İçindekiler
Osmanlı Toprak Hukukunda Metruk Arazi
Bu araziler kamunun veya bir/birkaç köyün/kasabanın kullanımına terk olunmuş yerlerdir. Bugün orta malları olarak nitelediğimiz bu arazi türünü Arazi Kanunnamesi 5. maddesinde “…ammenin istifadesine terk olunmuş yerlerle bir köy ve kasaba veya birden fazla köy ve kasaba ahalisine terk ve tahsis olunmuş yerlerdir” olarak tanımlamıştır.
Metruk Arazinin Türleri
Bugünkü mevzuatımızdaki orta mallarına denk gelen metruk arazi, Arazi Kanunnamesi’ne göre iki kısma ayrılmaktadır. Kanunnameye göre: “Arazi-i metruke iki kısımdır. Biri umum nas için terk olunmuş yerlerdir ki tariki-am bu kabildendir. Diğeri bir karye ve kasaba ve kura ve kasabat-ı müteaddidenin umum ahalisine terk ve tahsis olunan yerlerdir ki ahali-i kura ve kasabata tahsis kılınmış olan meralar bu kabildendir.”
Buna göre metruk arazi; — Kamunun ortak kullanımına terk edilen yerler (yollar/tarik-ı-âm, meydanlar, mesire yerleri vb.), — Bir/birkaç köyün/kasabanın kullanımına terk edilen yerler (mera, yaylak, kışlaklar, harman yerleri vb), olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Arazi Kanunnamesinin yaptığı bu tanımdan anlaşıldığı gibi metruk arazi iki türlüdür.
a) Herkesin yararlanmasına terk olunan yerler ki, yollar (tariki-âm), meydanlar, namazgahlar, mesire, pazar ve panayır yerleri bunlar arasındadır.
Metruk arazinin bu birinci türünden yararlanma hakkı herkesindir. Yani herkesin, tahsis amacına uygun olarak buralardan yararlanması mümkündür. Ancak, bu gibi yerlerin “rakabesi” Devlete ait olduğundan kişilerin zilyetliğe dayanan özel tasarruflarda bulunmalarına müsait değildir.
Arazi Kanununun 93. maddesi, yollar üzerinde, 94. maddesi; meydanlar ile namazgahlar, 95. maddesi, pazar ve panayır yerlerinde ve 96. maddesi de harman mahallerinde kişilerin her türlü şahsi tasarruf ve müdahalelerini yasaklayıcı hükümler koymuş bulunmaktadır.
b) Bir veya birkaç köy yahut kasaba halkının yararlanmasına tahsisedilmiş olan yerler ki bunlar, bataklıklar, harman yeri mer’a yaylak ve kışlaklardır.
Görülüyor ki, Metruk Arazinin bu ikinci türünden yararlanma hakkı, sınırlıdır ve adeta inhisarı bir nitelik taşımaktadır. Zira bu yerlerden faydalanabilmek için arazinin tahsis edildiği köy veya kasabanın hakkından olmak lazımdır (Arazi Kanunu Md. 97).
Metruk Arazinin Mülkiyeti
Metruk arazinin mülkiyeti konusu müellifler arasında ihtilafa neden olmuştur. Berki, bu arazinin rekabesinin devlete, yararlanma hakkının kişilere ait olduğunu vurgulamıştır (Berki, 1967: 88). Bir kısım müellifler ise bu yerlerin rekabesinin devlete ait olması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, devletin bu arazi üzerinde mülkiyet hakkı değil, sadece düzenleme yetkisi bulunduğu görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bu yazarlara göre devletin bu arazinin rekabesine sahip olması durumunda bu arazi üzerinde tasarrufta bulunabilmesi gerekir. Devlet bu hakka sahip olmadığına göre devletin arazi üzerindeki hakkını mülkiyet hakkı olarak değil, düzenleme yetkisi olarak görmek gerekir (Cin, 1978: 43).
Metruk Arazinin Özellikleri Nelerdir?
Metruk arazi diğer arazilerden aşağıda belirtilen özelliklerle ayrılır.
1. Metruk arazide zilyetlik mümkün değildir: Bu yerlerin kuru mülkiyeti Devlete ait olduğu için kişilerin bu gibi yerlerde zilyetliklerine dayanarak tasarrufta bulunmaları mümkün değildir. Nitekim Kanunname’nin 93, 94, 95 ve 96. maddeleri ile kişilerin bu tür taşınmazlar üzerindeki her türlü kişisel tasarruflarını yasaklayıcı hükümler konulmuştur.
Bu arazi üzerinde kamunun ya da tahsis edildikleri köy/kasabanın yararlanma hakkı söz konusudur. Ancak hiç kimsenin bu yerler üzerinde ayni bir hakkı söz konusu değildir. Hiç kimse bu yerlerden münhasıran yararlanamaz (Mardin, 1947: 75). Ayrıca bu arazi üzerinde inşaat ve zirai faaliyet yapılamaz. Arazi Kanunnamesi’nin 93. maddesi yollarda, 94. maddesi meydan ve namazgahlarda, 95. maddesi pazar ve panayır yerlerinde, 96. maddesi harman yerlerinde inşaat yapılmasını ve ağaç dikilmesini yasaklamaktadır. Dikecek olur ise bunlar devlet tarafından yıktırılır.
2. Metruk arazide tapu ile tasarruf mümkün değildir: Metruk araziye senetsiz tasarruf edilir. Bu araziden yararlanan köy ya da kasaba adına tapu senedi düzenlenmesi söz konusu değildir (Cin, 1978: 43). Bu ilke aynı zamanda günümüzde kamu mallarının tescile tabi olamaması ilkesine denk düşmektedir.
3. Metruk arazi rüsuma tabi değildir, sadece yaylak ve kışlaklardan resim alınır: Metruk arazinin kullanımı bedelsizdir. Bunların kullanımı vergiye tâbi değildir. Ancak pazar yeri, iskele, mera, yaylak ve kışlaklardan resim alınır. Ayrıca baltalıklardan ticari amaçla kesilen ağaçlardan öşür alınır (Mardin, 1947: 78).
4. Metruk arazi zamanaşımı ile mülk edinilemez: Metruk arazinin zamanaşımı ile iktisap edilmesi ve bunların özel mülkiyete konu hâle gelmesi mümkün değildir (Cin, 1978: 44). Doğal olarak bu taşınmazların alınıp satılması da söz konusu değildir.
Arazi Kanunnamesi bu tür arazinin alım satıma konu edilmesini yasaklamıştır. Örneğin Kanunname’nin 94. maddesine göre meydanlar ve namazgah gibi yerler, 95. maddesine göre ise pazar ve panayır için terk ve tahsis edilmiş olan yerler alınıp satılmaz. Aynı şekilde 96. maddenin ilk cümlesine göre ahalinin kullanımına tahsis edilen harman yerleri alınıp satılamaz.
5. Metruk arazide iyi niyetle iktisap söz konusu değildir.
6. Metruk arazide müşterek tasarruf iddiası, müstakil tasarruf iddiasına tercih edilir: Metruk arazide iştirak beyyinesi, istiklal beyyinesine tercih olunur (Mardin, 1947: 88). Eski gayrimenkul hukukumuzda taşınır veya taşınmaz bir mala zilyet olan iki kimseden biri müstakil, diğeri müşterek mülkiyet iddiasında bulunursa müstakil mülkiyet iddiası, müşterek mülkiyet iddiasına tercih olunur. Metruk arazide ise bunun tam tersi bir durum söz konusudur. Metruk arazi üzerindeki müşterek mülkiyet iddiası, müstakil mülkiyet iddiasına tercih olunur (Cin, 1978: 44).
7. Metruk araziye ait davalarda sulh caiz değildir: Metruk arazide sulh cereyan etmez. Bu araziler üzerinde yapılacak sulh hiçbir hukukî sonuç doğurmaz (Mardin, 1947: 81).
8. Devlet bu araziyi bir şahsa ya da cemaate tahsis edemez. Bu arazinin tahsis amacı değiştirilemez (Cin, 1978: 42).
9. Metruk arazide mübadele cereyan etmez: Hükümet metruk araziyi bir başka toprak veya mal ile mübadele edemez.
10. Metruk arazide teberru söz konusu değildir (Mardin, 1947: 82): Örneğin bir kimse kendi mülkünü kendi isteğiyle yol haline getirse o yol metruk araziden sayılmaz (Cin, 1978: 44). Zira Osmanlı hukukuna göre mülk terk ile sakıt olmaz.
11. Metruk arazide herkesin dava açma hakkı vardır: Kamunun ortak kullanımına terk edilen yerlerde herkesin, bir/birkaç köyün/kasabanın kullanımına terk edilen yerlerde ise yalnızca o köy ya da kasaba halkının bu yerlerle ilgili dava hakkı vardır (Mardin, 1947: 75).
12. Metruk arazi herkesin yararlanmasın açık yerlerdir: Metruk araziden kamunun ortak kullanımına terk edilen yerlerden yararlanma hakkı belirli bir köy veya kasabaya değil, herkese aittir. Buna karşılık bir/birkaç köyün/kasabanın kullanımına terk edilen yerlerin yararlanma hakkı yalnızca o köy ya da kasaba halkına aittir.
Metruk Arazi ve Mera Hükümleri Yürürlükte mi?
Arazi Kararnamesinde metruk arazi hakkında yer alan hükümlerden özellikle mera, yaylak, kışlak gibi orta mallarına ilişkin hükümler, bu malların hukuki durumlarına ilişkin olarak 25.02.1998 tarih ve 4342 sayılı Mera Kanunu yürürlüğe girene kadar uygulanmaktaydı. Ancak, 4342 sayılı Mera Kanunu ile Arazi Kanunun ilgili hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.
Ancak, Danıştay 1. Dairesinin 8/11/2001 tarihli ve 2001/101- 160 sayılı istişari görüşünde; “4342 sayılı Mera Kanununun, Kanunname- i Arazinin sadece kamuya ait mera, yaylak ve kışlaklara ilişkin hükümlerini yürürlükten kaldırdığı, özel mülkiyete konu mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili 24 üncü maddesini yürürlükten kaldırmadığı, bu sebeple, özel mülkiyete konu mera, yaylak ve kışlaklarla ilgili tapu kayıtlarının halen geçerliliğini sürdürdüğü, dolayısıyla bu taşınmaz sahiplerinin, özel hukuk hükümlerine tabi olarak yasaların izin verdiği çerçevede mülkiyetten doğan haklarını serbestçe kullanabilecekleri” belirtilmiştir.
[1] Gazi Kapan, “Osmanlı Toprak Sistemi ve Arazi Kayıtları”, Ankara, 1995