimleri, destek birimleri, bakım ve onarım birimleri teknik ve sosyal altyapı ve konaklama birimleri ile ilgili kullanım kararları ve yapılanma şartları imar planı ile belirlenir.

Sahil Şeridinde Yapılaşma Koşulları Nelerdir?

Kıyıların Anayasa ve Kıyı Kanunu hükümlerince “DHTA” bulunduğunun hüküm altına alınmasına karşılık sahil şeritleri hakkında böyle bir hüküm yoktur. Ancak Anayasa’nın 43. maddesi gereği, sahil şeritlerinden yararlanmada da öncelikle kamu yararı gözetilecek ve yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenecektir. Anayasa’nın düzenlemesi doğrultusunda Kıyı Kanunu bu alanların kullanılmasını aksatacak faaliyetlere karşı bir birtakım yasaklar getirmiştir.

Yapılaşma Yasağı ve Sahil Şeridinde Yapılabilecek Yapılar

Kıyı Kanunu’na 1992 yılında eklenen fıkraya göre sahil şeritlerinde kıyı kenara çizgisine en fazla elli metre yakında yapı yapılabileceği kuralı getirilmiş ve yapıların kıyıya elli metreden fazla yaklaşması yasaklanmıştır. Yukarıda anılan ek fıkra doğrultusunda sahil şeridi bir anlamda ortadan ikiye ayrılmış ve ilk 50 metrelik bölümüne mutlak bir yapı yasağı getirilmiştir. Tabi 100 metre ölçütünün asgari ölçü olduğu ve kullanım amaçlarına göre genişletilebileceğini unutmamak gerekir. Bu durumda sahil şeridi ortadan ikiye ayrılmış olmaz yapın yasağı ilk 50 metre için geçerlidir.

Ancak Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik yapılaşma yasağına bazı istisnalar getirmiştir:

– Öncelikle Yönetmeliğin 5. maddesine göre, yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir.

– Kanun’un 5. maddesine göre, sahil şeritlerinde kıyılar ve doldurulmuş alanlarda yapılabilecek tesisler yanında, toplum yararına açık olmak kaydıyla konaklama hariç günübirlik turizm yapı ve tesisleri yapılabilir. Kanun’un 8. maddesi bu konuya bir istisna getirmiştir. Kanunun 8. maddesine göre bu alanlarda; uygulama imar planı kararıyla Kanun’un altı (kıyıda yapılabilecek yapılar) ve yedinci maddesinde (dolgu alanlarında yapılabilecek yapılar) belirtilen yapı ve tesislerle birlikte toplum yararına açık olmak şartıyla konaklama hariç günü birlik turizm yapı ve tesisleri yapılabilir. Yani sahil şeritlerinde, kıyıda ve dolgu alanlarında yapılabilecek yapılarla toplum yararına açık olmak şartıyla konaklama hariç günü birlik turizm yapı ve tesisleri yapılabilir.

– Yönetmeliğin 18. maddesine göre sahil şeridinin ikinci bölümünde sadece onaylı uygulama imar planında belirlenmiş toplumun yararlanmasına açık günübirlik turizm tesisleri, bu Yönetmeliğin 13 (kıyıda yapılabilecek yapılar) ve 14. (dolgu alanlarında yapılabilecek yapılar) maddelerinde belirtilen yapı ve tesisler ile kıyı ve deniz güvenliğini sağlamak amacıyla lojman, konaklama ve benzeri tesisler içermemek üzere inşa edilecek karakol ve bu gibi güvenlik yapıları yer alabilir.

– Yönetmeliğin 16. maddesi sahil şeritlerinde yapılaşma konusunda bir istisna getirmiştir. Buna göre sahil şeridinde 11 Temmuz 1992 tarihinden önce, yürürlükteki plan ve/veya mevzuata uygun olarak yapılmış veya inşaat ruhsatı alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapılardaki müktesep hakları saklıdır. Bu hüküm, üzerine birden fazla yapı yapılmak üzere ruhsat alınmış parsellerdeki en az subasman seviyesindeki yapılar için de geçerlidir.

– Yönetmeliğin 13. maddesine göre sahil şeridinin ikinci bölümünde ve sahil şeridi gerisinde kalan özel kullanımlara ait arıtma tesisleri kıyıda yapılamaz. Bu alanlarda sadece kamu yararlı arıtma tesisleri yer alabilir.

Sahil Şeridinde Yapılaşma İçin İmar Planı Şartı

Kıyı Kanunu’nun 8. maddesi, “Uygulama imar planı bulunmayan alanlardaki sahil şeritlerinde 4. maddede belirtilen mesafeler içinde hiçbir yapı ve tesis yapılamaz” hükmüyle, sahil şeritlerinde ancak imar planı kararıyla yapı yapılabileceğini hüküm altına almıştır. Bu hükme göre sahil şeritlerinde yapı yapılabilmesi ancak uygulama imar planı yapılmasından sonra mümkündür. Ayrıca Yönetmeliğin 18. maddesine göre, sahil şeritlerinde uygulama imar planı olmaksızın hiçbir yapı ve tesis yapılamaz.

Sahil Şeridi Yapıların Amaç Dışı Kullanım Yasağı

Kıyı Kanunu’nun 12. maddesine göre, sahil şeridinde yapılabileceği belirtilen yapıların yapılmasında güdülen amacın tapuya şerh verilmesi gerekir. Bunun amacı da anılan yerlerde yapılan yapıların amacı dışında kullanılmasına engel olunmasıdır.

Sahil Şeridi Birinci Bölümde Arıtma Tesisi ve Taşıt Yolu Yasağı

Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikin 18. maddesine göre, sahil şeridinin ikinci bölümünde veya sahil şeridi gerisinde kalan alanlarda yer alan özel yapı ve tesislere ait arıtma tesisleri sahil şeridinin birinci bölümünde yer alamaz. Bu tür arıtma tesisleri ait oldukları tesislerin mülkiyetinde ve kamuya terk edilmesi gerekli olmayan alanlarda inşa edilebilir.

Kıyı Kanunu’nun 5. maddesine göre taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda (yani ikinci 50 metrede) düzenlenebilir. Keza Yönetmeliğin 16. maddesine göre, sahil şeridinin birinci bölümünde yeni taşıt yolları açılamaz. Ancak 11 Temmuz 1992 tarihinden önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onaylanmış planlara göre yapımına başlanmış veya kullanılmakta olan Devlet Karayolları ile yapımı gerçekleştirilmiş imar yollarındaki müktesep haklar saklıdır. İnşaatına başlanmış imar yolları ise mümkün olan en kısa mesafede iç yollarla bağlantı sağlanmak üzere imar planı revizyonu yapılır. Sahil şeridi birinci bölümünde ancak iç yollarla dolgu alanlarındaki yapılmış veya yapılacak yolları bağlayan kısa geçişler için imar yolları planlanabilir.

Sahil Şeridinde Çit, Duvar, Tel Örgü Gibi Engeller Oluşturulması Yasağı

Kıyı Kanunuyla uygulama imar planı bulunan yerlerde çit, duvar, tel örgü gibi engeller oluşturulması ve kirletici ve çevreyi bozucu etkisi olan atık ve artıkların dökülmesi ve kazı yapılması yasaklanmıştır. Madde hükmüne göre Uygulama imar planı bulunan yerlerde duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Moloz, toprak, cüruf, çöp gibi kirletici ve çevreyi bozucu etkisi olan atık ve artıklar dökülemez, kazı yapılamaz.

Onaylı uygulama imar planı bulunan sahil şeritlerinde; kıyıya geçişi engelleyecek şekilde oluşturulmuş duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engellerin derhal kaldırılması ilgili valilik ve belediyelerce sağlanır.

Sahil Şeridinde Ruhsat

Sahil şeridinde inşaat ruhsatı verilebilmesi için, onaylı uygulama imar planı hükümlerine uygun olarak 3194 sayılı imar kanunu ve yönetmeliklerine göre işlem yapılarak imar parsellerinin oluşturulması ve kamuya açık alanların, kamu eline geçmesi şarttır. İnşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni ile ilgili işlemler İmar Kanunu hükümlerine göre yürütülür. Sahil şeridinde inşaata başlanabilmesi için, yapılacak yapıların toplumun yararlanmasına ayrılmış yapı olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesine işlenmesi zorunludur.

Sahil Şeridinde Kazanılmış Haklar

Kıyı Kanununa 7221 sayılı Kanunun 23. maddesiyle eklenen ek madde 3’e göre; 11/7/1992 tarihinden önce, yapıldığı tarihteki mevzuatına uygun olarak yapılan yapılardan;

a) Büyükşehir belediye sınırları içinde köyden mahalleye dönüşen ve ilgili idaresince kırsal yerleşik alan kabul edilen yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan yapılar,

b) Belediye sınırları içinde olanlar dâhil köy statüsünü koruyan, köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan yapılar,

mevcut haliyle korunur. Bu yapılar, kat mülkiyeti tesis edilmemek ve herhangi bir müktesep hak teşkil etmemek ve mevcut kontur ve gabari aşılmamak kaydı ile yöreye uygun cephe değişikliği ve onarımı ile can ve mal güvenliği için güçlendirme yapılarak kullanılabilir. Bu nitelikteki köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan kısımlarında yeni yapı yapılamaz.

Sahil Seridi Nedir
Sahil Şeridi Nedir? Nasıl Belirlenir? Sahil Şeridinde Uygulanacak İlkeler Nelerdir?