1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Tehlike Arz Eden Yapıların Yıktırılması – 2023


Maili İnhidam (Tehlike Arz Eden) Yapıların Yıktırılması

3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesine göre; genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar ile yıkılacak derecede tehlikeli olduğu tespit edilen yapıların, belediye ve il özel idaresi tarafından yapılacak tebligat üzerine yapı sahibi tarafından yıktırılması veya tehlikenin giderilmesi, yapı sahibi bulunamaz veya yapılan tebligata rağmen yapısını yıkmaz veya tehlike giderilmez ise yapının belediye veya il özel idaresi tarafından yıkılması gerekmektedir.

Çünkü yıkım yapmayan veya gerekli tedbirleri almayan kamu idarelerinin, yapının kendiliğinden yıkılması sonucu doğacak zarardan dolayı yapı sahibi ile birlikte müteselsil sorumluluğu bulunmaktadır. Üstelik yıkılacak derecede tehlikeli yapıların yıkılması nedeni ile can kaybına ya da kişilerin yaralanmasına neden olunması halinde, yıkımı yapmakla görevli kişilerin cezai sorumlulukları doğmaktadır.

Genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar ile yıkılacak derecede tehlikeli olduğu tespit edilen yapılar için yetkili kamu idaresi tarafından yapılacak tebligata rağmen malikler tarafından önlem alınmaz ise bu önlemler veya yıkım işlemi idare tarafından yapılmaktadır.

Tehlike Arz Eden Yapıların Yıkımında 7181 sayılı Kanunla Neler Değişti?

İmar Kanunu’nun tehlike arz eden yapıların yıkımını düzenleyen 39. maddesinde 04.07.2019 tarihli ve 7181 sayılı Tapu Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12. maddesiyle önemli değişiklikler yapılmıştır.

Öncelikle, maddenin eski metninde sadece “bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu” belirlenen yapılar yıkım kapsamındayken, yapılan değişiklikle “genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar ile bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu” belirlenen yapılar yıkım kapsamına alınmıştır. Yani son değişikliğe göre “genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar” da 39. madde kapsamında yıkılabilecektir.

İkinci olarak tebligatın yapılacağı adres açıkça belirtilmiştir. Düzenlemeye göre belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tebligat yapılacaktır.

Bir başka değişiklik tebligat süresiyle ilgilidir. Maddenin eski metninde tebligat süresi 10 gün olarak yer alıyordu. Yani tespitten sonra 10 gün içinde tebligat yapılması gerekiyordu. Yapılan düzenlemeyle tebligat süresi üç gün olarak belirlenmiştir.

Önemli bir değişiklik, yapı sahibinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tebligat yapılamaması durumunda ilanın şe şekilde yapılacağı konusundadır. Maddenin eski haline göre “Yapı sahibinin bulunmaması halinde binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir.” Son yapılan değişiklikle yapı sahibinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tebligat yapılamaması halinde;

a) Bu durum ve yapının yıkılacağı, tebligat yapan idarenin internet sayfasında 30 gün süre ile ilan edilir.

b) Tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir.

c) Malik dışında binada ikamet amacıyla oturanlara da ayrıca tahliye için tebligat yapılır.

Bir başka değişiklik de yapı maliki olmayıp da binada oturanlara yapılan tebligatın amacıyla ilgilidir. Eski metine göre, binada oturanlara yapılan tebligatın amacı, yıkımın yapılacağının bildirilmesidir. 39. maddenin son şekline göre, yapıda oturanlara yapılan tebligatın amacı tahliyenin haber verilmesidir. Bu husus, maddede yapılan değişiklikte açıkça belirtilmiştir.

Önemli bir değişiklik de yapı malikinin tehlikeli durumu ortadan kaldırması veya yapısını yıkması için süre şartı getirilmesidir. 39. maddenin eski metninde bu konuda bir süre yoktu. Maddenin son haline göre “tehlikeli durumun yapı malikinin, idarece yapılan tebligatı veya ilanı müteakip 30 günü geçmemek üzere ilgili idarece belirlenen süre içinde ortadan kaldırması gerekmektedir. Yani idare tehlikeli durumun ortadan kaldırılması için malike, 30 günü geçmemek üzere (30 günden az olabilir) süre verecektir.

İmar Kanunu 39. Madde

Son yapılan değişikliklere göre yapının tehlike arz ettiğinin belirlenmesi halinde; tamirat sonucunda tehlike arz etmeyecek duruma gelmesi mümkün ise gerekli tamiratın yaptırılması ve gerekli önlemlerin alınması, mümkün değil ise yapının yıktırılması için belediye veya il özel idaresi tarafından üç gün içinde yapı malikinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tebligat yapılması gerekmektedir.

Maddenin son şeklinde göre; “Genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar ile bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya valilikçe üç gün içinde tebligat yapılır. Yapı sahibine bu şekilde tebligat yapılamaması hâlinde bu durum tebligat yapan idarenin internet sayfasında 30 gün süre ile ilan edilir ve tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. Malik dışında binada ikamet amacıyla oturanlara da ayrıca tahliye için tebligat yapılır.

Tebligatı veya ilanı müteakip 30 günü geçmemek üzere ilgili idarece belirlenen süre içinde yapı sahibi tarafından tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması hâlinde, tehlikenin giderilmesi veya yıkım işleri belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir.

Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icabettiriyorsa mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifetiyle derhal tahliye ettirilir.”

Bu çalışmada belediyeler ve il özel idareleri tarafından İmar Kanunu’nun 39. maddesi kapsamında tesis edilen yıkım işlemleri, bu maddede 04.07.2019 tarihli ve 7181 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle yapılan değişiklikler dikkate alınarak irdelenecektir.

Tehlike Arz Ettiği İçin Yıkılması Gereken Binalar/Maili İnhidam Binalar

3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesine göre genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar ile bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların malikleri veya belediye/il özel idaresi tarafından yıktırılması gerekir. Burada yıkımı gereken yapıları iki grupta toplayabiliriz.

a) Genel Güvenlik ve Asayiş Bakımından Tehlike Arz Eden Metruk Yapılar

Son yapılan değişikliğin en önemli noktalarından birisi budur: Maddenin yeni haline göre genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapıların da yıktırılması gerekmektedir.

Yapılan değişiklikle, bu tespitin  (genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği hususunun) sadece valilikler tarafından yapılması öngörülmüş ve belediyelere bu konuda yetki tanınmamıştır. Madde metninde valilikten kasıt ise (idarenin genel işleyişi gereği) özel idareler değil, kolluk kuvvetleridir. Özel idarelerin bir yapının genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği belirlemesi mümkün olmadığına göre burada kastedilenin kolluk kuvvetleri olması gerekir.

Genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz eden yapıların aynı zamanda metruk (terk edilmiş) olması gerekir. Metruk (terk edilmiş, boş, virane) olmayan binalar, genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz etseler dahi 39. madde kapsamında yıkılamazlar.

b) Yıkılacak Derecede Tehlikeli Olduğu Tespit Edilen Yapılar

3194 sayılı İmar Kanunu 39. madde kapsamında yıkılması veya onarımı gereken ikinci grup, bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapılardır. Bu tespitin fen elemanları tarafından düzenlenecek bir raporlar ortaya konulması gerekir. Bu raporda yapının hangi açılardan tehlike arz ettiği, tamirat veya yıkım olmaması durumunda kendiliğinden yıkılıp yıkılmayacağı hususları açıkça ortaya konulmalıdır.

Bu durumda olan yapıların muhakkak surette yıkılması zorunlu değildir. Maddenin yazım şekli, gerek yapı malikinin ve gerekse idarenin yıkım dışında tehlikenin giderilmesi konusunda da önlem alabileceğini düşündürmektedir. Yani tamirat veya başka tedbirlerle tehlikenin giderilmesi de mümkündür. Madde metnine göre “idarece belirlenen süre içinde yapı sahibi tarafından tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması hâlinde, tehlikenin giderilmesi veya yıkım işleri belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir.

Dolayısıyla yıkılacak derecede tehlikeli yapıdan kastedilen, yapı sahibi veya ilgili idare tarafından yıktırılmadığı takdirde kendiliğinden yıkılacak yapılardır. Esaslı bir onarımla tehlike arz etmeyecek duruma gelebilecek binaların yıktırılmaması gerekir (Danıştay 6. Dairesi, 08.03.1993, E:1992/2066, K:1993/913). Bu nedenle tehlike arz etmesi nedeni ile yıkılması planlanan yapıların onarımla tehlike arz etmeyecek duruma getirilip getirilemeyeceğinin, alınacak bir teknik raporla belirlenmesi faydalı olacaktır. Fen elemanları tarafından düzenlenmesi gereken bu raporlarda yapının nitelikleri ve tehlikenin teknik özellikleri, yapının esaslı bir onarımla tehlike arz etmeyecek duruma gelip gelmeyeceği açık olarak belirtilmelidir.

Tehlike Arz Eden Binaları Yıkma Yetkisi

3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesine göre bu maddede sayılan yetkileri kullanmaya belediyeler ve valilikler yetkilidir. Büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde bulunan yerlerde yıkım yetkisi, ilçe ve ilk kademe belediyelerine aittir. Büyükşehir belediyelerinin 39. madde kapsamında yıkım kararı alma konusunda yetkileri bulunmamaktadır[2]

Ancak İl Özel İdaresi Kanununun yürürlüğe girdiği 2005 yılından itibaren belediye sınırları dışında imar ile ilgili yetkiler il özel idaresine geçmiştir. Bu nedenle yıkım yetkisinin belediye sınırları içerisinde belediyeler, bu sınırlar dışında il özel idareleri tarafından kullanılması gerekmektedir.

Büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde bulunan yerlerde yıkım yetkisi, ilçe ve ilk kademe belediyelerine aittir. Büyükşehir belediyelerinin 39. madde kapsamında yıkım kararı alma konusunda yetkileri bulunmamaktadır. Danıştay 6. Dairesi, 19.04.1995, E:1994/4017, K:1995/1695: Büyükşehir belediyelerinin görevleri arasında yer almayan ilçe belediyesinin yetkili olduğu yıkıma ilişkin büyükşehir belediye encümeni kararı yetki yönünden hukuka aykırıdır. 

Tehlike Arz Eden Yapıların Yıkımında Hangi Organ Yetkili

Yıkım yetkisi belediyelerde belediye encümeni, il özel idarelerinde il encümeni tarafından kullanılır. Bu organlar dışındaki organların (örneğin belediye başkanının) yıkım kararı alması, işlemi yetki yönünden sakat hale getirir. 39. madde kapsamındaki diğer işlemlerde (örneğin tebligat, tahliye, tehlikenin önlenmesi için gerekli tedbirleri alam) encümen kararına gerek yoktur; bunlar belediyenin ve il özel idaresinin ilgili birimleri tarafından işleme konulur.

Yıkım yetkisi belediyelerde belediye encümeni, il özel idarelerinde il encümeni tarafından kullanılır. Bu organlar dışındaki organların (örneğin belediye başkanının) yıkım kararı alması, işlemi yetki yönünden sakat hale getirir.

İmar Kanunu’nun 39. Maddesine Göre Yıkım Nasıl Yapılır?

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 39. maddesine göre yapılacak yıkım işlemleri aşağıdaki iş akış şemasına göre yapılmaktadır.

a) Tespit/Maili İnhidam Raporu

Yıkılacak derecede tehlike arz eden binalar, şikayet sonucu tespit edilebileceği gibi, belediye veya il özel idaresi tarafından veya genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz eden yapılar açısından kolluk kuvvetlerince yapılacak rutin kontrollerde de tespit edilebilir.

39. madde kapsamında yıkım yapılabilmesi için öncelikle yapının durumunun bir teknik eleman tarafından tespit edilmesi gerekir. Çünkü yıkılacak derecede tehlikeli olmayan bir yapının yıkımından doğan zararın yıkımı yapan idare tarafından karşılanması gerekir[3].

Bu teknik raporda, binanın yıkılacak derecede tehlikeli (yapı sahibi veya ilgili idare tarafından yıktırılmadığı takdirde kendiliğinden yıkılacak durumda) olup olmadığının, esaslı bir tamirat ile tehlike arz etmeyecek duruma getirilmesinin mümkün olup olmadığının açık olarak belirtilmesi gerekir.

b) Tebligat Yapılması ve Süre Verilmesi

3194 sayılı İmar Kanununun 39. maddesine göre; genel güvenlik ve asayiş bakımından tehlike arz ettiği valilikçe tespit edilen metruk yapılar ile yıkılacak derecede tehlikeli olduğu tespit edilen yapıların, belediye ve il özel idaresi tarafından yapılacak tebligat üzerine yapı sahibi tarafından yıktırılması veya tehlikenin giderilmesi, yapı sahibi bulunamaz veya yapılan tebligata rağmen yapısını yıkmaz veya tehlike giderilmez ise yapının belediye veya il özel idaresi tarafından yıkılması gerekmektedir.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir:  Taşınmaz Rehni ve İpotek Nedir? Taşınmaz Rehni Nasıl Kurulur ve Kaldırılır?

Yapının, tamirat sonucunda tehlike arz etmeyecek duruma gelmesi mümkün ise gerekli tamiratın yaptırılması ve gerekli önlemlerin alınması, mümkün değil ise yapının yıktırılması için belediye tarafından yapı malikinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tebligat yapılır.

Tebligatın üç gün içinde yapılması gerekir. Tehlikenin giderilmesi için süresinde tebligat yapılmaması yıkımla görevli idarenin ve kişilerin sorumluluğunu doğurur.

39. maddenin önceki haline 10 gün olan süre, yeni halinde 3 gün olarak belirlenmiştir. Ancak buradaki süre bir tavsiye süresi niteliğindedir. Bu nedenler herhangi bir sebeple 3 üç gün içerisinde tebligat yapılmamış olsa dahi bu süreden sonra da tebligatın yapılması gerekir.

Yapı sahibinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemindeki adreslerine tebligat yapılamaz ise bu durum tebligat yapan idarenin internet sayfasında 30 gün süre ile ilan edilir ve tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. Malik dışında binada ikamet amacıyla oturanlara da ayrıca tahliye için tebligat yapılır.

İdare tarafından malike yapılacak tebligatta (tebligat yapılamaz internet sitesinde yapılacak ilanda ve ise tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılacak tebligat varakasında) tehlikenin giderilmesi için süre verilecektir. 39. maddenin eski metninde bu konuda bir süre yoktu. Maddenin son haline göre “tehlikeli durumun yapı malikinin, idarece yapılan tebligatı veya ilanı müteakip 30 günü geçmemek üzere ilgili idarece belirlenen süre içinde ortadan kaldırması gerekmektedir. Yani idare tehlikeli durumun ortadan kaldırılması için malike, 30 günü geçmemek üzere (30 günden az olabilir) süre verecektir. 

Bu şekilde bir tebligat için encümen kararı alınmasına gerek yoktur.

Yıkılacak derecede tehlike arz eden binaların içinde oturanlara ve çevredekilere zarar vermelerini engellemek için boşaltılması gerekiyor ise, mahkeme kararını lüzum kalmadan belediye zabıtasınca tahliye ettirilmesi gerekir. Ayrıca tehlike durumu, yapının civarındaki yapıların da boşalttırılmasını gerektiriyor ise bu yapılar da belediye zabıtası tarafından yukarıdaki usulle boşaltılır.

c) Tahliye

Yıkılacak derecede tehlike arz eden binaların içinde oturanlara ve çevredekilere zarar vermelerini engellemek için boşaltılması gerekiyor ise, mahkeme kararını lüzum kalmadan belediye zabıtasınca tahliye ettirilmesi gerekir. Ayrıca tehlike durumu, yapının civarındaki yapıların da boşalttırılmasını gerektiriyor ise bu yapılar da belediye zabıtası tarafından yukarıdaki usulle boşaltılır.

d) Gerekiyorsa Kültür Varlıkları İçin Koruma Kurullarından İzin Alınması

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 9. maddesinde “Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır.” hükmü yer almaktadır.

Bu nedenle tehlike arz etmesi nedeni ile yıkılması gereken yapının tescilli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı olması halinde yıkım için kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulundan izin alınması gerekir[4].

Danıştay 6. Dairesi, 22.12.2006, E:2004/8089, K:2006/6505: Maili inhidam durumu arz eden ve taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapıların yıkımı yetkisinin Koruma Kurullarına ait olduğu, belediyenin yetkisinin söz konusu yapıların ancak boşaltılmaları ve gerekli güvenlik ve fiziki önlemlerinin alınması ile sınırlı olduğu. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Taşınmaz Kültür Varlıklarının Gruplandırılması, Bakım ve Onarımlarına ilişkin 5.11.1999 günlü, 660 sayılı ilke kararının “Esaslı Onarım İlkeleri” başlıklı kısmının b maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen yapıların yıkılmadan korunmalarının esas olduğu, yıkılma tehlikesi arz ettiği (maili inhidam) mal sahipleri yada belediyelerce ileri sürülen yapıların yıkılma kararlarının ancak koruma kurulunca alınacağı, anılan taşınmaz kültür varlıklarının belediyeler veya valiliklerce boşaltılacağı, gerekli güvenlik ve fiziki önlemlerinin ilgili valilik ve belediyesince alındıktan sonra, konunun koruma kuruluna iletilerek alınacak karara göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Anılan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, maili inhidam durumu arz eden ve taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli yapıların yıkımı yetkisinin Koruma Kurullarına ait olduğu, belediyenin yetkisinin söz konusu yapıların ancak boşaltılmaları ve gerekli güvenlik ve fiziki önlemlerinin alınması ile sınırlı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 660 sayılı ilke kararına göre;

  • Yıkılma tehlikesi arz ettiği (mail-i inhidam) mal sahipleri ya da belediyelerce ileri sürülen yapıların yıkım kararları ancak koruma kurulları tarafından alınabilir.
  • Yıkılacak şekilde tehlike yaratan korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının tespit edilmesi halinde, söz konusu yapının belediyeler veya il özel idareleri tarafından boşaltılması ve gerekli fiziki ve güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir.
  • Bu tedbirler alındıktan sonra, konu koruma kuruluna iletilerek alınacak karara göre işlem yapılacaktır.

Bu nedenle tehlike arz etmesi nedeni ile yıkılması gereken yapının tescilli kültür ve tabiat varlığı olması durumunda belediyeler ve il özel idareleri tarafından yapının boşaltılması ve yapı ve çevresi ile ilgili olarak gerekli güvenlik önlemlerinin alınması gerekir.

Bu işlem tesis edildikten sonra ilgili koruma bölge kuruluna yıkım için başvurulmalı ve alınacak cevaba göre işlem tesis edilmelidir. Koruma kurulundan izin alınmadan yıkım yapanlar, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesine göre cezalandırılır. Söz konusu maddenin (c) bendi hükmüne göre 2863 sayılı Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 660 sayılı ilke kararına göre[5];

Yıkılma tehlikesi arz ettiği (mail-i inhidam) mal sahipleri ya da belediyelerce ileri sürülen yapıların yıkım kararları ancak koruma kurulları tarafından alınabilir.

Yıkılacak şekilde tehlike yaratan korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının tespit edilmesi halinde, söz konusu yapının belediyeler veya il özel idareleri tarafından boşaltılması ve gerekli fiziki ve güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir.

Bu tedbirler alındıktan sonra, konu koruma kuruluna iletilerek alınacak karara göre işlem yapılacaktır.

Bu nedenle tehlike arz etmesi nedeni ile yıkılması gereken yapının tescilli kültür ve tabiat varlığı olması durumunda belediyeler ve il özel idareleri tarafından yapının boşaltılması ve yapı ve çevresi ile ilgili olarak gerekli güvenlik önlemlerinin alınması gerekir.

Bu işlem tesis edildikten sonra ilgili koruma bölge kuruluna yıkım için başvurulmalı ve alınacak cevaba göre işlem tesis edilmelidir. Koruma kurulundan izin alınmadan 2863 sayılı Kanunun 65. maddesine göre cezalandırılır.

Söz konusu maddenin (c) bendi hükmüne göre 2863 sayılı Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

e) Tehlikenin Giderilmesi/Yıkım

Malik tarafından, idare tarafından verilen süre içerisinde tehlikenin giderilmediği veya yıkımın yapılmadığı durumlarda bu yükümlülükler idare tarafından yapılır.

Ancak daha önceden açıkladığımız gibi yıkım her durumda zorunlu değildir. Yani tamirat veya başka tedbirlerle tehlikenin giderilmesi de mümkündür. Madde metnine göre idarece belirlenen süre içinde yapı sahibi tarafından tehlikeli durumun ortadan kaldırılmaması hâlinde, tehlikenin giderilmesi veya yıkım işleri belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir.

Eğer tehlikenin giderilmesi suretiyle işlem tesis edilecekse bunun için herhangi bir encümen kararına gerek bulunmamaktadır. İdare gerekli gördüğü önlemleri alır. Bunun için yapılan masraflar da yapı malikinden tahsil edilir.

Eğer yapının yıkımı gerekiyor ise (yani tehlikenin başka şekilde giderilmesi mümkün değil ise ve verilen süre içerisinde tehlikeli yapı, yapı sahibi tarafından yıkılmaz ise) encümen kararı alınarak yapının belediye veya özel idare tarafından yıkılması gerekir[6]. Yıkım işi, yıkımı yapacak idarenin araçları ile yapılabileceği gibi, diğer kamu idarelerinin sahip olduğu araçlardan da faydalanılabilir.

Yıkım Masraflarının Tahsili

Yıkım veya tehlikenin giderilmesi işinin belediye veya özel idare tarafından yapılması halinde, yapılan masraflarının yapı sahibinden % 20 fazlası ile tahsil edilmesi gerekir. Eğer yapı sahibinin fakirlik durumu belgelendirilir ise yıkım masrafları belediye ve il özel idaresi bütçesinden karşılanabilir.

Yıkım masrafları yapı sahipleri tarafından ödenmezse ilgili idare tarafından hangi kanun hükümlerine göre tahsil edileceği konusunda kanunda açıklık yoktur.  Danıştay, tehlike arz eden yapıların idarece yıkılması halinde ortaya çıkan masrafların 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edileceği, bu alacak muhatabı tarafından rızaen ödenmez ise tahsili için ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı görüşündedir[7].

Dolayısıyla yıkım veya tamirat masraflarının tahsili için 6183 sayılı Kanun kapsamında yapı sahibi adına ihbarnamesi düzenlenmesi ve bu ihbarnamenin tebliğ edilmesi gerekir. Yapılan tebligata rağmen süresi içerisinde ödeme yapılmaz ise ödeme emri düzenlenmesi gerekir.

Kanunda bu cezaların ödeme süresi belirtilmemiştir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 37. maddesine göre eğer kanunda amme alacağının ödenmesi için özel bir süre belirlenmemişse amme alacağının Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekir. Bu ödeme müddetinin son günü amme alacağının vadesi günüdür. İmar Kanununda ödeme için özel bir süre öngörülmediğine göre yıkım masraflarının muhatabına tebliğinden itibaren bir ay içerisinde ödenmesi gerekir. Bu süre tebligatı izleyen günden itibaren başlar ve bir sonraki aydaki aynı günün mesai saati bitiminde sona erer.

Fakruhali Tevsik Olunursa Ne Demek?

3194 sayılı Kanun’un 39. maddesinde yıkılacak derecede tehlikeli yapılara ilişkin hükümlere yer verilmiş, öncelikle yapının yıkılacak derecede tehlikeli olduğunun bilimsel ve teknik bir raporla ortaya konulması, bu rapor uyarınca ilgiliye süre verilerek tehlikenin giderilmesinin istenilmesi, buna karşın tehlikenin ortadan kaldırılmaması durumunda yapının mümkünse tamiri, aksi halde yıkımı suretiyle tehlikenin idare tarafından giderilmesi ve yapılan masrafın %20 fazlasıyla yapı sahibinden tahsil edilmesi hüküm altına alınmıştır.

Bununla birlikte yine İmar Kanunu’nun 39. maddesinde “Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır.” hükmü yer almaktadır. Burada iki önemli kavram yer alır: Fakruhali ve tevsik. Şimdi bunları açıklayalım.

Fakruhali Ne Demek?

Fakruhali, fakirlik kelimesi ile aynı kökten gelir. Bu kelimelerin kökeni olan fakr kelimesi, insanın zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak imkânlardan yoksun olması anlamına gelir. Dolayısıyla fakruhali kelimesini de fakirlik hali, fakirlik durumu olarak algılamak yanlış olmayacaktır.

Fakruhali Tevsik Demek?

Fakruhali tevsik olmak demek, fakirlik halinin tevsik edilmesi (vesikalandırılması) veya belgelendirilmesi anlamına gelir. Yani bir kişinin yoksul olduğunun herhangi bir belge (örneğin fakirlik ilmuhaberi) ile belgelendirilmesidir.

İşte İmar Kanunu’nun 39. maddesi, yoksul olduğu herhangi bir belge (örneğin fakirlik ilmuhaberi) ile belgelendirilen kişilere ait yapıların yıkım masraflarının belediye bütçesinden karşılanmasını öngörmektedir.

Kaynakça

Şimşek, S. (2010) İmar Hukuku, Milli Emlak Kontrolörleri Derneği Yayını, Ankara, 2010

Şimşek, S. ve Hazar, İ. (2019) “Açıklamalı – İçtihatlı ve Örnek Dilekçelerle İmar Davaları Rehberi, 2. Baskı, Ankara, 2019

[1] Daire Başkanı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Milli Emlak Genel Müdürlüğü   [2] Danıştay 6. Dairesi, 19.04.1995, E: 1994/4017, K:1995/1695  [3] Şimşek, S. (2010) İmar Hukuku, s: 896  [4] Danıştay 6. Dairesi, 22.12.2006, E: 2004/8089, K:2006/6505  [5] Şimşek, S. ve Hazar, İ. (2019) “Açıklamalı – İçtihatlı ve Örnek Dilekçelerle İmar Davaları Rehberi, s: 1017  [6] Şimşek, S. ve Hazar, İ. (2019) “Açıklamalı – İçtihatlı ve Örnek Dilekçelerle İmar Davaları Rehberi, s: 1018  [7] Danıştay 6. Dairesi, 06.12.1993, E:1993/2999, K:1993/5418

Tehlike-Arz-Eden-Yapilarin-Yiktirilmasi-2021
Tehlike Arz Eden Yapıların Yıktırılması – 2021