1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Paydaşlar Arasında El Atmanın Önlenmesi Davası


Paylı Mülkiyet Nedir?

Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir. Buna göre paylı mülkiyet, birden çok kimsenin, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olması durumudur. Örneğin 3 kişi bir taşınmaza hisseleri eşit şekilde paylı malik iseler, her birinin 1/3 payı vardır. Paylı mülkiyet konusunda detaylı bilgi için şu yazımıza bakınız: Paylı Mülkiyet Nedir? Elbirliği Mülkiyeti Nedir?

El Atmanın Önlenmesi Davası Nedir?

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 683. maddesine göre bir şeye malik olan kimse, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebilir.

Görüleceği üzere, mülkiyet hakkının sağladığı yetkilerin malik tarafından gereği gibi kullanılmasını önleyen ve üçüncü kişilerden gelen etkilere karşı korunma aracı olarak haksız el atmanın önlenmesi davası hakkı tanınmıştır.

Haksız el atma, doğrudan mülkiyet hakkına el atma şeklinde olabileceği gibi bir vasıta veya başka bir kişi kullanmak suretiyle de gerçekleşebilir. Burada önemle vurgulanmalıdır ki, kanun hükmünde haksız el atmadan söz edilmiş olması karşısında, bütün bu müdahalelerin haksız olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla müdahale yasadan veya sözleşmeden kaynaklanan ayni ya da şahsi bir hakka dayanmamalıdır.

Paylı Mülkiyette Paydaşlar Arasında El Atmanın Önlenmesi

Paydaşlar arasında çıkan uyuşmazlıklar çoğu kez paylı taşınmazdan yararlanma ve taşınmazı kullanma biçimine ilişkindir. Medeni Kanunun 693. maddesinde aynen “Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.” hükmü yer almaktadır.

Bu kapsamda, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabilir.

Ancak herhangi bir paydaşın el atmanın önlenmesi davası açabilmesi için, payına karşılık gelen kısımdan yararlanmasının fiilen engellenmiş olması gerekmektedir. Eğer paydaş, payına düşen kısmı çekişmesiz olarak kullanabiliyorsa, el atmanın önlenmesi davası açma hakkı bulunmamaktadır.

Bu davalarda, taşınmazda davacının yanında davalının da payı bulunduğu gözetilerek, davacının payına yönelik el atmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken, davalının taşınmazdan tamamen el çektirilmesi sonucunu doğuracak şekilde mutlak olarak el atmanın önlenmesine hükmedilmesi mümkün değildir.

Fiili Taksim Halinde Paydaşlar Arasında El Atmanın Önlenmesi

Bilindiği üzere Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanununun 2l3 ve Tapu Kanununun 26. maddeleri gereğince, tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. 

Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Buna fiili taksim denilmektedir. Fiili taksim konusunda detaylı bilgi almak için şu yazımıza bakınız: Arazi ve Arsalarda Fiili Taksim Nedir?

Bu şekilde, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. 

Bu nedenle, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

O halde, paydaşlar arasındaki el atmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, Medeni Kanunun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.