1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Mukabele-i Bilmisil İşlemleri ve Mevzuatı


Mukabele-i Bilmisil Nedir?

Klasik İslâm hukuk literatüründe önemli bir kavram olan mukabele bi’l-misl, “aynı şekilde, benzeriyle karşılık vermek” manasına gelmektedir.

Modern devletler hukukunda birbirinden bazı farklarla ayrılan şu üç uygulama temelde mukabele kavramıyla açıklanır: Bir devletin daha önce meydana gelen bir hak ihlâline karşı hukuka aykırı muameleye başvurması (Fr. represailles, İng. reprisals), hukuka aykırılık söz konusu olmamakla birlikte kendi menfaatlerini ihlâl eden muameleye benzeri şekilde karşılık vermesi (retorsion, retortion) ve başka bir devletin kendi vatandaşına uyguladığı muamelenin aynını onun vatandaşına uygulaması (reciprocity) (Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/mukabele-bil-misl).

Mukabele-i Bilmisil Kanunu Nedir?

28.05.1927 tarih ve  1062 sayılı Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye’deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkında Kanunun 1. maddesinde; “İdari mukarrerat veya fevkalade veya istisnai kanunlarla Türkiye tebaasının hukuku mülkiyetini kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin Türkiye’deki tebaasının hukuku mülkiyeti dahi İcra Vekilleri Heyeti kararıyla Hükümet tarafından mukabelei bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen tahdit ve menkulat ve gayrimenkulatına vazıyet olunabilir. Vaziyed edilen emvalin varidatı ve ledelicap tasfiyelerinden mütevellit hasılatı, vesaika istinaden isbat edecekleri zarar nispetinde, zarar gören Türk tebaasına tevzi olunur.” 2. maddesinde “Zarar gören vatandaşların istinat edecekleri vesikaların şekil ve suret ve mercii tanzimi İcra Vekilleri Heyetince bir talimatname ile tayin ve tesbit olunur.” denilmektedir. İdari kararlar ve fevkalade veya istisnai kanunlarla Türk vatandaşlarının mülkiyet hakkını kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin Türkiye’deki tebaasının mülkiyet hakkını, misilleme olarak kısmen ve tamamen tahdit etmeye veya el koymaya Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Bunun siyasi nitelikli bir tedbir olduğu ve bu nedenle idari yargı denetiminin dışında olduğu Danıştay’ca kabul edilmiştir. El konulan malların geliri veya bu malların tasfiyesi sonucu elde edilecek gelir, zarar gören Türk tebaasına dağıtılır. 1062 sayılı Kanun hükümlerine göre Bakanlar Kurulunun birçok uygulaması vardır.

(1) Yunan Uyruklular

Yunanistan’ın, Türklerin ülkesinde bulunan taşınmazları üzerinde tasarruf hakkını kısıtlaması üzerine Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 1062 sayılı Kanun hükümlerine göre Yunan uyruklu kişilerin Türkiye’de bulunan taşınmazları hakkında misilleme olarak tedbir almak zorunda kalmıştır.

Bakanlar Kurulunun 02.11.1964 gün ve 6/3801 sayılı kararnamesi ile; Yunan Hükümetinin her çeşit tedbir ve muamelelerine karşılık olmak üzere,

Yunan uyruklu şahısların, Türkiye’deki taşınmazları üzerinde mülkiyete ve mülkiyetten gayri ayni haklara ilişkin ve bu sonuçları doğurabilecek bilcümle temliki tasarruflarının durdurulması,

Yunan uyruklu kişilerin Türkiye’deki taşınmazlarından doğan her nevi bedel, hasılat, irat ve sairenin istisnasız bloke edilmesi,

Bu şahısların taşınmazlarıyla ilgili olarak şimdiye kadar bloke edilmiş ve bu kararnameye göre bloke edilecek paralarının (Türkiye’de bulunan bloke para sahiplerinden başkaca gelir kaynakları bulunmayanların ayda 1500 lirayı geçmeyen geçim masrafları hariç) deblokajının durdurulması,

Kamu İdarelerine ve tüzel kişilerine ait her türlü vergi, resim, harç  ve diğer alacakların takip ve tahsilinde yukarıdaki 1 ve 2 inci madde hükümlerinin uygulanamaması, bu taşınmazların kamulaştırılmasında bu kararın 1 inci maddesinin uygulanmaması,

3 üncü madde hükmü mahfuz kalmak ve ilama dayanan alacakların tahsili hakkında açılan icra takipleri ayrık olmak üzere, 1 inci maddede sözü geçen taşınmazlara her ne suretle olursa olsun haciz konulmaması ve bunların cebri icra yoluyla satılamaması, (Türkiye’deki gerçek ve tüzel kişilerce, yetkili mali merciler tarafından yapılacak inceleme sonucunda kabule şayan oldukları tespit edilen gayrimenkul üzerine müesses alacakların tahsili dolayısıyla, yapılabilecek haciz ve cebri icra muameleleri hariç)

Yunan uyruklu kişilerin hissedar bulundukları taşınmazların, hissedarların ittifakı dahi olsa, rızaen taksim ve ifraz edilememesi, şüyuun izalesinin ancak mahkeme kararı ile yapılabilmesi ve bedelden ayrılacak paranın 2 inci maddenin (a) fıkrası hükmüne tabi tutulması,

Bu kararname hükümlerinin Yunan asıllı olmayan Yunan uyruklu kişilere uygulanmaması, Yunan uyrukluğunda bulunan kişilerin bu kararname hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki tabiiyet değiştirmelerinin nazarı itibara alınmaması,

Yukarıdaki hususların mahkemelerle sair adli ve idari merciler tarafından göz önünde bulundurulması ve bu kararname hükümlerine aykırı düşecek muameleler tespit olunduğu takdirde durumun derhal mahalli Maliye Dairesine bildirilmesi; kararlaştırılmıştır.

Söz konusu kararname el koyma amaçlı olmayıp sadece Yunan uyruklu kişilerin Türkiye’deki taşınmazları üzerindeki tasarruflarının durdurulması amaçlanmıştır.

1062 sayılı Kanun uyarınca alınan ve karşı tedbir niteliğini taşıyan bu kararname , iki ülke arasındaki sorunların çözümü yönünde bir iyi niyet gösterisi olarak  Bakanlar Kurulunun 03.02.1988 gün ve 88/12592 sayılı kararıyla  (06.02.1988 gün ve 19717 sayılı R.G.) yürürlükten kaldırılmıştır.

Bakanlar Kurulunun 23.03.1988 tarih ve 88/12757 sayılı kararında ise (24.03.1988 gün ve 19764 sayılı R.G. mükerrer) yürürlükten kaldırılan 02.11.1964 tarih ve 6/3801 sayılı kararname zamanında ölüme bağlı tasarruflarla lehlerine hak tesisi amaçlanan kişiler veya veraset yoluyla yasal mirasçılar adına tescil edilmemiş olan taşınmazların anılan kişiler adına tescili öngörülmüştür.

Ancak Yunanistan Hükümetinin Türk asıllı Türk vatandaşlarına halen uyguladığı bir takım kısıtlamalar nedeniyle Yunan uyrukluların Türkiye’de taşınmaz  iktisaplarından önce Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün uygun görüşünü almak gerekmektedir.

(2) Suriye Uyruklular

Türk uyruklu kişilerin Suriye’de ve Suriye uyruklu kişilerin Türkiye’de bulunan taşınmazları iki ülke arasında uzun süredir sorunlara yol açmaktadır.

Türkiye ile Fransa arasında 1921 yılında imzalanan Ankara İtilafnamesi Hatay hariç olmak üzere Suriye ile aramızdaki sınırı tespit etmiş ve mukim veya yarı göçebe halkın sınırın iki tarafında bulunan meralar ile taşınmazlarından yararlanmaya devam edeceklerini hükme bağlamıştır.

07.06.1926 tarih ve 910 sayılı Kanunla kabul edilen Türkiye-Suriye Muhadenet Mukavelenamesinin 3. maddesi ile Osmanlı İmparatorluğundan ayrılıp Fransa Cumhuriyeti nüfuzunda bulunan arazi ahalisinden 18 yaşını tamamlamışların 12 ay içinde Türkiye’yi terk etmeleri zorunlu tutulmuş ancak Türkiye arazisi üzerindeki taşınmazlarını muhafaza etmeleri öngörülmüştür.

Bakanlar Kurulunun 04.05.1927 tarih ve 5130 sayılı Kararı ile 30.05.1926 tarihli Türkiye-Suriye Muhadenet Mukavelenamesinin yürürlüğe girdiği tarihte Türkiye’de mütemekkin  ve sözleşme gereğince Suriye vatandaşlığına geçmiş olan Suriye asıllıların 13 Eylül 1331 (1915) ve 15 Nisan 1229 (1923) tarihli kanunlar (Emvali Metruke Kanunları) uyarınca vaziyet edilmiş olan taşınmazlarından halen hükümet elinde olanların iadesi kararlaştırılmıştır.

Ancak Suriye’de ikamet eden Türklerin mallarına Suriye makamlarınca bir takım kısıtlamalar getirilmesi üzerine Bakanlar Kurulunun 17.04.1929 tarih ve 7887 sayılı kararı ile Suriyelilerin Türkiye’deki taşınmazlarına vaziyet edilmiş,bu karar Türkiye ile Fransa arasında 1932 yılında Ankara’da imzalanan ve 09.01.1933 tarih ve 2089 sayılı Kanunla  kabul edilen Suriye’de Türklere Ait Emlak İle Türkiye’de Suriyelilere Ait Emlak Hakkında İtilafname ile yürürlükten kaldırılmıştır.

Söz konusu itilafname ile Türklerin Suriye ve Lübnan’da bulunan taşınmazları ile, Suriyelilerin Türkiye’deki taşınmazları üzerine ilgili hükümetlerce konulan tedbirlerin itilafnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 18 ay içinde kaldırılması öngörülmüş, bu süreler 2402, 2565,2694,2929 ve 3059 sayılı Kanunlarla 11 Ekim 1936 tarihine kadar uzatılmıştır. İtilafname ile ayrıca iki ülke arasında itilafnamenin uygulanmasından doğacak sorunların çözümü bir komisyonun çalışmalarını sürdürmesi öngörülmüştür.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir:  Boğaziçi Alanında İmar Planı Yetkisi ve Planlama Esasları

Ancak söz konusu komisyon çalışmalarından bir sonuç elde edilememiş, Suriye’nin ülkesinde bulunan ve vatandaşlarımıza ait taşınmazlar üzerindeki kısıtlamaları artırmaya yönelmesi üzerine Bakanlar Kurulunun 13.01.1939 tarih ve 2/10250 sayılı kararı ile Suriye uyruklu kişilerin Türkiye’deki mallarının ahara (üçüncü şahıslara) ipotek ve ferağı durdurulmuştur.

14.02.1942 tarih ve 2/17317 sayılı kararname ile üçüncü şahısların Suriye malları üzerinde haciz koydurarak satmaları önlenmiş ve istimlak edilen Suriye emlakinin istimlak bedellerinin Hazine elinde emaneten muhafaza edilmesi öngörülmüştür.

18.11.1957 gün ve 4/9697 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de Suriye uyruklu kişilere ait taşınmazlar üzerine inşaat yapmak veya fidan dikmek suretiyle temellükü ve Suriyelilerin hissedar bulunduğu taşınmazların anlaşma suretiyle taksim ve ifraz edilmesi men edilmiş, şuyu’ un izalesi suretiyle yapılacak satışlarda Suriye uyrukluya isabet eden bedelin Hazine elinde emaneten muhafaza edilmesi kararlaştırılmıştır.

Suriye Hükümeti, bu süre zarfında vatandaşlarımızın mal varlıklarının eritilmesi yönündeki politikasını sürdürmeye devam etmiş, yürürlüğe koyduğu 27.09.1958 tarihli ve 161 sayılı Toprak Reformu Kanunu ile yabancıların 300 hektarı aşan topraklarını kamulaştıran kararı almıştır. Suriye Hükümetince 1962 yılına kadar bu yasa çerçevesinde vatandaşlarımıza ait 467.927 dönüm araziyi kamulaştırılmış ve hak sahiplerine herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Vatandaşlarımızın el konulan veya Toprak Reformu Yasası uyarınca millileştirilen taşınmazları için kendilerine tazminat ödemesi konusunda Suriye makamları nezdinde yapılan girişimlerden bir sonuç alınamaması üzerine  Bakanlar Kurulunun 01.10.1966 tarih ve 6/7104 sayılı kararı ile Suriye uyruklu bütün özel ve tüzel kişilerin Türkiye’de bulunan taşınır ve taşınmazları (zati ev eşyası hariç) ile bütün hak ve menfaatlerine 1062 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Hazinece el konulmuştur.

El konulan Suriye uyruklulara ait mallar hakkında yapılacak işlemler kararname ekinde yer alan “Suriye Uyrukluların Mallarının Tesbiti ve Bu Mallara El Konulması Hakkında Yönetmelik”te belirtilmiştir. Bakanlar Kurulunun 25.09.1967 tarih ve 6/8890 sayılı kararı ile yürürlüğe konulan “Suriye Uyruklu Özel ve Tüzel Kişilerin Hazinece El Konulan Mallarının İdaresi Hakkındaki Yönetmelik” hükümleriyle de Suriye uyruklu özel ve tüzel kişilere ait olup Bakanlar Kurulu kararıyla el konulan taşınır ve taşınmazlar ile bunlara müteferri hak ve menfaatlerin idare esasları belirlenmiş ve bu konudaki yetki Maliye Bakanlığına verilmiştir.

El koyma ve idare bakımından 17.10.1966 tarihinde bihakkın iktisap edilmiş uyrukluk esastır. Ancak 13.01.1939, 14.02.1942, 18.11.1957 günlü kararnamelerle takyidat konulan taşınmaz malların Suriye uyruklu malikleri 13.01.1939’dan sonra başka bir devlet uyruğuna geçmiş olsalar dahi taşınmazları yönünden Suriye uyruklu ad ve itibar olunurlar.

Alınan bu önlemler karşısında, Suriye Hükümeti emlak sorunları konusunda müzakerelere yanaşmış ve 1968 yılında başlayan görüşmeler sonunda 09.05.1972 tarihinde Ankara’da “Türkiye-Suriye Emlak Komisyonu Hakkında Protokol” ve 22.12.1972 tarihinde “Türkiye Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti arasında Emlak Sorunlarının Çözülmesine dair Sözleşme ile eki, “Ödeme Protokolü” imzalanmıştır. Sözleşme ve eki Protokol 24.2.1976 tarihli ve 1937 sayılı Kanunla kabul edilmiş, daha sonra Bakanlar Kurulunun 28.2.1983 tarihli ve 83/6123 sayılı Kararı ile onaylanmıştır. Ancak Milli Güvenlik Kurulunun Sözleşmenin yürürlüğe girmesini sakıncalı bulması üzerine, Onay Belgelerinin teatisi, Başbakanlığın 22.4.1983 tarihli talimatına istinaden durdurulmuştur. Ayrıca, 1966 yılında konulan kısıtlayıcı önlemlerin kaldırılması hakkında iki ülke Devlet Bakanları tarafından Türkiye-Suriye Karma Ekonomik Komisyonu çerçevesinde 09.02.1983 tarihinde imzalanan Protokol da yürürlüğe konulmamıştır. Anılan Sözleşme ve Protokol yürürlüğe girmemiş olmakla birlikte, Türkiye-Suriye Emlak Komisyonunun yapmış olduğu çalışmalar gerek vatandaşlarımızın Suriye’deki, gerek Suriye vatandaşlarının ülkemizdeki mal varlıklarının envanterinin çıkarılması bakımından çok yararlı olmuştur. Buna göre, vatandaşlarımızın 1958 yılında Toprak Reformu uyarınca Suriye tarafından kamulaştırılan arazilerinin miktarı 467.927 dönümdür. Toprak Reformu dışında; Suriye Hükümetinin tarafımızdan alınan 1966 yılı önlemlerine misilleme olarak el koyduğu yine vatandaşlarımıza ait arazi miktarı ise, 556.334 dönümdür. Bunların dışında, Müşterek Komisyona intikal eden dosyalarda yer alan, ancak, vatandaşlarımıza aidiyeti konusunda üzerinde ihtilaf bulunan arazi miktarı da 2.284.902 dönümdür. Buna karşılık, Suriye vatandaşlarının ülkemizdeki varlıkları 272.368 dönüm olarak belirlenmiş bulunmaktadır.

(3) Bulgar Uyruklular

Bulgar uyruklularla ilgili 10.06.1954 tarih ve 4/3133 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı bulunmaktadır. Bu kararname uyarınca; Bulgar tebaalı hakiki ve hükmi şahıslara ait taşınmazlar üzerindeki mülkiyet haklarının ve intikal muamelelerinin mukabelei bilmisil olmak üzere tahdidine karar verilmiştir.

Daha sonra bu karar, Bakanlar Kurulunun 06.01.2005 tarihli ve 2005/8393 sayılı kararıyla yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kararla, 10.06.1954 tarihli ve 4/3133 sayılı Bakanlar Kurulu kararı döneminde yapılmamış intikal ve tescil işlemlerinin yerine getirilmesine imkan sağlanmıştır.

(4) Arnavut Uyruklular

Arnavut uyruklularla ilgili 28.04.1961 tarihli ve 5/1142 sayılı Bakanlar Kurulu kararı bulunmaktadır. Bu kararname uyarınca, Arnavutluk tebaalı hakiki ve hükmi şahısların memleketimizde iktisap etmiş oldukları taşınmazlar üzerindeki mülkiyet haklarıyla hakiki şahıslara ait intikal muamelelerinin, mukabelei bilmisil olmak üzere tahdidine karar verilmiştir.

Daha sonra bu karar, Bakanlar Kurulunun 06.01.2005 tarihli ve 2005/8394 sayılı kararıyla yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kararla, 28.04.1961 tarihli ve 5/1142 sayılı Bakanlar Kurulu kararı döneminde yapılmamış intikal ve tescil işlemlerinin yerine getirilmesine imkan sağlanmıştır.

Mukabele-i Bilmisil Mevzuatı

KategoriAdı
Kanunlar1062 sayılı Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye’deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkında Kanun
Milli Emlak Genel Tebliğleri.771 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (Lübnan Uyrukluların Taşınmazları)
Milli Emlak Genel Tebliğleri.789 Sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (Lübnan Uyrukluların Taşınmazları)
Milli Emlak Genel Tebliğleri016 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (Suriye uyruklu kimselere ait borç, vergi, harç ve resim)
Milli Emlak Genel Tebliğleri018 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (Suriye Uyruklu Özel ve Tüzel Kişilerin Hazinece El Konulan Mallarının İdaresi Hk Yönetmelik)
Milli Emlak Genel Tebliğleri032 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (Suriyelilere ait mal, hak ve menfaatler)
Milli Emlak Genel Tebliğleri091 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği (Suriye uyruklulara ait tarım toprakları)
Milli Emlak Genel Yazısı2007-48669 sayılı Milli Emlak Genel Yazısı (Suriyelilere ait el konulan taşınmazların idaresinden elde edilen gelirler)
Milli Emlak İşlem YönergesiMilli Emlak Taşra Birimleri İşlem Yönergesi-13. Kısım-Uluslararası Emlak İşlemleri
YönetmeliklerRomanya’da Millileştirme Tedbirleri veya Buna Benzer Kanuni ve İdari Diğer Tedbirlerden Zarar Görmüş Türk Mal, Hak ve Menfaatlerinin Tasfiyesi Hakkında Yönetmelik
YönetmeliklerSURİYE UYRUKLU ÖZEL VE TÜZEL KİŞİLERİN HAZİNECE EL KONULAN MALLARININ İDARESİ HAKKINDA YÖNETMELİK
YönetmeliklerSURİYE UYRUKLULARIN MALLARININ TESBİTİ VE BU MALLARA EL KONULMASI HAKKINDA YÖNETMELİK