1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Arazi ve Arsa Düzenlemesi (18. Madde Uygulamalarında) Aynı Yerden Parsel Verilmesi Zorunluluğu


Ancak arazi ve arsa düzenlemesi yapan idareler, bu konuda tamamen serbest değildir. Arazi ve arsa düzenlemesinin gerek imar mevzuatında ve gerekse Danıştay içtihatlarından kaynaklanan ilkeleri söz konusudur. Bu ilkelerinden en önemlilerinden bir tanesi de aynı yerden parsel verilmesidir. Bu ilkeye göre arazi ve arsa düzenlemesinde, imar uygulamasına giren imar ya da kadastro parselinin bulunduğu yerden parsel verilmesi zorunludur.

İmar Kanunu’nun 18. maddesine 7181 sayılı Kanunla eklenen fıkraya göre “Düzenleme sonucu taşınmaz maliklerine verilecek parseller; öncelikle düzenlemeye alınan taşınmazın bulunduğu yerden, mümkün olmuyor ise en yakınındaki eşdeğer alandan verilir.”

Benzer bir hüküm Yönetmeliğin 18. maddesinde yer almıştır. Buna göre “Düzenlemeye giren parsellerin tahsisi, uygulama sonucunda mümkün olduğunca düzenleme öncesi parselin bulunduğu yerden yapılır. Düzenlemeye alınan parsellerin imar planında umumi ve kamu hizmet alanlarına denk gelmesi halinde ise, diğer parsellerin bulunduğu yerden tahsisinin yapılmasından sonra, teknik zorunluluklar da dikkate alınarak en yakın ve tahsise uygun olabilecek imar parsellerine tahsisi sağlanır.”

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, İmar Kanunu’nun 18. maddesine 7181 sayılı Kanunla eklenen fıkrada “taşınmazın bulunduğu yerden, mümkün olmuyor ise en yakınındaki eşdeğer alandan” parsel tahsisi öngörülmüş iken Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmelikte sadece aynı yerden mümkün olmuyor ise “en yakın ve tahsise uygun olabilecek” yerden parsel verilmesinin öngörülmüş olmasıdır. Yani, Kanun’da yer alan eşdeğer yer ilkesine, Yönetmelikte yer verilmemiştir.

Genel Olarak Aynı Yerden Parsel Verilmesi Zorunluluğu

Aynı yerden parsel verilmesi, arazi ve arsa düzenlemesine tabi tutulan parselin kadastral durumuyla, bu parselin şuyulandırılması sonucu oluşan imar parsellerinin coğrafi konumunun çakışması demektir. Bir başka ifadeyle, aynı yerden parsel verilmesi kuralının gerçekleşebilmesi için, taşınmazın düzenlemeden önceki coğrafi konumu ile düzenlemeden sonraki coğrafi konumunun çakışması gerekmektedir.

Örneğin aşağıda verilen mal sahipleri araştırma ve özet formuna göre 307 no.lu kadastro parseli 10198/3, 10198/4, 10203/3 ve 10202/4 parsele dağıtım görmüştür.

Aynı Yerden Parsel Verme İçin Örnek Dağıtım Cetveli
Aynı Yerden Parsel Verme İçin Örnek Dağıtım Cetveli

İşte aynı yerden parsel verilmesi kuralına uyulmuş olabilmesi için 307 no.lu kadastro parselinin coğrafi konumuyla, bu parselin şuyulandırılması sonucu oluşan 10198/3, 10198/4, 10203/3 ve 10202/4 parselin coğrafi konumunun çakışması gerekmektedir.

Yine aşağıda verilen parselasyon haritası incelendiğinde, 307 parselin kadastral durumu ile bu parselin uygulamaya tabi tutulması sonucu oluşan parsellerin kadastral durumunun çakışmadığı görülmektedir. Bu da demektir ki 307 parsel için aynı yerden parsel verilmesi zorunluluğuna uyulmamıştır.

Aynı Yerden Parsel Verme İçin Örnek Parselasyon Haritası
Aynı Yerden Parsel Verme İçin Örnek Parselasyon Haritası

Görüldüğü üzere 307 no.lu kadastro parselinin bulunduğu yerden parsel tahsisi yapılmamıştır.

Malikin bu aşamadan sonra yapması gereken ilk şey, kadastro parselinin bulunduğu yerden parsel verilmesini engelleyen hukuki, fiili veya teknik bir zorunluluğun bulunmadığını tespit etmektir. Bunun için de imar planının incelenmesi gerekir. Kadastro parselinin bulunduğu alanın imar planında umumi ya da resmi hizmet alanlarında kalması gibi hukuki ya da teknik veya fiili bir zorunluluk bulunup bulunmadığı araştırılır. Böyle bir zorunluluk yok ise ve parsel maliki başka yerden verilen parselleri istemiyor ise dava açmalıdır. Kadastro parselinin bulunduğu yerden parsel verilmesini engelleyen hukuki, fiili veya teknik bir zorunluluğun bulunduğunun tespit edilmesi halinde, verilen parsellerin yeri ve değeri, kadastro parselin bulunduğu imar adasının yapılaşma koşulları ile karşılaştırılır. Eğer aynı imar adasından ve eşdeğer yer tahsis yapılmamış ise parsel malikinin dava açma hakkı mevcuttur.

Hukuki, teknik veya fiili bir zorunluluk bulunmadığı halde aynı yerden parsel verilmesi imar mevzuatına aykırılık teşkil etmektedir. Çünkü Yönetmeliğin 17. maddesine göre “Düzenlemeye giren parsellerin tahsisi, uygulama sonucunda mümkün olduğunca düzenleme öncesi parselin bulunduğu yerden yapılır. Düzenlemeye alınan parsellerin imar planında umumi ve kamu hizmet alanlarına denk gelmesi halinde ise, diğer parsellerin bulunduğu yerden tahsisinin yapılmasından sonra, teknik zorunluluklar da dikkate alınarak en yakın ve tahsise uygun olabilecek imar parsellerine tahsisi sağlanır.”

Bundan dolayı, bir parselden DOP kesintisinden sonra geriye kalan alan için fiili, hukuki ve teknik zorunluluk yok ise, aynı yerde oluşan parsele tahsis yapılması gerekir (Danıştay Altıncı Dairesi, 23.12.1999, E:1998/5820, K:1999/6845). Düzenlemeye alınan taşınmazın, düzenlemeye giren parselin bulunduğu yerde oluşturulan imar parselinde değerlendirilmesi gerekirken fiili, hukuki ve teknik zorunluluk bulunmadığı halde kişiye başka bir adada oluşturulan parselden pay verilmesi hukuka aykırıdır ve 18. madde uygulaması açısından iptal nedenidir (Danıştay Altıncı Dairesi, 21.01.1998, E:1997/810, K.1998/460).

İmar Kanunu’nun 18. Maddesi Kapsamında Yapılan Uygulamalarda Aynı Yerden Parsel Verilmesi Zorunluluğu

Yönetmeliğin 17. maddesine göre, düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsellere tahsisi sağlanır. DOP kesintisinden sonra geriye kalan alan için fiili, hukuki ve teknik zorunluluk yok ise, aynı yerde oluşan parsele tahsis yapılması gerekir (Danıştay Altıncı Dairesi, 23.12.1999, E:1998/5820, K:1999/6845). Bu tahsisin sağlanabilmesi ve aynı yerden parsel verilmesi kuralının gerçekleşebilmesi için, taşınmazın düzenlemeden önceki coğrafi konumu ile düzenlemeden sonraki coğrafi konumunun çakışması gerekmektedir.

Ancak bazen parsel malikine taşınmazının bulunduğu yerden parsel tahsisini engelleyen durumlar ortaya çıkabilmektedir. Fiili, hukuki ve teknik zorunluluk halleri olarak sınıflandırılan bu durumların ortaya çıkması halinde, parsel malikine başka yerden tahsis yapılabilmektedir.

Düzenlemeye alınan taşınmazın, düzenlemeye giren parselin bulunduğu yerde oluşturulan imar parselinde değerlendirilmesi gerekirken fiili, hukuki ve teknik zorunluluk bulunmadığı halde kişiye başka bir adada oluşturulan parselden pay verilmesi hukuka aykırıdır ve 18. madde uygulaması açısından iptal nedenidir (Danıştay Altıncı Dairesi, 21.01.1998, E:1997/810, K:1998/460).

Hak Sahiplerine Aynı Yerden Parsel Tahsisi Olanağını Kaldıran Durumlar

İmar parsellerinin kadastral parselin bulunduğu yerden verilmesi kuralı her zaman gerçekleşmeyebilir. Yönetmeliğin 17. maddesi hükmü, mutlak uygulanması gerekli bir kural olmayıp, düzenleme ile oluşan imar parsellerinin ancak “mümkün olması” halinde aynı yerdeki veya yakınındaki eski parsele tahsisinin sağlanmasını öngörmektedir (Danıştay Altıncı Dairesi, 18.05.1991, E:1991/118, K:1991/1209). Yönetmeliğin 17. maddesine göre, düzenlemeye alınan parsellerin imar planında umumi ve kamu hizmet alanlarına denk gelmesi halinde ise, diğer parsellerin bulunduğu yerden tahsisinin yapılmasından sonra, teknik zorunluluklar da dikkate alınarak en yakın ve tahsise uygun olabilecek imar parsellerine tahsisi sağlanır.

Danıştay kararlarına göre, aynı yerden parsel verilmesini engelleyen üç önemli unsur bulunmaktadır: Bunlar fiili, hukuki ve teknik zorunluluktur. Parselasyonun dağıtım aşamasında fiili, hukuki ve teknik zorunluluk var ise bu hususlar, parsel dağıtımını kaçınılmaz olarak etkileyecektir (Danıştay Altıncı Dairesi, 18.05.1999, E:1998/2676, K:1999/2714).

Parselasyon işlemine karşı idari yargıda iptal davası açılması halinde de, idare mahkemesince aynı yerden parsel verilmesini engelleyen fiili, hukuki ve teknik zorunluluğun bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır (Danıştay Altıncı Dairesi, 21.05.1990, E:1989/239, K:1990/1008). Bir başka ifadeyle, aynı yerden parsel verilmemesi, bir idari işlemin iptaline tek başına neden olamaz. Bu gerekçeyle açılan iptal davalarında aynı yerden parsel verilmesini engelleyen fiili, hukuki ve teknik zorunluluğun bulunup bulunmadığının araştırılması ve buna göre karar verilmesi zorunludur. Danıştay Altıncı Dairesinin 21.5.1990 gün ve E:1989/239, K:1990/1008 sayılı kararında “3194 sayılı Yasanın 18. Maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemeleri ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerdeki veya yakınındaki parsellere tahsisinin sağlanacağı yolundaki 10/a madde hükmü ile, yasa koyucu, teknik yönden imkan olması halinde taşınmaz sahibine aynı yerden veya yakınından arsa tahsisini öngörmektedir. Teknik yönden bunun mümkün olmaması halinde taşınmaz sahibine başka bir yerden tahsis yapılması da kaçınılmaz olacaktır. Uyuşmazlık konusu olayda da, davacının taşınmazına karşılık aynı yerde tahsis yapılmaması nedenleri yukarıda belirtilen hususlar göz önünde bulundurularak araştırılmadan salt yönetmelik maddesinin lafzına bakılarak ve düzenleme ortaklık paylarının düzenlemeye tabi parseller arasında eşit olarak alınıp alınmadığı hususunu incelemeden iptal kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.” ifadelerine yer verilmiştir. Altıncı Dairenin 21.05.1990 tarihli ve E:1989/239, K:1990/1008 sayılı kararında idare Mahkemesince; parselasyon işlemi “yeni oluşan imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerde veya yakınındaki eski parsellere tahsisinin sağlanacağı” kuralına uyulmadığı gerekçesiyle iptal edilmiş ise de aynı yerden parsel tahsisinin mümkün olup olmadığı ve düzenleme ortaklık paylarının parseller arasında eşit dağıtılıp dağıtılmadığı hususları incelenmeden karar verilmesinde isabet görülmediği ifade edilmiştir.

Hak Sahiplerine Aynı Yerden Parsel Tahsisi Olanağını Kaldıran Hukuki Zorunluluk Halleri

Hukuki zorunluluk, kadastro parselinin bulunduğu yerin imar planında özel mülkiyete konu olamayacak veya kamu idarelerince kamulaştırılması gereken yerlere isabet etmesidir.

Kadastro parselinin bulunduğu yerden parsel verilebilmesi için kadastral parselin imar planında özel mülkiyete konu olabilecek alana (konut alanı, ticaret alanı, sanayi alanı gibi) rastlaması gerekir. Danıştay kararlarına göre, bulunduğu yerden parsel verilmesini engelleyen hukuki durumlar şunlardır:

İlk durum taşınmazın DOP’tan oluşturulması gereken alanlarda kalmasıdır. Taşınmazın imar planında DOP ile oluşturulması gereken ve düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, pazar yeri, ibadet yeri ve karakol gibi umumi hizmet alanlarında kalması halinde, kadastral parselin bulunduğu yerden yer tahsisi yapılamaz.

İkinci durum, taşınmazın umumi hizmet alanlarında kalmasıdır. Taşınmazın, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 11. maddesinde sayılan alanlarda (meydan, yol, su yolu, park, yeşil saha, otopark, toplu taşıma istasyonu ve terminal) kalması halinde de aynı yerden parsel verilmesi zorunluluğu yoktur. Çünkü bu alanlar, kamunun ortak kullanımına ayrılmış olduklarından özel mülkiyete tabi olmaları ve bu alanlarda özel mülkiyet konusu parseller oluşturulması söz konusu değildir.

Üçüncü durum taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacak alanda kalmasıdır. Eğer kadastro parseli kıyı gibi özel mülkiyete konu olmayacak alanda kalıyor ise taşınmazın bulunduğu yerden parsel verilmesi hukuken mümkün değildir.

Son durum taşınmazın resmi hizmet alanlarında kalmasıdır. Uygulamaya giren parselin resmi kurum alanlarında (okul, hastane, kreş, belediye hizmet veya diğer resmi tesis alanlarında) kalması halinde de, bulunduğu yerde korunması zorunluluğu bulunmamaktadır.

Hak Sahiplerine Aynı Yerden Parsel Tahsisi Olanağını Kaldıran Teknik Zorunluluk Halleri

Teknik zorunlulukta, kadastro parseli imar planında özel mülkiyete konu olabilecek alanlarda (örneğin konut, sanayi, ticaret gibi) kalmaktadır. Fakat parselasyon tekniğinden ve kurallarından kaynaklanan bazı kısıtlamalar nedeniyle aynı yerden parsel verilmesi mümkün olmamaktadır.

Hak Sahiplerine Aynı Yerden Parsel Tahsisi Olanağını Kaldıran Fiili Zorunluluk Halleri

Fiili zorunluluk hallerinden birincisi kadastral parselin bulunduğu yerin askeri güvenlik bölgesi, korunması gerekli taşınmaz ve kültür varlığı koruma alanı, sulak alanlar gibi yapı yapılması yasak olan alanlarda kalmasıdır (Çelik, Kemal (2006) Planlama ve İmar Kanunu Uygulaması, Arazi ve Arsa Düzenlemesi, s: 269). İlgili mevzuatına göre, bu gibi alanlara inşaat yapılabilmesi mümkün değildir. Bu durumda, kadastro parseline bulunduğu yerden parsel verilmesinin de hiçbir anlamı olmayacaktır. İşte bu durumu önlemek için bu gibi alanlara rastlayan parsellere başka yerden tahsis yapılabilir.

Danıştay Altıncı Dairesinin 12.12.2001 tarihli ve E:2000/5423, K:2001/6376 sayılı kararında “Parselasyon işlemiyle, yürürlükte bulunan imar planı hükümlerine uygun olarak üzerinde yapı yapmaya elverişli düzgün imar parselleri oluşturmak amaçlanmaktadır. 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre ise, askeri güvenlik bölgeleri içinde inşaat yapılabilmesi yetkili komutanlıktan izin alınması koşuluna bağlı olduğundan parselasyon işlemi yapılarak imar parseli oluşturulması ve taşınmaz sahiplerine dağıtımının yapılması mümkün değildir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Başka Yerden Parsel Verilirken Dikkat Edilecek Hususlar

Parselasyon işlemi esnasında aynı yerden yer verilemeyen parsellere, başka yerden parsel tahsis edilirken iki hususun göz önünde tutulması gerekir. Bunlar, yeni parselin kadastro parseline uzaklığı ile ekonomik eşdeğerliktir (Danıştay Altıncı Dairesi, 16.01.1985, E:1984/834, K:1985/101, ayrıca Karavelioğlu, Celal (2002) İmar Kanunu 18. Madde Uygulaması, Arazi ve Arsa Düzenlemesi, s: 50).

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın 05.04.2004 tarihli ve 3401 sayılı Genelgesinde de “İmar planı gereği, eski yerinde korunamayan düzenleme ile oluşan imar parselleri, mümkün olduğunca aynı yer veya yakınındaki eski parsellere tahsis edilmeli, parselasyon işlemi ile parsel tahsisi yapılırken tahsis edilen yeni parsel ile eski parselin uzaklık ve ekonomik değerleri doğrultusunda hakkaniyet gözetilerek yapılması gerekmektedir” ifadelerine yer verilmiştir.

Danıştay da düzenlemeye giren parsel ile düzenleme sonrası tahsis edilen parselin birbirinden uzak olmasını ya da değer olarak farklılık söz konusu olmasını iptal nedeni olarak kabul etmektedir (Ersoy, Melih (2000) “İmar Planı Uygulamalarında Düzenleme İşlemi” s: 12).

En Yakın Yerden Parsel Verilmesi İlkesi

Aynı yerden parsel verilemeyen taşınmazların, düzenleme öncesi konumuna en yakın yere tahsis edilmesi gerekir. “En yakın yerden parsel verilmesi” ifadesinden, mümkün olduğu kadar aynı imar adasından parsel tahsis edilmesini anlamak gerekir. Danıştay “en yakın yer” ifadesini, aynı ada içi olarak algılamaktadır (Koçak, Hüseyin ve Beyaz, Metin (2007) İmar Uygulamaları, s: 161). Buradaki aynı ada ifadesi ise uygulamaya giren kadastro parselinin konum olarak denk geldiği imar parselinin bulunduğu adadır (Koçak, Hüseyin ve Beyaz, Metin (2007) İmar Uygulamaları, s: 161). Yani kadastro parselinin bulunduğu yerden tahsis yapılamıyor ise, kadastro parselinin konum olarak denk geldiği imar parselinin bulunduğu imar adası içerisinden yer verilmesi gerekir.

Aynı imar adası içerisinden yer tahsisinin mümkün olmaması durumunda ise yine en yakın imar adasından yer tahsis edilmesi gerekir. Burada önemli olan idarelerin keyfi hareket etmemesidir.

Eşdeğer Yer Verilmesi İlkesi

Başka yerden tahsis yapılırken sadece aynı imar adası içerisinden değil aynı zamanda eşdeğer yer verilmesi de gerekir. Çünkü imar uygulamasına giren ve uygulamadan çıkan taşınmazlar arasında imar uygulaması sonucu oluşan değer farkı imar uygulamasının iptali nedenidir (Danıştay Altıncı Dairesi, 17.01.2000, E:1998/6414, K:2000/106). Bir bölgede imar uygulamasının yapılması, taşınmazların değerinde bir artış meydana getirir. İşte, eşdeğer yer verilmesi kuralı imar uygulaması nedeni ile tüm taşınmazların eşit şekilde ve kadastral durumu ile orantılı olarak değer kazanmasını ifade eder.

Eşdeğerlik; taşınmazın düzenlemeye tabi tutulmadan önce imar planına göre denk geldiği imar adası bazında ele alınır ve düzenlemede parsel tahsisi yapılırken ekonomik değerin bu şekilde tespit edilmesi suretiyle tahsis yapılır (Danıştay Altıncı Dairesi, 06.06.1994, E:1993/2907, K:1994/2237). Bu kapsamda kadastral parselin bulunduğu imar adasının yapılaşma koşulları ile (başka yerden parsel verilmesi durumunda) uygulama sonucu tahsis yapılan imar adasının yapılaşma koşulları (bir başka deyişle taşınmaz üzerine inşaat yapılması durumunda sağlayacağı rant) karşılaştırılır (Danıştay Altıncı Dairesi, 25.02.1993, E:1991/889, K:1993/702).

Peki, aynı imar adası içerisinden yer verilmesi ilkesi ile eşdeğer yer verilmesi ilkesi aynı anda sağlanmaz ise hangi ilkeye öncelik verilmelidir? Örneğin, aynı ada içerisinde eşdeğer yer verilmesinin mümkün olmaması durumunda; aynı ada içerisinden fakat değer olarak farklı bir yer mi verilmeli yoksa başka imar asından eşdeğer yer mi tahsil edilmelidir?

Kanaatimizce imar uygulamalarında temel kriter, uygulama nedeni ile tüm taşınmazların kadastral durumlarına orantılı olarak değer kazanmasının sağlanmasıdır. Bu nedenle, aynı imar adasından yer verilmesi ilkesi ile eşdeğerlik ilkesinin aynı anda sağlanmasının mümkün olmaması durumunda, eşdeğerlik ilkesine öncelik verilmesi daha uygun olacaktır. Bu kapsamda, kadastro parselinin bulunduğu adada eşdeğer yer yok ise eşdeğer olmak şartı ile başka adadan yer tahsis edilmesi uygun olacaktır.

2981/10-c Uygulamalarında Aynı Yerden Parsel Verilmesi Sorunu

Islah imar planlarının uygulanabilmesi amacı ile 2981 sayılı Kanunun 10/b ve 10/c maddeleri doğrultusunda uygulama yapılmaktadır. 10/b uygulamasının nitelik olarak bir kadastro işlemini andırmasına rağmen 10/c uygulaması bir parselasyon işlemidir. Dolayısıyla 10/c uygulamasında da parselin bulunduğu yerden imar parseli verilmesi sorunu yaşanmaktadır.

10/c uygulamalarında da aynı yerden parsel verilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. 2981 sayılı Kanunun en önemli önceliklerinden biri mevcut yapıları ıslah ederek korumak olduğuna göre, aynı yerden parsel verilmesi kuralının ayrı bir önem taşıdığı açıktır.

Başka yerden parsel verilmesi, yapı ile zemin maliklerinin farklı kişiler olmasına neden olacağı için Kanunun amacı ile çelişecektir.

Bu nedenle, ıslah imar planının uygulanması sonucunda, hak sahibine evinin bulunduğu parselin verilmemesinin teknik nedenleri yeterli bir biçimde ortaya konulmadan, başka bir parselin tahsis edilmesi mümkün değildir (Danıştay Altıncı Dairesi, 05.07.1993, E:1992/3101, K:1993/2889). Zira 2981 sayılı Kanunun 10. maddesinin (c) bendiyle, ıslah imar planı uyarınca yapılacak düzenlemeden sonra oluşan parsellerin, öncelikle yapısı bulunanlara tahsisi amaçlanmaktadır (Danıştay Altıncı Dairesi, 17.11.1993, E:1993/47, Danıştay 6 K:1993/4870).

Ancak 10/c maddesi kapsamında yapılan imar uygulamalarında da kadastral parselin bulunduğu yerden tahsis yapılmasını engelleyen durumlar söz konusudur. Örneğin, 2981 sayılı Kanunun 14. maddesi, Kanun hükümlerinden yararlanamayacak taşınmazları belirtmektedir. Ayrıca, imar planında umumi ve resmi hizmet alanlarına ayrılmış taşınmazların da bu Kanun hükümlerinden yararlanması mümkün değildir. Yani normal parselasyon işlemi için geçerli olan ve aynı yerden parsel verilmesini engelleyen fiili, hukuki ve teknik zorunluluklar 10/c uygulamalarında da geçerlidir.

Bunun yanı sıra 10/c uygulamalarında çok küçük miktarlardaki hisseler bedele dönüştürülebilmektedir. Böyle bir durumda da, aynı yerden parsel verilmesi zorunluluğu yoktur.

2981 sayılı Kanun kapsamında aynı yerden tahsis mümkün değilse, hak sahibine başka bir yerden tahsis yapılması, ayrıca sahibine yapısı için enkaz bedeli ödenmesi gerekir.

2981 sayılı Kanunun uygulamasında aynı yerden parsel verilemiyorsa hak sahibine belediye tarafından başka yerden arsa tahsisi yapılır.

Başka yerden arsa tahsisi, 2981 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 25. maddesinde şu şekilde açıklanmıştır:

Ø   Islah imar planına göre muhafazası mümkün olmayan veya Kanunun 14. maddesinin a, b, c, d, e, g, h ve i bentleri kapsamında kalmaları nedeniyle bulundukları yerde korunamayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi sıfatı taşıyanlara, aynı bölgede veya gecekondu önleme veya ıslah bölgesinde veya yakın bölgelerde yapılmış ıslah imar planları içinde meydana gelen boş imar parselleri verilir.

Ø Cami, mescit, türbe gibi yerlerin sınırları içinde kalan yapılarla bu sınırlar dışında kalmakla beraber, tarihi veya mimari bir eserin bütünlüğünü bozduğuna belediye veya valilikçe karar verilen gecekondu sahiplerine başka bir yerden arsa tahsis edilir.

Ø Kadastral yol üzerine yapılmış olan ve ıslah imar planı ile korunması mümkün olmayan gecekondu sahiplerinden hak sahibi niteliğini taşıyanlara, başka bir yerden müstakil veya hisseli arsa verilir.

Yapı sahibine ayrıca enkaz bedeli ödenerek yapı tahliye ve tasfiye edilir (Danıştay Altıncı Dairesi, 09.02.2000, E:1999/1375 K:2000/706). Uygulama Yönetmeliğinin 25. maddesi, tasfiyeye tabi tutulan gecekonduların enkaz bedelinin belediye veya valiliklerce tespit edilerek, hak sahiplerine 2981 sayılı Kanun uyarınca kurulan fondan ödeneceğini öngörmektedir. Örneğin, imar planına göre yolda kalması nedeni ile yerinde korunamayan yapı için, sahibine enkaz bedeli ödenmesi gerekir (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 08.02.2007, E:2006/14611, K:2007/1247).

Yargıtay, bulunduğu yerde korunamayan parsellerde bulunan yapılara enkaz bedeli; arazide bulunan ağaçlara ise yaş, cins ve verim kabiliyetlerine göre biçilen değerin verilmesi gerektiği görüşündedir (Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 05.04.2004, E:2004/1705, K:2004/4135). Enkaz bedelinin artırılmasına ilişkin uyuşmazlıklar, adli yargıda görülür.

Ayni Yerden Parsel Verilmesi Zorunlulugu
Arazi ve Arsa Düzenlemesi (18. Madde Uygulamalarında) Aynı Yerden Parsel Verilmesi Zorunluluğu