İçindekiler
Zilyetlik Nedir?
Zilyetlik, buna konu teşkil edecek eşya üzerinde iradi şekilde hakimiyetin ele geçirilmesi ile doğan ve bu hakimiyetin iradi olarak terkine veya başkası tarafından gaspına veya başka sebeplerle sona ermesine kadar devam eden hukuki bir durumdur. Zilyetlik, bir kimsenin bir eşyayı fiili hakimiyeti altında bulundurması, bir eşya üzerinde fiili kudret kullanması olarak tanımlanır. Nitekim Medeni Kanun’un 973. maddesi hükmüne göre “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse, onun zilyedidir.” Medeni Kanun hükümleri uyarınca, bir eşyanın zilyedi olabilmek için iki unsurun gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu unsurlardan birincisi, fiilî hâkimiyet, ikincisi de zilyetlik iradesidir.
Zilyetlik, eşyalardan ekonomik bakımdan yararlanmak, onları kullanmak ve bu kullanma ve yararlanma ile ilgili her türlü maddi ve hukuki fiilleri icra etmek için eşyalar üzerinde fiili kudret kullanmak, yani eşyaları fiili hakimiyet altında bulundurmak, tutmak demektir. Bir kimsenin bir eşyayı bu suretle fiili hakimiyeti altında bulundurması, eşya üzerinde fiili kudret kullanması, o kimsenin zilyet sayılması için yeterlidir. Zilyetlik için, fiili hakimiyet altında bulunan eşyanın mutlaka da zilyedin mülkü olması şart değildir. Başka bir deyişle, zilyet olanın, eşya üzerinde kendisine zilyet olma yetkisini veren bir hakkının bulunması gerekmez; hakimiyet altındaki eşyanın başkasına ait olmasının zilyetlik üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Hatta bir eşyayı haklı bir sebep olmaksızın elinde bulunduran kimse dahi zilyettir.
Zilyedin, eşya üzerinde kendisine zilyet olma yetkisini veren bir hakka sahip bulunup bulunmaması, zilyetlik bakımından önemli değildir. Bunun içindir ki, hiç kimse zilyede hangi hakka dayanarak zilyet olduğunu soramaz. Fakat hayat deneyimlerinden edinilen bilgilere göre, herkes zilyedin zilyet olma yetkisini veren ayni veya şahsi bir hakka sahip bulunduğunu kabul eder. Bu hakkın türü de, kişinin zilyetliği kullanış biçiminden anlaşılır. Bu sebepledir ki, zilyetliğin hakların dış görünüşü, hakların bir tür dışarıya yansıyış şekli olduğundan da söz edilir. Başka deyişle zilyetlik, eşyalar üzerindeki hakları üçüncü kişilere karşı tanıtma aracıdır; hukuki deyimle zilyetlik haklara karinedir
Zilyetliğin en önemli fonksiyonu taşınır mallarda ayni haklar için açıklık sağlamasıdır. Bunun sonucu olarak taşınır mallarda ayni hak kazanımı zilyetliğin kazanımına bağlanmıştır.
Zilyetliğe Tabi Şeyler Nelerdir?
1) Zilyetlik hukuken eşya vasfını taşıyan cismani varlıklar üzerinde cereyan eder. Buna karşılık, hukuken eşya vasfını taşımayan varlıklar üzerinde dolayısıyla insan vücudu üzerinde zilyetlik söz konusu olmaz. Keza cismani varlığı olmayan haklar üzerinde zilyetlikten bahsedilemez.
2) Bir şeyin parçaları bütünden ayrılıp ayrı bir varlık teşkil etmedikçe ayrı bir ayni hak konusu olamadıkları halde, ayni hak değil hukuki bir durum olan zilyetlik bir şeyin parçaları üzerinde cereyan edebilir. Mesela bir evin duvarının ilan için kiralanması halinde kiracı sadece o duvar üzerinde zilyettir.
3) Ancak üzerinde fiili hakimiyet tesis edilebilecek eşyada zilyetlik söz konusu olabilir. Kamu malları üzerinde Devletin veya diğer kamu tüzel kişilerinin kudreti, özel hukukun zilyetlik müessesesi ile ilgili değildir. Kişilerin bu mallardan yararlanmaları da özel hukukun zilyetliğine dayanmaz. Park, yol, meydan ve benzerleri üzerinde kişilerin özel hakimiyet tesisine izin verilmez. Şu halde kısaca, ancak özel mülkiyete tabi olabilen eşya üzerinde zilyetlik söz konusu olabilir.
4) Zilyetlik gerek, taşınırlarda gerek taşınmazlarda söz konusu olursa da taşınmazlarda tapu sicilinde yazılı ayni hakların himayesi bakımından sicil kaydı zilyetliğin yerini tutar. Fakat zilyetliğin fiili koruma ile ilgili hükümlerinden taşınmazları fiilen tasarruf edenler yararlanır.
Zilyetliğin Türleri ve Çeşitleri Nelerdir?
Zilyetlik zilyedin durumuna göre çeşitli açılardan ayırıma tabi tutulabilir. Şöyle ki, zilyetliğin bir hakka dayanıp dayanmamasına göre hakka dayanan zilyetlik ve haksız zilyetlik ayrımı yapılabilir. Haksız zilyetlik de zilyedin sözü geçen durumu bilip bilmemesi ve bilecek durumda olup olmamasına göre de iyiniyetli zilyetlik veya kötü niyetli zilyetlik tarzında ayrıma tabi olur. Asli feri zilyetlik ancak en az iki şahsın zilyetliklerinin karşılıklı durumlarını tayinde söz konusu olacağı halde malik sıfatıyla zilyetlik daha geniş bir kavramdır ve tek zilyet için de söz konusu olur.
Asli Zilyetlik – Feri Zilyetlik Nedir?
Medeni Kanun‘un 974. maddesinde zilyedin, bir sınırlı aynî hak veya kişisel bir hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim etmesi hâlinde bunların ikisinin de zilyet olacağı, bu şeyde malik sıfatıyla zilyet olanın aslî zilyet; diğerinin ise fer’î zilyet olarak kabul edileceği hükme bağlanmak suretiyle “fiilen tasarruf edebilme” hâlinin fiilen el altında bulundurma anlamına gelmediği vurgulanmıştır. Anılan madde uyarınca bir malın zilyedinin, fiilî hâkimiyetinden vazgeçmeksizin bu malı bir hak tesis etmek veya sadece kendi lehine bu hâkimiyeti kullanabilmesi için başkasının iktidarına bıraktığı hâllerde, fiilen malı ele geçiren, bu malı kendisinin iktidarına bırakan şahsın hâkimiyetini inkâr etmediği sürece malı elinden çıkaranın zilyetliği sona ermez, bilakis devam eder. Malın kendisine bırakıldığı kişi ise fer’î zilyet sıfatını kazanır. Fer’î zilyetlik, başkası adına olabileceği gibi kendisi için de olabilir. Örneğin, kiracı, aslî zilyedin hâkimiyetini tanımakla birlikte malı kendisi için de elinde bulundurduğundan hem fer’î hem de kendisi için zilyet; malı kendi adına değil de ona veren aslî zilyet için elde tutan ve bu iradeyle fiilî tasarrufta bulunan emanet alan, iş yeri sorumlusu ya da temsilcisi ise hem fer’î hem de başkası için zilyettir.
Asli ve feri zilyetlik kavramları zilyetliğin hak karinesi olması bakımından önemlidir. Bir zilyedin bu konudaki sıfatı onun tutumuna göre tayin edilir. Önemli olan iddiasının uygunluğu değil, sadece iddiayı ortaya koyan tutumun varlığıdır.
Mal bakımından hiçbir ayni hak veya şahsi hak iddia etmeksizin malı elinde bulunduranlar ne asli ne de feri zilyedidirler. Bu şekilde başka bir şahsın zilyet bulunduğu eşyayı hiçbir hakimiyet iddia etmeksizin sadece kullanma imkanına sahip olanlar başkası için zilyet dahi sayılmazlar. Bunların mal üzerinde kendileri için hakimiyetleri yoktur, mal üzerindeki hakimiyetleri başkası içindir. Bunların durumuna “zilyet yardımcılığı” veya “hizmet zilyetliği” adı verilmektedir. Örneğin, evi temizleyen hizmetçi, evde bulunan eşyayı sadece kullanma hakkına sahip olduğu için zilyet yardımcısıdır. Keza, bir iş yerinde iş yeri sahibinin yanında çalışan tezgahtar da iş yerinde bulunan eşya üzerinde hâkimiyet iradesi taşımadığından ve iş yeri sahibinin denetim ve gözetimi altında malı elinde bulundurduğundan zilyet yardımcısıdır.
Dolaylı Zilyetlik – Dolaysız Zilyetlik Nedir?
Medeni Kanun’un 975. maddesine göre bir şeyde fiilî hâkimiyetini doğrudan doğruya sürdüren kimse dolaysız zilyet, başka bir kişi aracılığı ile sürdüren kimse dolaylı zilyettir. Malını kiracıya veren malikin zilyetliği dolaylı zilyetlik, kiracının zilyetliği ise dolaysız zilyetliktir. Dolaylı zilyetlerin zilyetliği, vasıtanın bunların zilyetliğini kabul etmesine bağlıdır. Dolaylı-dolaysız zilyetlik ayrımı zilyetliğin korunması yönünden önemlidir. Bu korunmadan ilk planda dolaysız zilyetler istifade ederler.
Tek Başına Zilyetlik – Birlikte Zilyetlik Nedir?
Dolaysız zilyedin münhasıran tek basına hakimiyeti haiz olup olmamasına göre de zilyetlik; tek başına (münhasır) zilyetlik ve birlikte zilyetlik şeklinde bir ayırıma tabi olur. Bir malı elinde bulunduran malikin zilyetliği tek başına zilyetliktir. Fakat böyle değil de dolaysız zilyet adedi birden çok ise bunlar birlikte zilyettirler. Birlikte zilyet olan şahıslar bu zilyetliğe ait hakimiyeti birbirine tabi olmaksızın kullanabiliyorlarsa bunların zilyetliğine müşterek zilyetlik denir. Şayet birlikte zilyet olanlar hakimiyeti ancak beraberce kullanabiliyorlarsa iştirak halinde zilyetlik söz konusu olur.
Zilyetliğin Kazanımı Yolları Nelerdir?
Bir kimse ya başka bir şahsın rızası söz konusu olmaksızın sırf kendi zilyetlik iradesi ile bir malda fiili hakimiyeti ele geçirerek zilyet olur ya da bu kimse zilyetliği malın evvelce mevcut zilyedinin rızası neticesi kazanır. Birinci tarzda zilyetlik kazanıma “aslen kazanma”, ikinci tarzdakine “devren kazanma” denir.
Bu tarz kazanma, bir kimsenin bir mal üzerinde başka birinin rızası söz konusu olmadan kendi zilyetlik iradesi ile fiili hakimiyet tesis etmesidir. Sözü geçen malın evvelce bir zilyedinin bulunup bulunmamasının önemi yoktur. Denizden tutulan balık üzerinde balığı tutan, zilyetliği aslen iktisap eder. Kanun zilyetliğin aslen kazanımına ait kural koymamıştır. Bu kazanıma ait kurallar zilyetlik kavramından çıkmaktadır. Birinci kural zilyetlik iradesi, İkincisi ise fiili hakimiyetin ele geçirilmesidir. Zilyetlik iradesi için ayırt etme gücüne sahip olmak yeter.
Zilyetliğin Devren Kazanım
Mevcut bir zilyedin, zilyetliğini olduğu gibi başka bir kimseye, tarafların rızası ile bırakması neticesi zilyetliğin kazanılmasıdır. Devredilen zilyetlik, münhasır zilyetlik olabileceği gibi bir asli zilyetlik veya bir feri zilyetlik de olabilir. Zilyetliğin kazanımının devren olmasının önemi kazandırıcı zamanaşımında, sonraki zilyedin devredene ait zilyetlik süresini kendi süresine ilave edebilmesinde görülür. Medeni Kanunun 996. maddesi miras yolu dışında ancak devir yolu ile zilyetlik kazanımında uygulanabilir.
Zilyetliğin Tesisen Kazanım
Mevcut bir zilyedin kendisi de zilyet kalmak üzere başka bir şahsa tarafların rızası ile zilyetlik tanımasıdır. Münhasır zilyedin bir şahsı feri zilyet kılması halinde, feri zilyet bu zilyetliği tesisen kazanmış olur. Keza, münhasır zilyedin zilyetliğine başkalarını katarak onlara paylı zilyetlik tanıması halinde de sözü geçen şahıslar zilyetliği tesisen kazanmış olurlar. Medeni Kanun zilyetliğin devren ve tesissen kazanımı şekillerine yer vermemiş, “zilyetliğin devri” başlığı altında devren ve tesisen kazanım hallerini kapsayan hükümlere sevk ederek evvelki zilyedin rızasına bağlı bu kazanımın hangi şekillerle gerçekleşeceğini belirtmiştir.
Zilyetliğin Miras Yolu İle Kazanım
Zilyetliğin miras yolu ile kazanımı Medeni Kanunumuzun “Eşya Hukuku” kitabında değil, “Miras Hukuku” kitabında düzenlenmiştir. Mirasçıların bu tarzda kanun gereği zilyetlik kazanımları istisnai bir kazanım halidir. Zira, bu kazanımda mirasçının ne fiili hakimiyeti ele geçirmiş olması ne de zilyetlik iradesi aranmamaktadır.
Zilyetliğin Hükümleri Nelerdir?
Zilyetliğin Mülkiyete Karine Olması
Medeni Kanun’un 985. maddesine göre, taşınırın zilyedi onun maliki sayılır. Önceki zilyetler de zilyetlikleri süresince o taşınırın maliki sayılırlar. Aynı Kanun’un 986. maddesine göre bir taşınıra malik olma iradesi bulunmaksızın zilyet olan kimse, taşınırı kendisinden iyi niyetle aldığı kişinin mülkiyet karinesine dayanabilir. Taşınıra bir sınırlı ayni hak veya kişisel hak iddiasıyla zilyet bulunan kimsenin iddia ettiği hakkın varlığı karine olarak kabul edilir. Ancak, zilyet bu karineyi şeyi kendisine vermiş olan kişiye karşı ileri süremez. Bundan dolayı, bir taşınırın zilyedi, kendisine karşı açılan her davada üstün hakka sahip olduğu karinesine dayanabilir.
Medeni Kanunun 992. maddesine göre tapuya kayıtlı taşınmazlarda, hak karinesinden ve zilyetlikten doğan dava açma hakkından yalnız adına tescil bulunan kimse yararlanır. Bununla birlikte taşınmaz üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse, gasp veya saldırı sebebiyle dava açabilir.
Zilyetliğin İyi Niyetle Edinime Etkisi
Medeni Kanun’un 998. maddesine göre, bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyi niyetle mülkiyet veya sınırlı aynî hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur. Zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı senetleri iyiniyetle edinmiş olan kimseye karşı taşınır davası açamaz.
Medeni Kanun’un 993. maddesine göre, iyiniyetle zilyedi bulunduğu şeyi, karineyle mevcut hakkına uygun şekilde kullanan veya ondan yararlanan zilyet, o şeyi geri vermekle yükümlü olduğu kimseye karşı bu yüzden herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir. İyiniyetli zilyet, şeyin kaybedilmesinden, yok olmasından veya hasara uğramasından sorumlu olmaz.
Aynı Kanun’un 994. maddesine göre, iyiniyetli zilyet, geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir. İyiniyetli zilyet, diğer giderler için tazminat isteyemez. Ancak, şeyin geri verilmesinden önce kendisine bu giderler için bir tazminat önerilmezse, kendisi tarafından o şeyle birleştirilen ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri o şeyi geri vermeden önce ayırıp alabilir. Zilyedin elde ettiği ürünler, yaptığı giderler sebebiyle doğan alacaklarına mahsup edilir.
Medeni Kanun’un 993. maddesine göre, iyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. İyiniyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden ancak hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir. İyiniyetli olmayan zilyet, şeyi kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.
Zilyetlik Nasıl Korunur?
Bu konuda şu yazımıza bakınız: Zilyetlik Nasıl Korunur? Zilyetliğin Korunması İçin Nasıl Dava Açılır?
Zilyetliğin Devri Nasıl Olur?
Zilyedin Vasıtasız (Doğrudan Doğruya) Zilyet Kılınması
Yeni zilyedin dolaysız zilyet kılınması, malın onun fiili hakimiyetine, iktidarına sokulmasını gerektirir. Medeni Kanunun 977. maddesine göre bu ya malın veya onun mal üzerinde fiili hakimiyetini sağlayacak araçların yeni zilyede teslimiyle olur. Bu maddeye göre, zilyetlik, şeyin veya şey üzerinde hâkimiyeti sağlayacak araçların, edinene teslimi veya edinenin önceki zilyedin rızasıyla şey üzerinde hâkimiyeti kullanacak duruma gelmesi hâlinde devredilmiş olur. Teslim, malın maddi itibariyle yeni zilyedin eline verilmesi tarzında olabileceği gibi, malın başka şekilde yeni zilyedin iktidarına bırakılması tarzında da olabilir. Malı kazananın iktidarına sokulması, o mal üzerinde iktidarı sağlayan araçların teslimi ile de olabilir.
Yeni Zilyedin Dolaylı Zilyet Kılınması
Medeni Kanun’un 978. maddesine göre, temsilciye yapılan teslim, temsil edilene yapılmış gibi zilyetliği geçirir. Yani zilyetliği kazanana değil de onun temsilcisine mal veya malda iktidar sağlayan araçlar teslim edilirse, yeni zilyet zilyetliği temsilcisi vasıtası ile kazanır. Temsilci sıfatı ile hareket eden kimse kendisi için zilyetlik iradesi taşımadığından hareketle kendisi için zilyet olmaz, fiilen iktidarına girmiş malda sadece başkası için zilyet durumundadır. Temsil ettiği kimse ancak onun vasıtası ile malda hakimiyet sahibidir. Temsil olunan dolaylı bir zilyetlik kazanmıştır. Bunun içinde temsilcinin ya temsil yetkisi bulunmalı ya da temsilcinin kazanımına onay verilmelidir. Aksi halde temsil olunan zilyetliği kazanamaz.
Zilyetliğin Teslimsiz Devri
Kanun 979. maddesine göre, bir üçüncü kişi veya zilyetliği devreden, özel bir hukukî ilişkiye dayanarak zilyet olmakta devam ederse zilyetlik, teslim gerçekleşmeksizin kazanılmış olur. Zilyetliğin bu yolla devri, zilyet olmakta devam eden üçüncü kişiye karşı, ancak durumun devreden tarafından kendisine bildirildiği andan başlayarak hüküm doğurur. Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle şeyi edinene vermekten kaçınabilir.
Burada iki ihtimal söz konusudur. Önceki zilyet bir özel sebeple zilyet olmaya devam eder ve kazanana dolaylı zilyetlik tanınırsa yeni zilyet dolaylı zilyet olur. Zilyetliğin bu tarzda devrine “hükmen teslim” denir.
Zilyetliği devreden kimse, bizzat kendisi dolaylı zilyet olup da bu zilyetliğini kazanana devrederse yeni zilyet de dolaylı zilyet olur. Buna “zilyetliğin havalesi” denir. Zilyetliğin havalesi, dolaylı zilyet durumunda olan şahsın, bu zilyetliğini tarafların anlaşması ile kazanacak olana devretmesidir. Havale edilen zilyetlik, bir asli zilyet olabileceği gibi sadece feri zilyet de olabilir. Zilyetliğin havale yolu ile naklinin geçerli olması için bu hususta tarafların anlaşması yeterlidir. Fiilen malı elinde tutanın izni aranmaz.
Emtiayı Temsil Eden Senetlerin Teslimi
Bir taşıyıcıya veya umumî mağazaya bırakılmış emtiayı temsil eden kıymetli evrakın teslimi, emtianın teslimi gibi sonuç doğurur. Kıymetli evrakı iyiniyetle teslim alan kimse ile emtiayı iyiniyetle teslim alan kimse arasında uyuşmazlık çıkarsa emtiayı teslim alan tercih olunur. Bu maddeye göre, zilyetliğin devrinin söz konusu olması için; a) Bir umumi mağazaya veya nakliyeciye teslim edilmiş mal bulunmalıdır. b) Bu mal için kıymetli evrak mahiyetinde bir senet verilmiş olmalıdır. c) Emtiayı temsil eden kıymetli evrakın teslim edilmiş olmalıdır.
Zilyetliğin Sona Ermesi
Zilyetlik eşya üzerindeki fiili hakimiyetin devamlı olarak ortadan kalkması ile kaybedilebilir. Bir kimsenin eşyası ile geçici bir süre için kendi isteğiyle ilgilenmemesi, zilyetlik iradesi devam ettiği sürece zilyetliğin kaybı sonucunu doğurmaz. Bu husus Medeni Kanunun 976. maddesinde “Fiilî hâkimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmez.” şeklinde ifade edilmiştir.
Zilyetliğin kaybı eşya üzerindeki fiili hakimiyetin devamlı olarak yok olması halinde söz konusu olabilir. Bu kayıp ise zilyedin rızası ile doğabileceği gibi rızası dışında da doğabilir.
Kişinin eskimiş eşyalarını atması halinde zilyetliğin rızaya dayanan kaybı söz konusudur. Buna karşılık zilyet eşya üzerindeki fiili hakimiyetini eşyayı kaybetme, eşyanın bir başkası tarafından çalınması, gasbedilmesi gibi nedenlerle kaybetmişse zilyetliğin rıza dışında kaybı söz konusu olacaktır.