1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Nasıl Dava Açılır?


İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Dava

Arazi ve arsa düzenlemesi, belediyelerce ve il özel idarelerince alınan idari bir karara dayanmaktadır. İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemleri bir idari işlemdir. Bu nedenle bu işlemlere karşı idari yargıda dava açılabilmektedir. Dava açmadan önce itiraz söz konusu ise İmar Kanunu 18. madde uygulamalarına nasıl itiraz edileceği konusunda şu yazımıza bakınız: Parselasyon (18. Madde Uygulamaları) İşlemlerine Nasıl İtiraz Edilir?

Bir işlemin idari yargıda iptal davasına konu edilebilmesi için kesin ve icrai (yürütülmesi zorunlu) nitelikte olması gerekir. Parselasyon işlemi encümen tarafından onaylandıktan sonra, idare hukuku açısından kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğinde olduğu için iptal davasına konu edilebilir. Bir başka ifadeyle arsa düzenlemelerinin tapuya tesciline dayanak oluşturan belediye ve il encümeni kararı, kesin ve yürütülmesi gerekli bir idari işlemdir (Tunç, Mehmet (2009) İmar Planlarında Arazi ve Arsa Düzenlemesinin İdari Yargı Açısından İncelenmesi, s: 80).

Parselasyon işleminin ne zaman kesin ve icrai işlem niteliği kazanacağı İmar Kanunu’nun 19. maddesi dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Söz konusu maddede “İmar planlarına göre parselasyon planları yapılıp, belediye ve mücavir alan içinde belediye encümeni, dışında ise il idare kurulunun onayından sonra yürürlüğe girer. Bu planlar bir ay müddetle ilgili idarede asılır. Ayrıca mutat vasıtalarla duyurulur. Bu sürenin sonunda kesinleşir.” hükmü yer almaktadır. Bundan dolayı arazi ve arsa düzenlemesi işlemleri, encümen onayından sonra bir aylık askı ilan süresi sonunda kesinleşir ve icrai işlem niteliği kazanır.

Ancak, parselasyon amacı ile yapılan hazırlık işlemleri (uygulayıcıların görevlendirilmesi, haritaların düzenlenmesi, cetvellerin hazırlanması vb.) parselasyon planlarının ve dağıtım cetvellerinin encümen tarafından onaylanmasına kadar kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem niteliği taşımazlar. Bu nedenle parselasyon haritaları ve dağıtım cetvelleri encümen tarafından onaylanmadan, bu işlemlere karşı dava açılması mümkün değildir. Bu konuda Danıştay 6. Dairesinin, 18.01.1995 tarihli ve E:1994/1309, K:1995/254 kararına bakılabilir.

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına İtiraz Edilmeden Dava Açılabilir mi?

Arazi ve arsa düzenlemesinin iptali için dava açılmadan önce, bu işlemlerinin kaldırılması, geri alınması ya da değiştirilmesi için üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapan makamdan istemde bulunulacağına ilişkin olarak İmar Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Bu nedenle, belediyeye herhangi bir başvuru yapmadan doğrudan iptal davası açılabilmektedir.

Her ne kadar gerek uygulamada ve gerekse yargı kararlarında, arazi ve arsa düzenlemesine bir aylık askı ilan süresi içerisinde itiraz edilebileceği kabul edilmekte ise de parselasyon işleminin iptali açısından encümene itiraz dava açmanın ön koşulu değildir. Encümene itiraz edilmeden doğrudan iptal davası açılabilir.

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Nerede Dava Açılır?

a) Arazi ve Arsa Düzenlemesine Karşı Açılacak Davalarda Görevli Yargı

Arazi ve arsa düzenlemesi, belediyelerce ve il özel idarelerince alınan idari bir karara dayanmaktadır. Bir başka ifadeyle belediyelerin ve il özel idarelerinin arazi ve arsa düzenlemesine ilişkin işlemleri, idari işlemdir. Bunlar hakkında açılacak iptal davaları, kayıtların oluşumuna esas olan idari bir kararın ortadan kaldırılması sonucunu değiştirecek bir isteği kapsadığından ve mülkiyet uyuşmazlığı niteliğini taşımadığından idari yargıda görülmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay kararları bu yöndedir.

Uyuşmazlık Mahkemesi, 02.04.1990, E:1990/7, K:1990/7: 3194 sayılı İmar Kanununun (…) 18. maddesinde de “(…)” hükümleri yer almaktadır. Bu hükümler, özel hukuk hükümleri olmayıp idare hukuku kurallarıdır. Davacının istekleri, belediyenin işlemleri, dava ve savunma bu hükümlere dayanmaktadır. Davacı ve davalı arasındaki uyuşmazlık bu hükümlere göre çözümlenecektir.

Danıştay 6. Dairesi, 30.11.1993, E:1993/1631, K:1993/5107: İmar kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıkta görevli mahkeme idare mahkemesi olduğundan, parselasyon işleminin iptali istemiyle açılan davada hakem sıfatıyla görevsizlik kararı veren asliye mahkemesinin kararı isabetlidir. Uyuşmazlık Mahkemesinin 2.4.1990 günlü, E:1990/7, K:1990/7 sayılı kararı gereğince; dava konusu tapuların dayanağı İmar Kanununun 18. maddesi olduğundan davanın çözüm yerinin idari yargı olduğu kesindir. Arazi ve arsa düzenlemesi işlemi nedeni ile taşınmazlar arasında oluşan değer farkının da, iptal davası yolu ile idari yargıda görülmesi gerekir. 

Parselasyon işlemleri, bireysel idari işlemlerdir. Bu özellikleri nedeni ile 2575 sayılı Kanunun 24/c maddesi kapsamına (Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemler) girmezler. Bundan dolayı, bakanlıklar tarafından yapılan parselasyon işlemlerine karşı ilk derece mahkemesi olarak idare mahkemesinde dava açmak gerekir. 

b) Arazi ve Arsa Düzenlemesine Karşı Açılacak Davalarda Yetkili Mahkeme

İdari Yargılama Usulü Kanununun 34. maddesi uyarınca, imar ilgili davalar, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır. Bu nedenle parselasyon işlemine karşı açılacak davaların da taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerekir.

Burada “taşınmazın bulunduğu yer” ifadesi ile kastedilmek istenilen taşınmazın tapu kütüğünde kayıtlı olduğu yer mahkemesi değil, taşınmazın mülki sınırları içinde bulunduğu yer mahkemesidir. Bu nedenle, taşınmazın tapuda kayıtlı olduğu yer ile mülki sınırları içerisinde bulunduğu yer ya da işlemi yapan idarenin bulunduğu yer farklı ise, taşınmazın mülki sınırları içinde bulunduğu yer mahkemesinde dava açılması gerekir.

Dava konusu arazi ve arsa düzenlemesi belediye mücavir alan sınırları içerisinde yapılmış ise yetki, mücavir alanın bağlı bulunduğu idare mahkemesinde açılır.

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Dava Açma Süresi

Arazi ve arsa düzenlemesine karşı açılacak davalarda, dava açma süresi, taşınmaz malikinin encümene itiraz edip etmemesine göre değişmektedir. Bu konuda şu yazımıza bakabilirsiniz: İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Dava Açma Süresi

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarında Kime Dava Açılır?

Parselasyon işlemleri belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde belediye encümeni, bu sınırlar dışında ise il encümeni tarafından onaylanmaktadır.

Ancak, parselasyon işleminin iptali istemi ile açılacak davalarda husumet belediye veya il encümenine yöneltilemez. Çünkü bu organların, belediyeyi ve il özel idaresini temsile yetkileri yoktur. Belediyeyi temsil yetkisi Belediye Kanununun 37. maddesi gereği belediye başkanına aittir. 37. madde hükmüne göre belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Aynı şekilde İl Özel İdaresi Kanununun 29. maddesine göre vali, il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Bu nedenle, iptal davalarında husumetin belediye başkanlığına veya il özel idaresini temsilen valiliğe yöneltilmesi gerekir. Ayrıca il özel idaresinde ya da belediyede çalışanların da hasım olarak gösterilmelerine imkân bulunmamaktadır.

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Dava Dilekçesi

Arazi ve arsa düzenlemesi işlemleri nedeniyle menfaatlerinin ihlal edildiğini düşünen bireyler, bu işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda dava açabilmektedir.  18. madde uygulamalarında dava konusu olabilecek eksiklikler konusunda şu yazılarımıza bakabilirsiniz: Parselasyon (18. Madde Uygulama) İşlemleri. Dava açmadan önce de ilgili idareye itiraz edilebilmektedir.

a) Farklı Kişilerin Mülkiyetinde Bulunan Taşınmazlar İçin Tek Dilekçe İle Dava Açılabilir mi?

2577 sayılı Kanun’un 5. maddesinin ikinci fıkrasına göre birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak veya menfaatlerinde iştirak bulunması ve davaya yol açan maddi olay veya hukuki sebeplerin aynı olması gerekir. 

Bu nedenle, ayrı ayrı kişilerin sahip oldukları taşınmazların düzenleme işlemine tabi tutulması halinde, bu kişilerin bu işleme karşı müşterek bir dilekçe ile dava açması mümkün değildir; çünkü her ne kadar yapılan düzenleme işleminde maddi ve hukuki sebeplerde bir birlik, bir bütünlük var ise de, ayrı ayrı taşınmazların sahipleri olan bu kişiler arasında hak ya da menfaatte herhangi bir ortaklık hali söz konusu değildir (Karavelioğlu, Celal (2002) İmar Kanunu 18. Madde Uygulaması, Arazi ve Arsa Düzenlemesi, s: 296).

Danıştay 6. Dairesi imar planlarına karşı açılan bir davada verdiği E:1986/1018, K:1986/886 sayılı kararında konusu parsellerin ayrı parseller olmasının maddi bakımdan birliği engellediği, bu nedenle tek dilekçe ile dava açılması halinde her davacı tarafından kendi parseli ile ilgili ayrı dava açılmak üzere dava dilekçesinin reddedilmesi gerektiğine karar vermiştir (Sancakdar, Oğuz (2007) “İdari Yargıda “Tek Dilekçe ile Dava Açma” (Karşılaştırmalı Hukukî Analiz)”, s: 248).

b) Parselasyonda Birden Fazla Parsel İçin Tek Dilekçe ile Dava Açılabilir mi?

2577 sayılı İYUK’un 5. maddesi birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılmasını düzenlemektedir. 5. maddenin birinci fıkrasına göre her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılır; ancak, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep – sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabilir.

Birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılması konusundaki ikinci husus birden fazla taşınmaz hakkında tek dilekçe ile dava açılıp açılmayacağıdır. Bu konu Danıştay 6. Dairesinin 02.02.2016 tarihli ve E:2015/9290, K:2016/336 sayılı kararı ile açıklığa kavuşmuştur. Bu kararda malikin, aynı düzenleme sahasında kalan birden fazla taşınmazı için tek dilekçe ile dava açabileceğine karar verilmiştir. Danıştay 6. Dairesi, 02.02.2016, E:2015/9290, K:2016/336: Dava konusu parselasyon işlemiyle aynı düzenleme alanı sınırı içindeki taşınmazlarla ilgili düzenleme yapıldığına ve aynı iddialara dayanılarak dava açıldığına göre, parselasyon işleminin bütün halinde incelenmesinin bu yolla mümkün olması karşısında tek bir dilekçe ile dava açılmasında 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesine aykırı bir yön bulunmadığı. 

Parselasyon ve İmar Planına Tek Dilekçe İle Dava Açılabilir mi?

Birden fazla işleme karşı tek dilekçe ile dava açılması konusunda iki hususu irdelemek gerekir. Bunlardan ilki, parselasyon işlemi ile birlikte bu işlemin dayanağı olan imar planlarının iptali için tek dilekçe ile dava açılmasıdır. İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinin son fıkrasına göre, düzenleyici işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulama işlemi yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler.

Bu nedenle parselasyon işlemine karşı açılan davada, imar planının da iptalinin istenmesi mümkündür. Hatta parselasyon işlemine karşı açılan davalarda sadece uygulama imar planlarının değil, aynı zamanda çevre düzeni planı ve nazım imar planı gibi üst ölçekli planların da (bu planlara karşı dava açma süresi geçmiş olsa bile) iptali istenebilir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15.12.2005, E:2005/2477, K:2005/2822 sayılı kararında, 1/1.000 ölçekli planlara dayanılarak yapılan parselasyon, ruhsat, kamulaştırma gibi sübjektif uygulama işlemleri üzerine açılacak iptal davalarında 1/1.000, 1/5.000 ölçekli planlar ile varsa çevre düzeni planı veya diğer üst ölçekli planların da iptalinin istenebileceği vurgulanmıştır.

Ancak parselasyon işlemi ile birlikte bu işlemin dayanağı olan imar planlarının iptali için dava açılabilmesi açısından temel şart, parselasyonun iptali istemi ile açılan davanın süresi içinde açılmasıdır. Eğer bu dava süresi geçtikten sonra açılmış ise; parselasyonun iptaline ilişkin istem süre yönünden, imar planının iptaline ilişkin istem ise incelenmeksizin reddedilecektir. Konu hakkında Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen 29.09.2000 tarihli ve E:2000/573, K:2000/966 sayılı kararda; davanın parselasyon işlemi açısından yasal dava açma süresi geçirildikten sonra açılması nedeniyle imar planının iptaline ilişkin istemin bu aşama incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın parselasyon işlemine ilişkin bölümünün süreaşımı yönünden reddi, imar planına ilişkin bölümünün incelenmeksizin reddi yolundaki daire kararının uygun bulunduğuna karar verilmiştir.

Parselasyon işlemine karşı açılan davalarda imar planlarının da iptalinin talep edilmesi halinde, ilk önce imar planının mevzuata uygunluğunun, sonrasında ise parselasyon işleminin imar planına ve imar mevzuatına uygunluğunun denetlenmesi gerekir. İmar planının da iptalinin istenmesi durumunda, sadece parselasyon konusunda karar vermek doğru değildir.

c) Parselasyon İşlemine Karşı Açılan Davalarda Yürütmenin Durdurulması

Bilindiği üzere bir idari işleme karşı dava açılması (vergi uyuşmazlıkları hariç), o idari işlemin uygulanmasını durdurmaz. Uygulamanın durması için ilgilisinin başvurusu üzerine idari yargı tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmesi gerekir.

İdari Yargılama Usulü Kanununun 27/2. maddesine göre; Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Bu kapsamda parselasyon işlemlerine karşı açılan davalarda idari yargı mercilerince yürütmeyi durdurma kararı verildiği görülmektedir.

Gerek Danıştay ve gerekse idare mahkemeleri tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararları, Anayasanın 138. maddesi kapsamında yargı kararı niteliğindedir. Bu nedenle, yürütmeyi durdurma kararlarının da diğer yargı kararları gibi idarece uygulanması zorunludur. Bu husus aynı zamanda İdari Yargılama Usulü Kanununun yargı kararlarının uygulanmasını düzenleyen 28. maddesinin de gereğidir.

Bu kapsamda parselasyon işlemleri hakkında verilen yürütmeyi durdurma kararlarının da idarece en geç 30 gün içerisinde uygulanması gerekir. Ancak parselasyon işlemlerinin yürütmesinin durdurulmasında çok önemli ve uygulamada ciddi sorunlar doğuran bir konu söz konusudur.

Parselasyon işlemleri, bireysel idari işlem niteliğinde olduğu için bu işlemlere karşı açılan davalarda verilen yürütmeyi durdurma kararları (imar planlarına karşı açılacak davalardan farklı olarak) sadece dava açılan parseller açısından sonuç doğurur.

Oysa ki parselasyon işlemindeki hukuki sakatlıklar sadece dava açılan parselleri değil, bu parsellerle birlikte dava konusu edilmeyen bazı parselleri de etkileyebilir. Aslına bakılırsa parselasyona karşı açılacak davalardan pek azı, sadece dava konusu parselleri etkiler. Bu davalar, dava dışı parselleri de etkiler. Fakat yürütmeyi durdurma kararları sadece dava konusu parseller açısından etki doğurmaktadırlar. Dava konusu parseller hakkında yürütmeyi durdurma kararı verildiği durumlarda ise dava dışı parsellerde uygulama devam etmektedir.

Dava dışı bu parsellerde uygulamanın devam etmesi, bu parsellerin zamanla yapılaşmasına neden olmaktadır. Dava dışı parsellerde yapılaşma olması ve dava konusu parseller hakkında verilen iptal kararlarının bu parselleri de etkilemesi durumunda ise kararların infazı ciddi sorunlar doğurmaktadır. Örneğin bir taşınmaz hakkında parselin bulunduğu alandan imar tahsisi yapılmadığı gerekçesiyle açılan davada verilen yürütmeyi durdurma kararı sadece dava konusu parsel açısından sonuç doğurmaktadır. Başka yerden parsel verilen bu parselin yerine tahsis edilen parselde ise yürütmeyi durdurma söz konusu olmamaktadır. Bu parselde yapılaşmanın olması durumunda ise dava konusu parsel hakkında verilen iptal kararlarının infazında ciddi sorunlar doğmaktadır. 

Bu nedenle parselasyon işlemine karşı açılan davalarda sadece dava konusu parsellerin değil, dava konusundan etkilenen dava dışı parsellerin de yürütmesinin durdurulması gerektiğini düşünüyoruz.

Bilirkişi Görevlendirilmesi

Bilirkişilik kurumunun tüm yargılamalar açısından geçerli yönleri, bu çalışmanın konusu dışındadır. Bu çalışmada yalnızca bilirkişilik kurumunun, arazi ve arsa düzenlemesine karşı açılacak davalarda dikkate alınması gereken özel yönleri irdelenecektir.

Arazi ve Arsa Düzenlemesinde Bilirkişiye Başvurulmasını Gerektiren Haller

Belediyeler tarafından tesis edilen parselasyon işlemleri idari yargıda dava konusu edilebilmektedir. Açılan bu davalarda bilirkişi görevlendirilmesini gerektiren ve gerektirmeyen haller söz konusudur.

6100 sayılı Kanun’un 266. maddesine göre mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.

Bu durumda arazi ve arsa düzenlemesine karşı açılacak iptal davalarında hangi konuların “çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâller” olduğunun irdelenmesi gerekir.

Davanın esası açısından konuyu irdelersek, arazi ve arsa düzenlemesinin yetkili idare tarafından yapılıp yapılmadığı konusunda da bilirkişiye başvurulmasını gerektirecek bir konu bulunmamaktadır. Sadece yer yönünden bir yetkisizlik iddiası söz konusu ise arazi ve arsa düzenlemesi yapılan alanın, düzenlemeyi yapan idarenin yetki alanına girip girmediği bilirkişi marifetiyle tespit ettirilebilir.

Şekil unsurları açısından şu konularda bir eksiklik ya da yanlışlık bulunduğunun iddia edilmesi bilirkişiye başvurulmasını gerektirecek nitelikte değildir, bunlar hakim tarafından yapılacak basit bir incelemeyle çözülebilecek nitelikte konulardır:

  • Meralar ve tarım arazileri için gerekli izinlerin alınmadığı ve meraların Hazine adına tescil edilmesi,
  • düzenleme alanının belirlenmesine ve düzenleme işleminin onaylanmasına ilişkin encümen kararlarında parsel numaralarının doğru ve tam bir şekilde yer alması,
  • bu kararlarda belirtilmeyen parsellerin düzenlemeye tabi tutulması,
  • düzenlemeye tabi tutulan parsele karşılık müstakil parsel verilmediği, hisse çözümü (ferdileştirme) yapıldığı,
  • hisse yerine bedel verilmesi,
  • düzenlemeye tabi tutulan taşınmaz malikinin muvakkati olmaksızın düzenleme ortaklık payının bedele dönüştürülmesi,
  • arazi ve arsa düzenlemesi işleminin yetkili kişi (harita ve kadastro mühendisi tarafından) yapılmamış olması,
  • sit alanlarında kalan taşınmazların koruma bölge kurulundan izin alınmaksızın imar uygulamasına tabi tutulması,
  • daha önceden imar uygulamasına tabi tutulmuş taşınmazların plan değişikliği olmaksızın ikinci kez parselasyona tabi tutulması,
  • Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alanların düzenlemeye tabi tutularak belediye adına tescil edilmesi.

Arazi ve Arsa Düzenlemesinde Bilirkişiye Başvurulmasını Gerektirmeyen Haller

Buna karşılık şu şekil unsurlarının eksikliğinin ya da yanlışlığının iddia edilmesi halinde konunun bilirkişi vasıtasıyla değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz:

  • Düzenleme alanının mevzuata uygun şekilde belirlenmediği, parselasyona tabi tutulan parselin yüzölçümünde hata yapıldığı,
  • Düzenleme ortaklık payının ve kamulaştırılacak alanın yanlış belirlendiği, hukuki, fiili veya teknik bir zorunluluk bulunmamasına rağmen kadastral parsel bulunduğu yer dışında başka bir yerden parsel verildiği,
  • başka yerden parsel verilirken aynı adadan ve eşdeğer yer verilmesi kullarına uyulmadığı,
  • üzerinde yapılaşma olan parsellerde Düzenleme ortaklık payı kesintisinin yapılaşma olmayan kısımdan yapılmadığı, kapanan yolların belediye adına ihdas edildiği, bir başka deyişle kapanan yollardan belediye adına parsel üretildiği,
  • değer artışı bulunmayan kamu parsellerinden düzenleme ortaklık payı alındığı,
  • DOP oranının gerçekte %40’tan az olmasına rağmen %40 oranında düzenleme ortaklık payı alınarak aradaki farkın belediye adına tescil edildiği ve böylece düzenleme ortaklık payından belediye adına imar parseli üretildiği,
  • düzenleme ortaklık payının, düzenleme ortaklık payından karşılanamayacak alanlar için kullanılması, birden fazla kez düzenleme ortaklık payı alınması,
  • düzenleme ortaklık payının tüm parsellerden eşit şekilde alınması,
  • düzenleme ortaklık payından oluşması gereken yerlerin Hazine’den ya da şahıslardan karşılandığı, bir başka ifadeyle bir parselden düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra bakiye kalan kısmının yine düzenleme ortaklık payından oluşması gereken alanlara tahsis edilmesi,
  • düzenleme ortaklık payından oluşan ibadet yeri, karakol, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve orta öğretim kurumları alanlarının Hazine dışında başka kişiler adına tescil edilmesi,
  • kamu tesisleri alanına tahsis (kop) oranının yanlış belirlenmesi,
  • bir parselden düzenleme ortaklık payı kesildikten sonra bakiye kalan kısmının yine kamu tesisleri alanına tahsis suretiyle karşılanması gereken alanlara tahsis edilmesi,
  • uygulama imar planı içinde bulunmayan taşınmazların düzenlemeye tabi tutulması,
  • kıyıların, ormanların, aktif mezarlıkların, sulak alanların, askeri yasak bölgelerin ve güvenlik bölgelerinin düzenlemeye tabi tutularak imara açılması.

Arazi ve Arsa Düzenlemesi İşlemlerine Karşı Açılacak Davalarda Bilirkişi Olarak Görevlendirilebilecekler

Tescile Konu Harita ve Planlar Yönetmeliğinin 2. maddesi gereği plân ve haritaların sorumluluğunun, bir harita – kadastro yüksek mühendisi veya mühendisi tarafından üstlenilmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle arazi ve arsa düzenlemesini yapma, bilgi, belge ve işlemleri hazırlama ve tapuda tescil etme konusunda yetkili meslek, harita ve kadastro mühendisliği (üniversitelerde mezun oldukları bölümün adıyla jeodezi ve fotogrametri mühendisliği) mesleğidir (Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi, s: 19).

Dolayısıyla arazi ve arsa düzenlemesine karşı açılan davalarda bilirkişi görevlendirilmesi gerekiyor ise bunların harita kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisliği eğitimi almış kişiler olması gerekmektedir.

Bu konuda şehir plancılarının görevlendirilmesi uygun değildir. Çünkü arsa ve arazi düzenlemesi, imar planı yapımı değildir; hazırlanmış, incelenmiş, yetkili kurullarca onaylanmış ve kesinleşmiş imar planının uygulanabilir hale getirilmesi, bir başka kadastral parsellerin imar ada ve parsel haline dönüştürülmesidir; üstelik parselasyon planı, imar planı yapım tekniğine göre hazırlanmayıp, onaylı imar planı ve plan notları dikkate alınarak, mülkiyet hukukuna ve Yönetmelik hükümlerine göre tanzim edilmektedir (İşleyici, Cemal (2010) “Son Gelişmeler Işığında 3194 sayılı İmar Yasasının 18. Madde Uygulamaları ve Sonuçları”, s: 7).

Aynı gerekçelerle, bilirkişinin kurul halinde belirlenmesi durumunda da ağırlığın harita ve kadastro mühendislerinde olması gerekir. Bu konuda İşleyici’nin önerisi oldukça tutarlı ve mantıklıdır: Bilirkişi kurulu 2 adet harita ve kadastro mühendisi (jeodezi ve fotogrametri mühendisi) ile 1 adet şehir ve bölge planlamacısından oluşmalıdır (İşleyici, Cemal (2010) “Son Gelişmeler Işığında 3194 sayılı İmar Yasasının 18. Madde Uygulamaları ve Sonuçları”, s: 7).

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Açılan Davanın Görülmesi ve Davanın Karara Bağlanması

Bu konu şu yazımızda irdelenmiştir: İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarının (Parselasyonun) İptali ve Sonuçları

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Nasıl Dava Açılır?
İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarına Nasıl Dava Açılır?