1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Devletleştirme Nedir? Devletleştirmenin Şartları Nelerdir?


Devletleştirme Nedir?

Kamu hizmeti veya tekel niteliği taşıyan veya alan özel faaliyet ve teşebbüslerin tamamı veya bir kısmı, millî menfaatlerin gerektirdiği hallerde, karşılığı kanunla gösterilen esas ve şekillere göre ödenmek şartiyle ve kanunda belirtilen usullere uygun olarak devlet mülkiyetine geçirilmesine devletleştirme denilir. 

Devletleştirme 1982 Anayasası nın “Devletleştirme ve özelleştirme” konusunu düzenleyen 47. maddesi ve 3082 sayılı Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde, Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilebilmesi Usul Ve Esasları Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.

Türk Anayasalarında Devletleştirme

1924 Anayasası’nda devletleştirme ile ilgili bir hüküm yer almamıştır. Ancak bu dönem devletçilik ilkesinin bir gereği olarak, en çok devletleştirmenin yapıldığı dönem olmuştur. Bu dönemde özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde imtiyaz almış yabancı şirketler devletleştirilmiştir.

1. 1924 Anayasası Dönemi

1924 Anayasası’nda devletleştirme ile ilgili bir hüküm yer almamıştır. Ancak bu dönem devletçilik ilkesinin bir gereği olarak, en çok devletleştirmenin yapıldığı dönem olmuştur. Bu dönemde özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde imtiyaz almış yabancı şirketler devletleştirilmiştir.

2. 1961 Anayasası Döneminde Devletleştirme

1961 Anayasası’nın 39. maddesi devletleştirmeyi düzenlemektedir. Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu tarafından hazırlanan anayasa tasarısında devletleştirme ayrı bir madde halinde değil, kamulaştırma ile beraber düzenlenmişti. Tasarının devletleştirme ve kamulaştırmayı düzenleyen 38. maddesinin üçüncü fıkrası şu şekilde idi: “Kamu hizmeti veya tekel niteliği taşıyan veya alan özel faaliyet ve teşebbüslerin tamamı veya bir kısmı, millî menfaatlerin gerektirdiği hallerde, karşılığı kanunla gösterilen esas ve şekillere göre ödenmek şartiyle ve kanunda belirtilen usullere uygun olarak millîleştirilebilir.”

Fıkranın gerekçesinde şu görüşlere yer verilmiştir: “Üçüncü fıkra hükmüne gelince: Anayasamız özel teşebbüsü kaide olarak kabul etmiş ve ticaret, sanayi ve her alanda çalışma ve faaliyet hürriyetini genel surette ilân etmiştir. Fakat, fertlerin mesleklerini seçme hürriyetine ve iktisadî alanda faaliyette bulunabilme hakkına sahibolmaları, toplum için hayatî önemi olan meslek kollarının belli şartlar altında sosyalleştirilmesine ve belli teşebbüslerin millîleştirilmesine engel olamaz. Bu ihtimallerin kabul edilmesi, özel teşebbüs esasının ve meslek hürriyetinin haklı ve lüzumlu istisnaları sayılmak gerekir. Millîleştirme yoluna gidilebilmesi için bir kaç şartın bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Faaliyet ve teşebbüsün kamu hizmeti niteliği alması şarttır. Bu da kâfi değildir. Ayrıca millî menfaatlerin sosyalleştirmeyi gerektirmesi lâzımdır. Nihayet kanundaki usullere uymak ve bedelinin de yine kanundaki esas ve şekillere göre ödenmesi zaruridir.”

Tasarının Temsilciler Meclisinde görüşülmesi esnasında yapılan eleştiriler üzerine üçüncü fıkra aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir: “Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüslerin tamamı veya bir kısmı, millî menfaatlerin gerektirdiği hallerde, karşılığı kanunla gösterilen şekilde ödenmek şartiyle Devletleştirilir; ödeme süresi on yılı aşamaz. Devletleştirilecek teşebbüsler kanunla gösterilir.”

Daha sonra 38. madde üzerinde yapılan yoğun eleştiriler üzerine 38. maddenin devletleştirmeyi düzenleyen kısmı 39. madde olarak aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 4, Sayfa: 457): “Madde 39 – Kamu hizmeti niteliğini taşıyan özel teşebbüslerim kamu yararına uygun çalışması kanunlarla düzenlenir. Bu kanunlar uyarınca kamu yararına uygun çalışmıyan özel teşebbüsler, gerçek karşılığı kanunla gösterilen şekilde ödenmek şartiyle devletleştirilebilir. Kanunun taksitle ödemeyi gözettiği hallerde, ödeme süresi beş yılı aşamaz ve taksitler eşit olarak ödenir. Bu taksitler, kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır.”

Bu maddede iki nokta dikkat çekmektedir ki her iki nokta da Temsilciler Meclisindeki görüşmelerde eleştirilmiştir. İlk olarak madde “kamu yararına uygun çalışmıyan özel teşebbüslerin”  devletleştirilebileceğini öngörerek, devletleştirmeyi bir ceza haline getirmektedir. İkinci olarak sadece bir teşebbüsün kamu yararına uygun çalışmaması durumunda devletleştirme yapılabileceğini kabul ederek, bunun dışındaki durumlarda (örneğin iktisadi ya da milli nedenler) devletleştirme yapmayı imkansız hale getirmektedir. Buna göre kamu yarraına uygun olan teşebbüslerin devletleştirilmesi mümkün değildir.

Yapılan eleştiriler ve verilen önergeler neticesinde 39. madde Temsilciler Meclisinde aşağıdaki şekilde kabul edilmiştir (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 4, Sayfa: 471): Madde 39 – Kamu hizmeti niteliğini taşıyan özel teşebbüslerin kamu yararına uygun çalışması kanunlarla düzenlenir. Bu kanunlar uyarınca kamu yararına uygun çalışmıyan özel teşebbüsler, gerçek karşılığı kanunda gösterilen şekilde ödenmek şartiyle devletleştirilebilir. Kanunun taksitle ödemeyi caiz gördüğü hallerde, ödeme süresi beş yılı aşamaz ve taksitler eşit olarak ödenir; bu taksitler, kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır.”

Tasarının ikinci görüşmelerinde Cahit Zamangil tarafından verilen önerge ile maddenin ilk cümlesi çıkarılarak başlangıcı şu şekilde düzenlenmiştir (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 4, Sayfa: 499): “Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, millî menfaatlerin gerektirdiği hallerde…”

Ayrıca verilen çeşitli önergelerle maddede değişiklikler yapılmış ve neticede madde şu şekilde kabul edilmiştir (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 4, Sayfa: 501): “Madde 39 – Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılığı kanunda gösterilen şekilde ödenmek şartiyle devletleştirilebilir. Kanunun taksitle ödemeyi ön gördüğü hallerde, ödeme süresi beş yılı aşamaz ve taksitler eşit olarak ödenir; bu taksitler, kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır.”

Bu maddenin Milli Birlik Komitesinde yapılan görüşmelerinde iki önemli konu gündeme gelmiştir. Bunlardan birincisi devletleştirmenin şartlarıyla ilgilidir. Temsilciler Meclisinde yapılan görüşmeler neticesinde “kamu yararının gerektirdiği hallerde” devletleştirme yapılabilmesi esası benimsenmişti. Milli Birlik Komitesinde yapılan görüşmelerde ise Temsilciler Meclisinde daha önceden tartışılan bir hüküm konulması istenmiştir. Bu tartışmalarda maddenin “kamu yararının gerektirdiği hallerde” ibaresi yerine “Kamu hizmeti niteliğini taşıyan özel teşebbüslerin kamu yararına uygun çalışması kanunlarla düzenlenir. Bu kanunlar uyarınca kamu yararına uygun çalışmıyan özel teşebbüsler, gerçek karşılığı kanunda gösterilen şekilde ödenmek şartiyle devletleştirilebilir” şeklinde değiştirilmesi önerilmiştir (Milli Birlik Komitesi, Genel Kurul Toplantısı Tutanakları, Cilt: 6, Sayfa: 10). Ancak bu teklif kabul edilmemiştir (Milli Birlik Komitesi, Genel Kurul Toplantısı Tutanakları, Cilt: 6, Sayfa: 12). İkinci mesele ise taksitle ödeme süresidir. Yapılan görüşmeler neticesinde bu süre on yıl olarak değiştirilmiştir (Milli Birlik Komitesi, Genel Kurul Toplantısı Tutanakları, Cilt: 6, Sayfa: 12). Bu değişiklik Anayasa Komisyonu ve Temsilciler Meclisince de kabul edilmiş ve madde bu haliyle geçmiştir (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 5, Sayfa: 468).

1961 Anayasasının 39. maddesine göre kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılığı kanunda gösterilen şekilde ödenmek şartıyla devletleştirilebilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngördüğü hallerde, ödeme süresi on yılı aşamaz ve taksitler eşit olarak ödenir; bu taksitler, kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır.

3. 1982 Anayasası Döneminde Devletleştirme

1982 Anayasasını hazırlayan Danışma Meclisi Anayasa Komisyonunun hazırladığı taslakta devletleştirme konusu 49. maddede şu şekilde düzenlenmişti (Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu Raporu, Sayfa: 18, Alıntı: Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 7, Sayfa: 88): “G. Devletleştirme- Madde 49 – Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde, rayiç bedeli, kesintisiz, nakden ve peşin olarak ödenmek şartıyla devletleştirilebilir. Devletleştirme, teşebbüs sahibinin açık rızası olmadıkça, kısmen yapılamaz.”

Danışma Meclisi Anayasa Komisyonunun raporunda 49. maddeyle ilgili olarak şu gerekçelere yer verilmiştir (Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu Raporu, Sayfa: 30, Alıntı: Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 7, Sayfa: 150): “Özel teşebbüslerin devletleştirmesi ilkesi kabul edilmiş, teşebbüsün rayiç bedelinin nakden, peşin ve kesintisiz ödenmesi esası kabul edilmiştir. Kamulaştırmada toprağı doğrudan işletene nasıl kamulaştırma bedeli peşin ödenir ilkesi kabul edilmişse, burada da işletmenin devletleştirilmesinde aynı ilke benimsenmiştir. Teşebbüslerin en hayatî bölüm veya parçalarının devletleştirilmesi, bakiyenin devletleştirilmemesi suretiyle amaç dışı ve suiistimale elverişli yolun kapatılabilmesi için, kısmî devletleştirmenin, ancak teşebbüs sebebinin açık rızası ile yapılabileceği sonucuna varılmıştır.”

Bu maddenin Danışma Meclisinde görüşülmesinde yapılan en önemli eleştirilerden biri devletleştirme bedelinin peşin olarak ödenmesi, bir başka ifadeyle taksitle ödemeye imkan tanınmamasıdır. Bazı üyelere göre devletleştirme bedelinin peşin olarak ödenmesinin zorunlu kılınması, devleti devletleştirme yapamaz hale getirecektir.[1] Anayasa Komisyonu başkanı ise 48. maddede sahibi tarafından işletilen topraklarının kamulaştırma bedelinin peşin ödenmesinin zorunlu kılındığını, aynı şekilde sahibi tarafından işletilen işletmelerin de devletleştirme bedelinin peşin ödenmesinin gayet doğal olduğunu vurgulamıştır (Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 8, Sayfa: 507). Neticede önerge reddedilmiş ve madde komisyondan geldiği şekliyle kabul edilmiştir. Maddenin Danışma Meclisindeki ikinci görüşmelerinde de herhangi bir değişiklik söz konusu olmamıştır (Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt: 10, Sayfa: 595).

Anayasa tasarısı, Danışma Meclisinde kabul edildikten sonra, maddelere uygun olarak gerekçeler hazırlanmıştır.  Milli Güvenlik Konseyine sunulan bu tasarıda devletleştirmeyle ilgili bu maddenin gerekçesi, şu şekilde düzenlenmiştir (Danışma Meclisince Kabul Edilen Anayasa Tasarısı ve Gerekçesi, Sayfa: 25-26):

Bu yazımız da ilginizi çekebilir:  İmar Hakkı Transferi

Özel teşebbüslerin devletleştirmesi ilkesi kabul edilmiş, teşebbüsün rayiç bedelinin nakden, peşin ve kesintisiz ödenmesi esası kabul edilmiştir.

Kamulaştırmada toprağı doğrudan işletene nasıl kamulaştırma bedeli peşin ödenir ilkesi kabul edilmişse, burada da işletmenin devletleştirilmesinde aynı ilke benimsenmiştir.

Teşebbüslerin en hayatî bölüm veya parçalarının devletleştirilmesi, bakiyenin devletleştirilmemesi suretiyle amaç dışı ve suiistimale elverişli yolun kapatılabilmesi için, kısmî devletleştirmenin, ancak teşebbüs sebebinin açık rızası ile yapılabileceği sonucuna varılmıştır.”

Anayasa tasarısı Danışma Meclisinde kabul edildikten sonra Milli Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu tarafından değerlendirilmiştir. Milli Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu tarafından Danışma Meclisince kabul edilen maddede yer alan “Rayiç bedeli, kesintisiz, nakden ve peşin olarak ödenmek şartıyla devletleştirebilir.” şeklindeki hüküm “Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.”, şeklinde değiştirilmiş ve maddenin son fıkrası yanlış yorumlara neden olunmaması için madde metninden çıkarılmıştır. (Milli Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu Raporu, Sayfa: 72, Alıntı: Milli Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi, Cilt: 7, Sayfa: 498).

Milli Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu tarafından 47. madde olarak benimsenen metin şu şekildedir:

“E. Devletleştirme

Madde 47 – Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde devletleştirilebilir.

Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır. Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.”

Milli Güvenlik Konseyinde yapılan görüşmelerde maddede herhangi bir değişiklik yapılmamış (Milli Güvenlik Konseyi Tutanak Dergisi, Cilt: 7, Sayfa: 351) ve madde bu haliyle yasalaşmıştır.

Devletleştirme Kamulaştırma Farkı Nedir?

Devletleştirme, kamu hizmeti veya tekel niteliği taşıyan veya alan özel faaliyet ve teşebbüslerin devlet mülkiyetine alınmasıdır. Oysa kamulaştırma, özel mülkiyette bulunan taşınmazların kamu mülkiyetine geçirilmesidir.

Devletleştirmenin Şartları Nelerdir?

Gerek Anayasa ve gerekse 3082 Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi Usul ve Esasları Hakkında Kanun devletleştirmeyi belirli koşullara bağlamışlardır.

Özel Teşebbüslerin Devletleştirilebilmesi: Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler nelerdir?

Devletleştirmenin konusu, kamulaştırmadan farklı olarak, herhangi bir taşınmaz değil, özel mülkiyette bulunan teşebbüslerdir. Bunlar, demiryolu ulaşımı, otoban, sağlık hizmeti, eğitim hizmeti gibi aslında devlet tarafından yürütülmesi gereken fakat özel teşebbüslerce yapılan faaliyetlerdir. Bu faaliyetleri yapan özel teşebbüsler devletleştirilir.

Kamu Yararının Zorunlu Kılması

Devletleştirmenin kamulaştırmadan bir diğer farkı da kamu yararının devletleştirmeyi zorunlu kılmasıdır. Kamulaştırma için kamu yararının “gerektirdiği” durumun varlığı yeterli görülmekteyken devletleştirme için kamu yararının “zorunlu” kılması gerekmektedir. Bu husus, devletleştirmeyi düzenleyen hükümler açısından 1982 Anayasası’nın, 1961 Anayasası’ndan da en önemli farkını teşkil eder. 1961 Anayasası kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüslerin, kamu yararının gerektirdiği hallerde devletleştirilebilmesine izin verirken, 1982 Anayasası sadece kamu yararının zorunlu kıldığı durumlarda devletleştirme yapılabilmesine izin vermektedir.

47. maddeye dayanılarak çıkarılan 3082 Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi Usul ve Esasları Hakkında Kanun, özel teşebbüslerin üç şartın birlikte gerçekleşmesi halinde devletleştirilebileceğini hükme bağlamıştır. Bu şartlar, 47. maddede geçen “kamu yararının zorunlu kıldığı durumlar” ifadelerinin bir açıklaması niteliğindedir. Bu şartlar Kanun’un 2. maddesinde;

a) Devletleştirilecek özel teşebbüsün yaptığı hizmet veya üretimin ülke çapında kamu ihtiyacına hitap etmesi;

b) Bu hizmet veya üretimin, kontrol, rekabet, ikame veya başka yollardan sağlama imkanının bulunmaması;

c) Hizmet veya üretimin yavaşlatılması veya durdurulması halinde kamunun büyük zarar görmesi,

Olarak sayılmıştır.

Bu maddenin Anayasa’nın 47. maddesinde sayılmayan şartları getirerek devletleştirmeyi imkansız hale getirdiği, Anayasa’nın 47. maddesinin düzenlenecek konuyu “gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri” ile sınırlandırmış olduğu, bu nedenle 47. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle iptal davası açılmış ise de Anayasa Mahkemesi 27.09.1985 tarihli ve E: 1985/2, K:1985/16 sayılı kararında[1] kararında maddenin, 47. maddeye aykırı olmadığına karar vermiştir. Mahkeme yasama yetkisinin asli bir yetki olması dolayısıyla yasama organının dilediği alanı, Anayasa ilkelerine uygun olmak koşuluyla düzenleme yetkisini haiz olduğunu hatırlatarak Anayasa’nın 47. maddesinin düzenlenecek konuyu “gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri” ile sınırlandırmış bulunduğuna ilişkin iddiayı doğru bulmamıştır. Bunda Anayasa’nın 47. maddesinin devletleştirmeyi zorunlu kılmaması da önemli bir rol oynamıştır. Anayasa Mahkemesine göre kişilerin Anayasa’nın teminatı altında olan mülkiyet hakkını, çalışma ve özel teşebbüsler kurma hürriyetini sınırlayan devletleştirme müessesesi, Anayasa’nın 47. maddesiyle Devlet için başvurulması zorunlu bir yol olarak öngörülmemiş, yasama organının takdirine bırakılmıştır ve aynı zamanda müessesenin istisnai niteliğine uygun kimi şartlara tabi tutulmuştur.

Anayasa Mahkemesi 3082 sayılı Kanun’un 2. maddesinde sayılan şartları, 47. maddede geçen “kamu yararının zorunlu kıldığı haller” ibarelerinin bir açıklaması olarak görmüştür. Kanun koyucu 2. maddede sayılan şartların gerçekleşmesi halinde “kamu yararının zorunlu kıldığı” bir durumun ortaya çıkacağını kabul etmiştir. Bu anlamda 3082 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmü, Anayasa’nın 47. maddesinin birinci fıkrasının devletleştirme için gerçekleşmesini öngördüğü şartları açıklığa kavuşturmak amacına yönelik bulunmaktadır. Gerçekten söz konusu maddenin içerdiği “Devletleştirilecek özel teşebbüsün yaptığı hizmet veya üretimin ülke çapında kamu ihtiyacına hitap etmesi”, “bu hizmet veya üretimin, kontrol, rekabet, ikame veya başka yollardan sağlama imkanının bulunmaması” ve “hizmet veya üretimin yavaşlatılması veya durdurulması halinde kamunun büyük zarar görmesi” şartları, Anayasa’nın 47. maddesinin birinci fıkrasındaki “kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde” ibareleri kapsamında değerlendirilmesi gereken şartlardır ve devletleştirme müessesesinin hukuki yapısına uygun bulunmaktadır. Bu nedenlerle, 3082 sayılı Kanun’un 2. maddesinde Anayasa’nın 47. maddesine herhangi bir aykırılık söz konusu değildir.

Devletleştirmede Gerçek Karşılığın Ödenmesi Nedir? Devletleştirme Karşılığında Bedel Ödenir mi?

Devletleştirmenin gerçek karşılık üzerinden yapılması gerekmektedir. Gerçek karşılık, kamulaştırmada açıklandığı için burada tekrar edilmeyecektir.

Peşin Ödeme Zorunluluğunun Bulunmaması

Anayasa Mahkemesi’ne göre 47. maddede yer alan “Devletleştirme gerçek karşılığı üzerinden yapılır” hükmü bedelin peşin ödenmesini zorunlu kılmamaktadır. Çünkü 47. maddeye göre gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesi bu görüşünü delillendirmek için 1982 Anayasası’nın hazırlık çalışmalarına yönelmiştir. Mahkeme, Danışma Meclisince kabul edilen Anayasa tasarısında devletleştirmeye ilişkin düzenlemenin devletleştirme bedelinin kesintisiz, nakden ve peşin olarak ödenmesini öngördüğünü, Milli Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu’nun ise bu cümleyi “Gerçek karşılığın hesaplanma tarzı ve usulleri kanunla düzenlenir.” şeklinde değiştirdiğini, bu değişikliğin ise kurucu iradenin, devletleştirme bedelinin peşin ödenmesini Anayasal bir zorunluluk olarak değerlendirmediğini gösterdiğini ifade etmiştir. Mahkeme’ye göre bu gerekçeden ve madde metninden, Anayasa’nın devletleştirme ile ilgili düzenlemesinde peşin ödeme koşuluna yer verilmediği açık biçimde anlaşılmaktadır.

Devletleştirme Yetkisi Kime aittir? Devletleştirmenin Kanunla Yapılması Nedir?

Anayasa’nın 47. maddesinde devletleştirmenin kanunla yapılacağına dair bir hüküm bulunmamasına rağmen, 3082 sayılı Kamu Yararının Zorunlu Kıldığı Hallerde Kamu Hizmeti Niteliği Taşıyan Özel Teşebbüslerin Devletleştirilmesi Usul ve Esasları Hakkında Kanun’un 3. maddesi devletleştirmenin bir kanunla yapılmasını öngörmüştür.

Bu maddenin devletleştirme için 3082 sayılı Kanun’un aradığı şartlar gerçekleşse bile, yürütme organına devletleştirme konusunda yetki tanımadığı, son kararın bir yasa ile alınması zorunluluğunu getirdiği, bunun devletleştirmeyi zorlaştırdığı ve dolayısıyla Anayasa’nın 47. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüşse de Anayasa Mahkemesi 27.09.1985 tarihli ve E: 1985/2, K:1985/16 sayılı kararında[2] maddenin 47. maddeye aykırı olmadığına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesine göre maddenin sonraki kanuna bıraktığı düzenleme alanı, devletleştirilecek özel teşebbüsü göstermekten ibaret olacaktır. Başka bir anlatımla, 3. maddenin “devletleştirme kanunla düzenlenir” kuralı Kanun’un bütünü içerisinde, “devletleştirilecek özel teşebbüsü kanun gösterir” anlamındadır. 3. madde, Hükümetin teklif ettiği metinde, “Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüsler, kamu yararının zorunlu kıldığı hallerde, özel teşebbüsün gördüğü hizmetin niteliğine göre ilgili Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile devletleştirilebilirler” şeklinde iken, tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmeleri sırasında verilen bir önerge ile metnin Anayasa’ya uygun olmadığı öne sürülerek değişiklik yapılması önerilmiş ve önerge kabul edilerek madde bugünkü biçimini almıştır. Anayasa Mahkemesi’ne göre Anayasa’nın kişilerin temel haklarından olan mülkiyet hakkına, çalışma ve özel teşebbüsler kurma hürriyetine sınırlamalar getiren devletleştirme yetkisinin yasama organınca kullanılmasının kişiler için çok daha güvenceli olduğu kuşkusuzdur. Bundan dolayı devletleştirilecek özel teşebbüsün kanunla gösterilmesi, Anayasa’nın 47. maddesine aykırılık teşkil etmez.

[1] Resmi Gazete Tarih / Sayı: 05.12.1985 / 18949

[2] Resmi Gazete Tarih / Sayı: 05.12.1985 / 18949