1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

İmar Planlarına Karşı Kimler Dava Açabilir?


İmar Planlarına Dava Açma Ehliyeti

İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesinin ön koşullardan biri olan “dava açma ehliyeti”, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin buna bağlı olarak olumsuz etkilenmemesi amacıyla dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir. Her olay ve davada, idari işlem ile dava açacak kişi arasında öngörülen öznel ehliyet koşulu olarak menfaat ihlalinin kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri ekseninde yargı mercilerince değerlendirilerek takdir edilecektir. Bu kapsamda bazı kişilerin dava açma ehliyeti Danıştay kararları ve mevzuat hükümleri çerçevesinde aşağıda incelenmiştir:

1. Taşınmaz Maliklerinin Dava Açma Ehliyeti

İmar planları düzenleyici bir idari işlem olarak plan kapsamındaki taşınmazların hukuki durumlarını etkilemektedir. Bu nedenle, imar planı kapsamında bulunan ya da imar planı değişikliğinden etkilenen parsel maliklerinin imar planının iptali istemi ile idari yargıda dava açabilecekleri kuşkusuzdur.

İleride malik olması muhtemel kişilerin imar planına dava açma ehliyeti bulunmamaktadır. Danıştay 6. Dairesi, mülkiyeti Hazine ile şahıslar arasında ihtilaflı bulunan şahıs adına tescilli taşınmazın imara alınması ile ilgili olarak Hazine tarafından açılan iptal davasını, “ileride doğması muhtemel menfaate dayanılarak iptal davası açılamaz” gerekçesi ile reddetmiştir.

Ayrıca, Danıştay kararlarına göre menfaatin sadece dava açıldığı tarihte mevcut olması yeterli olmayıp dava sürecince de devam etmesi gerekmektedir. Yani menfaat ihlali koşulunun davanın açıldığı tarihte mevcut bulunması yeterli olmayıp davayı sonuçlandıran kararın kesinleşmesine (temyiz isteminin sonuçlandırılmasına) kadar devam etmesi gerekmektedir. Danıştay 6. Dairesi, 21.02.1989, E:1988/1816, K:1989/323: Dava açtıktan sonra taşınmazını üçüncü kişilere satan davacının dava açma ehliyetinin ortadan kalktığı. 

Malik tarafından açılan dava devam ederken taşınmazın mülkiyetinin değişmesi durumunda yeni malik hasım statüsüne alınarak davaya devam edilmesi gerekir. Danıştay 6. Dairesi, 23.10.2009, E:2009/6686, K:2009/10260: İmar planı değişikliğine konu taşınmazları satın alan kişinin mülkiyetin el değiştirmesi üzerine davayı takip hakkının kendisine geçtiğinden bahisle yaptığı başvurunun 2577 sayılı Yasa’nın 26. maddesi uyarınca dikkate alınması suretiyle idare mahkemesince yeniden taraf teşkil ettirilmesi gerektiği. 

2. Kent ya da Semt Sakinlerinin Dava Açma Ehliyeti

İdari yargıda iptal davası açabilmenin temel koşulu, iptali talep edilen işlemden dolayı menfaat ihlalidir. Ancak, idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal denetim yoluyla sağlanmasının en etkin araçlarından biri iptal davaları olduğu için, menfaat ihlali koşulunu dar yorumlamamak gerekir. Dolayısıyla sübjektif ehliyet koşulunun, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.

Bu nedenle, idari yargıda iptal davası açabilmek için mutlaka bir ayni hakkın varlığı gerekmez. İptali istenilen idari işlemle, işlemin iptali için dava açan davacı arasında kurulabilecek bir ilişki veya ilgi, menfaat ihlali koşulunun varlığı için yeterlidir. Ayrıca; bir menfaatin kişisel menfaat sayılabilmesi, iptali istenilen işlemin doğrudan doğruya davacı hakkında alınmasını gerektirmemektedir.

Bu kapsamda kent ya da semt sakinlerin imar planlarına karşı dava açma ehliyeti olduğu kabul edilmektedir. Özellikle çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda sübjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır. Danıştay 6. Dairesi, 09.07.2003, E:2003/1712, K:2003/4221: İmar planı değişikliği işlemine karşı, uyuşmazlık konusu taşınmazın yakınındaki taşınmazın maliki olan kişinin dava açma ehliyetinin bulunduğu hakkında. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 11.11.2004, E:2004/741, K:2004/1854: Dava konusu turizm merkezi ilanına ilişkin karar da, kamu yararını yakından ilgilendiren konular kapsamında bulunması nedeniyle, aynı kentte yaşayan davacı tarafından dava konusu edilebileceği, davacıyla kamu yararını yakından ilgilendiren dava konusu karar arasında meşru, kişisel ve güncel menfaat ilgisinin olduğu. Çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda vatandaş, belde veya semt sakini sıfatıyla dava açılabileceği Danıştay İçtihatlarıyla kabul edilmiştir. Danıştay 6. Dairesi, 09.02.2007, E:2006/3763, K:2007/702: Çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması ile imar planları gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin bu durum göz önünde bulundurularak geniş yorumlanmak suretiyle saptanacağı, Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu nedenle, semt ve kent sakinlerinin planla ilgilerini ispat etmek şartı ile imar planlarına ve plan değişikliklerine karşı dava açma ehliyeti bulunmaktadır.

Üstelik bu dava açma hakkı, sadece planlara karşı açılan davaları değil, plan değişikliği taleplerinin reddedilmesine ilişkin işlemlere karşı açılan davaları da kapsar. Danıştay 6. Daire, 09.07.2003, E:2003/1712, K:2003/4221: Semt sakini sıfatıyla menfaatinin ihlal edildiğinden bahisle dava açma hakkı bulunan davacının imar planı tadilatının iptali istemiyle açtığı bu davada dava açma ehliyetinin bulunduğu. Nitekim; çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda sübjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır. Bu saptamalar çerçevesinde uyuşmazlığa bakıldığında, imar planları kamu yararını ilgilendiren genel nitelikte düzenleyici işlemler olduğundan, semt sakini sıfatıyla menfaatinin ihlal edildiğinden bahisle dava açma hakkı bulunan davacının imar planı tadilatının iptali istemiyle açtığı bu davada dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmış, idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

Altıncı Daire bir kararında plan değişikliklerine karşı kent ya da semt sakini sıfatı ile dava açabilmek için, iptali istenen plan değişikliğinin kamunun ortak kullanımına ayrılan bir alanın kamunun ortak kullanımından çıkarması ve bu alanlardan toplumun yararlanmasını engellemesi gerektiğini vurgulamıştır. Danıştay 6. Dairesi, 28.01.1993, E:1992/4571, K:1993/226: İmar planı değişikliği, kamunun ortak kullanımına ayrılmış bir alanın bu kullanımdan çıkarılmasını öngörmediğine göre, belde sakini olan davacının kişisel bir menfaatinin ihlalinden söz edilemeyeceği, belediye meclis üyesi olarak meclis toplantılarında belde halkının hakkını koruma görevini yerine getirmeyen davacının kararın oluşmasından sonra dava açmakta meşru ve kişisel bir menfaatinin bulunmadığı.

Ancak semt sakini sıfatı ile menfaat ihlalini bu kadar dar yorumlamamak gerektiği kanaatindeyiz. Bir plan değişikliği kamunun ortak kullanımına ayrılan alanlarda herhangi bir değişiklik meydana getirmese bile toplumun büyük bir kısmını etkileyebilir. Örneğin şehir merkezlerinde yoğunluğu artırıcı plan değişiklikleri, her durumda toplumun büyük bir kısmını etkiler niteliktedir. Bu nedenle, bir plan değişikliği kamunun ortak kullanımına ayrılan alanlarda bir değişiklik meydana getirmese bile toplumun bir kısmını etkiliyor ise semt sakini sıfatı ile dava açabilmenin mümkün olması gerekir.

Kent ya da semt sakini sıfatı ile imar planlarına ve plan değişikliklerine karşı dava açılması mümkün ise de, kişisel çıkarları ihlal eden somut, sübjektif nitelikteki parselasyon işlemine karşı semt ya da kent sakini sıfatı ile dava açılması mümkün değildir. Danıştay 6. Dairesi, 23.09.1999, E:1998/4164, K:1999/4196: Kamu yararını ilgilendiren genel nitelikte düzenleyici işlem olan imar planına karşı semt sakini (komşuluk) sıfatıyla menfaatin ihlal edildiğinden bahisle iptal davası açılması olanaklı ise de kişisel çıkarları ihlal eden, somut, sübjektif nitelikteki parselasyon işlemine karşı dayanılarak açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekir. Davacı, uyuşmazlık konusu bölgedeki imar planlarına karşı açtığı iptal davalarının esası hakkında karar verildiğini ileri sürerek parselasyon işlemine karşı açılan davanın da esasının incelenmesi gerekeceğini iddia etmekte ise de, imar planları kamu yararını ilgilendiren genel nitelikte düzenleyici işlemler olduğundan semt sakini (komşuluk) sıfatıyla menfaatinin ihlal edildiğinden bahisle dava açma hakkı olan davacının aynı sıfatla sübjektif nitelikteki parselasyon işlemi için kişisel menfaatinin ihlal edildiğinden bahisle dava açma hakkı olduğunu kabule hukuken olanak bulunmamaktadır.

3. Plan Müelliflerinin Dava Açma Ehliyeti

Danıştay, imar planlarını 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 1. maddesi anlamında “eser” tanımı içerisinde görmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 1. maddesinde genel anlamda “eser” tanımı yapılmış, 2. maddesinin 3. fıkrasında her nevi planların fikir ve sanat eseri sayıldığı, 16. maddesinin 1. fıkrasında da, eser sahibinin izni olmadıkça eserde ekleme ve başka değiştirmeler yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.

Bu hükümlerden, planın teknik ve bilimsel fikir eseri olarak korunduğu, eser sahibinin izni olmadıkça plan değişikliği yapılamayacağı, planda değişiklik yapılabilmesi için müellifin muvafakatinin alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle plan müelliflerinin, gerekçeli uygun görüşü alınmadan yapılacak plan değişikliklerine karşı dava açma ehliyetleri bulunmaktadır.

4. Meslek Odalarının Dava Açma Ehliyeti

Danıştay’ın menfaat ihlali şartını geniş yorumladığına yukarıda değinilmiştir. Bu kapsamda Danıştay, meslek odalarının imar planlarına ve plan değişikliklerine karşı dava açma ehliyeti bulunduğu kanaatindedir. Bu kapsamda Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliğinin de imar planlarına ve plan değişikliklerine karşı dava açma ehliyeti bulunmaktadır. Danıştay 6. Dairesi, 09.02.2007, E:2006/3763, K:2007/702: Özel orman alanında yer alan yapılar için verilen inşaat ruhsatlarının iptalini isteme hususunda Mimarlık Odasının dava açma ehliyetinin bulunduğu hakkında. 

Bunun yanı sıra tüm meslek odalarının, üyelerinin mesleki faaliyetlerini sürdürdükleri taşınmazlarla ilgili planlama faaliyetlerine karşı dava açma ehliyeti bulunduğu kabul edilmektedir. Örneğin marangozlar ve mobilyacılar odasının, üyelerinin faaliyet gösterdiği keresteciler sitesinin bir bölümünü kentsel servis alanına dönüştüren imar planı değişikliğinin iptalini istemekte menfaati bulunmaktadır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 31.03.2005, E:2004/79, K:2005/175: Davacı Eskişehir Marangozlar ve Mobilyacılar Odası üyelerinin faaliyet gösterdiği keresteciler sitesinin bir bölümünü kentsel servis alanına dönüştüren imar planı değişikliğinin iptalini istemekte, davacı odanın dava açma ehliyetinin bulunduğu. 

5. Baroların Dava Açma Ehliyeti

Danıştay 6. Dairesi,08.06.2011 tarihli ve E:2010/12920, K:2011/2120 sayılı kararında baroların doğrudan baro tüzel kişiliğinin hak ve menfaatlerinin etkilemeyen imar planlarına ve plan değişikliklerine karşı dava açma ehliyetinin bulunmadığına karar verilmiştir. Danıştay 6. Dairesi, 08.06.2011, E:2010/12920, K:2011/2120: Avukatlık Kanununun 76. maddesinde sayılan baroların görevleri göz önünde bulundurulduğunda dava konusu uyuşmazlıktaki gibi, bir alanda yapı emsalinin yükseltilmesi ve yapılanma şartlarının belirlenmesine ilişkin plan değişikliğinin davacı Baronun doğrudan tüzel kişiliğini hak ve menfaatlerinin etkilenmediği; anılan yasa maddesinin de davacıya hukuken böyle bir hak tanımayacağı açık olduğundan dava konusu işlemle Bursa Barosu Başkanlığı’nın menfaat ilişkisi bulunmadığı.

6. Derneklerin Dava Açma Ehliyeti

Danıştay 6. Dairesi, 04.05.2011 tarihli ve E:2009/6697, K:2011/1132 sayılı kararında derneklerin, üyelerinin ve temsil ettikleri kişilerin ortak çıkarlarını korumak ve dayanışmalarını sağlamak üzere kurulan özel hukuk tüzel kişileri olduğu, doğrudan dernek tüzel kişiliğinin hak ve çıkarlarını ilgilendiren konularda iptal davası açabilecekleri açık olmakla birlikte, bu kapsamı aşan konularda sırf tüzüğünde hüküm bulunduğundan bahisle dava ehliyetinin mevcut olduğunun kabulüne hukuken olanak bulunmadığı karara bağlanmıştır.

Karar göre derneklerin, doğrudan dernek tüzel kişiliğinin hak ve çıkarlarını ilgilendiren konularda iptal davası açabilecekleri açık olmakla birlikte, bu kapsamı aşan konularda sırf tüzüğünde hüküm bulunduğundan bahisle dava ehliyetinin mevcut olduğunun kabulüne hukuken olanak bulunmamaktadır. Danıştay 6. Dairesi, 04.05.2011, E:2009/6697, K:2011/113: Söz konusu işlemin doğrudan doğruya dernek tüzel kişiliğinin hak ve çıkarlarını etkilemediği davacı dernek tarafından hazırlanmış dernek tüzüğünün de, davacıya hukuken böyle bir hak tanıyamayacağı değerlendirildiğinde davacı derneğin dava konusu işlemin iptalini istemekte hukuken korunması gereken bir menfaat ilişkisinin bulunmadığı. 

7. Ormanları İlgilendiren Konularda Orman Genel Müdürlüğünün Dava Açma Ehliyeti

Orman Kanununun 6. maddesine göre Devlet ormanlarına ve Devlet ormanı sayılan yerlere ait her çeşit işler Orman Genel Müdürlüğünce yapılır ve yaptırılır. Bu hüküm nedeni ile; Orman Genel Müdürlüğünün, kapsamında kesinleşmiş orman bulunan imar planlarına karşı dava açma ehliyetinin bulunduğu kabul edilmektedir.

Danıştay 6. Dairesi, 24.09.2007, E:2005/2444, K:2007/5127: Kapsamında kesinleşmiş orman alanı iddiasıyla imar planına karşı, Orman Genel Müdürlüğünün görev alanı ve gördüğü kamu hizmeti göz önüne alındığında, dava açma ehliyeti bulunduğu hakkında. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görüşülebilmesi için ön koşullardan olan “dava açma ehliyeti”, iptal davasına konu kararın niteliğine göre idari yargı yerince değerlendirilmektedir. Bu durumda, Orman Genel Müdürlüğünün imar planına karşı açılan davada ehliyetli olduğunun kabulü suretiyle İdare Mahkemesince uyuşmazlık hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

8. Aynı Tüzel Kişiliğe Dahil Kamu İdarelerinin Dava Ehliyeti

Aynı tüzel kişiliği temsil eden bakanlıkların birbirlerine karşı açabilir mi? Hukuk sistemimizde bakanlıklar, bir kamu idaresi tüzel kişisi olarak tanımlanan Devletin, kamu alanındaki iradesini işlem ve eylemleri ile ortaya koyan organlardır. Bakanlıklar Devletin organı sıfatıyla, Devletten ayrı ve bağımsız bir hukuksal varlığa ve tüzel kişiliğe sahip değillerdir.

Devletin tüzel kişiliğinden ayrı olarak, bağımsız tüzel kişilik sahibi olan kamu tüzel kişilerinin Devletin diğer organları ile aralarında çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlık nedeniyle yargı mercilerine başvurabilmesi mümkünken; aynı tüzel kişiliğin, yani Devletin, tamamlayıcı birer organı olan bakanlıkların, ayrı birer taraf sıfatıyla aralarındaki uyuşmazlıkları yargı yerleri önüne getirerek dava konusu yapmalarına olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle; bir bakanlığın diğer bakanlık aleyhine dava açma konusunda taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Danıştay 6. Dairesi, 24.11.2006, E:2004/5143, K:2006/5510: 3533 sayılı Kanun uyarınca, davacı Orman Genel Müdürlüğü ile davalı Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nın ayrı birer taraf sıfatıyla aralarındaki uyuşmazlığı yargı yeri Önüne getirerek dava konusu yapmalarına olanak bulunmadığı.

Böyle bir durumda, bakanlıklar arasında meydana gelen uyuşmazlıkların nasıl çözümleneceği sorusu gündeme gelecektir. Danıştay’a göre bu sorunun cevabı, Anayasanın 112. maddesinde yatmaktadır. Danıştay’a göre Devlet tüzel kişiliği içerisinde ve aynı kademede yer alan bakanlıkların birbirleri ile olan ilişkilerinde koordinasyonu sağlayacak olan bir üst ortak makama ihtiyaç vardır ki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 112. maddesine göre bu makam, bakanlar kurulunun başkanı sıfatıyla başbakandır. Anayasa’nın anılan maddesinde; başbakanın, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlamak, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlü olduğu hükmü yer almaktadır.

Bu durumda, bakanlıklar arasında yetki veya diğer nedenlerle ortaya çıkan uyuşmazlıkların, organlar arasında eşgüdümü sağlamak ve düzeltici önlemleri almakla yükümlü üst organca, yani bakanlar kurulu ve başbakanca çözümlenmesi gereklidir. Bu kapsamda, bir bakanlığın bir başka bakanlık tarafından hazırlanan planlar nedeni ile diğer bakanlık aleyhine idari yargıda iptal davası açması mümkün değildir. İmara ilişkin bu tip uyuşmazlıkların da bakanlar kurulu ve başbakan tarafından çözümlenmesi gerekmektedir.

9. Taşınmazı Bir Başka Kamu İdaresine Devreden Kamu İdaresi

Danıştay 6. Dairesi, 30/04/2013 tarihli ve E:2010/10261, K:2013/3065 sayılı kararında, Kamulaştırma Kanunu’nun 30. maddesi kapsamında devredilen taşınmaz için yapılan imar planı değişikliği hakkında taşınmazın eski maliki olan (yani taşınmazı devreden) kamu idaresinin dava açma ehliyeti bulunduğuna karar vermiştir.

10. Tapu Tahsis Belgesi Sahibinin Dava Açma Ehliyeti

Danıştay 6. Dairesine göre tapu tahsis belgesi, Medeni Kanunda tanımlanan tasarruf belgelerinden farklı olup mülkiyeti değil, hak sahipliğini belirlemektedir. Anılan belgenin tapuya dönüşünceye kadar işlevi, içinde oturan dar gelirli ailenin barınma ihtiyacını karşılamaktır.

Tapu tahsis belgesi verilen taşınmazın imar planında başka amaç için ayrılması, tahsisin iptali sonucunu doğurur ve ilgiliye tapu verilemez. Dolayısıyla tapu tahsis belgesi ile hak sahibi kabul edilenlerin tasarruf hakları yasanın belirlediği amaçlar çerçevesinde kısıtlanmıştır. Bu nedenle, tapu tahsis belgesi bulunan kişinin, sırf tapu tahsis belgesinden hareketle ve başkaca bir gerekçe ileri sürmeksizin imar planına karşı dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.

Danıştay 6. Dairesi, 14.11.2006, E:2006/2392, K:2006/5255: Davacının henüz tapuya dönüşmemiş tapu tahsis belgesi ile tasarruf edilen gecekondudan hareketle ve onun dışında da herhangi bir farklı iptal nedeni ileri sürülmeksizin, dava konusu nazım imar planının iptalini istediği anlaşıldığından; dava konusu işlem davacının güncel, kişisel, meşru bir menfaati ihlal etmediği, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği hakkında.

Karara göre, 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Hk. Kanun gerekçesinde, Yasanın amacı, ekonomik ve sosyal nedenlerle birer çekim merkezi haline gelen kentlere akın eden vatandaşların mutlak olan barınak ihtiyaçlarının giderilmesi, imar mevzuatı ve planlara hale getirilebilecek yapıların belli şartlarda hukukileştirilmesi olarak belirtilmiştir. Yasa, en temel ihtiyaçlardan biri olan barınma ihtiyacını dahi karşılayamayacak durumdaki dar gelirli vatandaşların mağduriyetini gidererek bu durumda olanlara aileleriyle birlikte barınma olanağı sağlamak için hazine, belediye, il özel idaresi ve vakıf arazisi üzerine yapılan, barınma amacıyla ya da kısmen barınma kısmen işyeri olarak kullanılan kaçak yapıları meşrulaştırmıştır. Bu meşrulaştırma sırasında yasaya özgü olan ve tapuya esas teşkil ederek hak sahipliğini belirleyecek olan tapu tahsis belgesi verilmekte ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilmektedir.

Karar göre tapu tahsis belgesi, Medeni Kanunda tanımlanan tasarruf belgelerinden farklı olup mülkiyeti değil hak sahipliğini belirlemektedir. Anılan belgenin tapuya dönüşünceye kadar işlevi ise içinde oturan dar gelirli ailenin barınma ihtiyacını karşılamak olduğundan bu şekilde tasarruf edilen bir ilgiliye gecekondunun yıkılması ya da yıkılarak yeniden yapılması tahsisin iptali sonucunu doğurur ve ilgiliye tapu verilemez. Dolayısıyla tapu tahsis belgesi ile hak sahibi kabul edilenlerin tasarruf hakları yasanın belirlediği amaçlar çerçevesinde kısıtlanmıştır. Olayda davacının, henüz tapuya dönüşmemiş tapu tahsis belgesi ile tasarruf edilen gecekondudan hareketle ve onun dışında da herhangi bir farklı iptal nedeni ileri sürülmeksizin dava konusu nazım imar planının iptalini istediği anlaşıldığından dava konusu işlemin davacının kişisel, meşru ve güncel bir menfaatini ihlal etmediği sonucuna ulaşılmıştır.

11. Zilyedin Dava Açma Ehliyeti

Zilyetlik, buna konu teşkil edecek eşya üzerinde iradi şekilde hakimiyetin ele geçirilmesi ile doğan ve bu hakimiyetin iradi olarak terkine veya başkası tarafından gaspına veya başka sebeplerle sona ermesine kadar devam eden hukuki bir durumdur.

Danıştay 6. Dairesi, 20.04.2005 tarihli ve E:2004/6309, K:2005/2411 sayılı kararında; taşınmaza zilyet olan ve “semt sakini” sıfatına dayanmayan zilyedin, ileride doğması muhtemel mülkiyet hakkına dayanarak imar planlarına ve plan değişikliklerine karşı dava açamayacağına karar vermiştir. Danıştay 6. Dairesi, 20.04.2005, E:2004/6309, K:2005/2411Taşınmazın maliki olmayan ve dava açma ehliyetini belde sakini sıfatına değil, taşınmazın zilyedi olduklarından bahisle ileride doğması ihtimali bulunan bir hak iddiasına dayandıran davacıların, beldenin arıtma tesisi yer seçimi işlemine karşı dava açma ehliyeti bulunmamaktadır. 

12. Belediye Başkanının Meclis Tarafından Kabul Edilen İmar Planlarına Dava Açma Ehliyeti

Belediye başkanları, 5393 sayılı Belediye Kanununun 23. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak belediye meclislerinin imar planları ile ilgili olarak aldıkları kararlara karşı idari yargıda iptal davası açabilirler. Ancak, bunun için imara ilişkin kararın, meclisin ısrar kararı ile kesinleşmesi gerekir. Dava açma süresi, on gündür. Görevli yargı ve yetkili mahkeme konusunda Kanunda özel bir hüküm yer almadığı için genel hükümlerin uygulanması gerekir.

13. Büyükşehir Belediye Başkanının Meclis Tarafından Kabul Edilen İmar Planlarına Dava Açma Ehliyeti

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 14. maddesi kapsamında büyükşehir belediye başkanı;

  • Büyükşehir belediye meclisinin imara ilişkin olarak doğrudan aldığı kararlar ile,
  • Büyükşehir belediye meclisinin ilçe ve ilk kademe belediye meclisleri tarafından alınan imara ilişkin kararların, kararın gelişinden itibaren üç ay içinde nazım imar planına uygunluğu yönünden incelenerek aynen veya değiştirilerek kabul edilmesine ilişkin kararlarına,

Karşı idari yargıya başvurabilir. Dava açma süresine ilişkin olarak madde metninde yer alan “10 gün” ibaresi, 5747 sayılı Kanunla medde metninden çıkarılmıştır. Bu nedenle dava açma süresi ile ilgili olarak genel hükümler uygulanır.

14. Mülki Amirlerin Dava Açma Ehliyeti Meclis Tarafından Kabul Edilen İmar Planlarına Dava Açma Ehliyeti

Gerek 5393 sayılı Belediye Kanunu ve gerekse 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, mülki idare amirlerinin meclis kararlarına karşı dava açabileceğine ilişkin hükümler ihtiva etmektedir. Buna göre; gerek belediye ve gerekse büyükşehir belediye meclislerinin imara ilişkin kararlarının kesinleştiği tarihten itibaren en geç yedi gün içinde, mahallin en büyük mülki idare amirine (kaymakam veya vali) gönderilmesi gerekir. Mülki amir; hukuka aykırı gördüğü kararlar aleyhine idari yargıda dava açma yetkisine sahiptir. 

15. Belediye Meclisi Üyelerinin Dava Açma Ehliyeti

Belediye meclisi üyelerinin imar planlarına karşı dava açma ehliyetinin bulunduğu kabul edilmektedir. Ancak bunun için temel şart, dava açacak meclis üyesinin planın meclisteki oylamasında kabul oyu vermemiş olmasıdır. Oylama esnasında kabul oyu veren meclis üyesinin imar planına ve plan değişikliklerine karşı dava açma ehliyeti bulunmamaktadır. 

Kanunlarla belediye meclislerine verilen görevlerle ilgili konularda belde halkının hak ve menfaatlerini korumakla görevli olan belediye meclisi üyelerinin meclis tarafından karara bağlanan bir konuda toplantıya katılarak karşı oy kullanmaları halinde bu karara karşı dava açma ehliyetinin (sübjektif ehliyet) var olduğu Danıştay Altıncı Dairesi içtihatlarıyla benimsenmiştir.

Dolayısıyla belediye meclisi üyelerinin planlara karşı dava açabilmeleri için, planların mecliste görüşülmesi sırasında toplantılara katılması ve gerekirse karşı oyunu bu toplantılarda belirtmesi gerekmektedir. Bu şekilde belde halkının hakkını koruma görevini yerine getirmeyen meclis üyesinin, kararın oluşmasından sonra dava açmakta meşru ve kişisel bir menfaati de bulunmadığı kabul edilmektedir.

Danıştay 6. Dairesi, 28.01.1993, E:1992/4571, K:1993/226: İmar planlarının ve değişikliklerin onayı ile yasal olarak görevli belediye meclisi üyesi olan davacının, planların mecliste görüşülmesi sırasında toplantılara katılması ve gerekirse karşı oyunu bu toplantılarda belirtmesi gerekirken bu yolla belde halkının hakkını koruma görevini yerine getirmeyen davacının, kararın oluşmasından sonra dava açmakta meşru ve kişisel bir menfaati de bulunmadığı.

Danıştay 6. Dairesi bir kararında belediye meclisi üyesinin 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesine göre yaptığı başvurunun reddi üzerine dava açması mümkün iken kendisi tarafından dava açılmayıp, hak ve menfaatlerini korumakla görevli olduğu ve belediye seçimleri esaslarına göre temsil ettiği belde halkına mensup olan davacılar tarafından, itirazın reddine dair işlem üzerine dava açılabileceğini karara bağlamıştır.

Danıştay 6. Dairesi, 29.04.2014, E:2013/1569, K:2014/3436: Belediye meclis üyesi tarafından, kamu yararını yakından ilgilendiren uyuşmazlık konusu plan değişikliklerine karşı 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca itirazda bulunulduktan sonra, itirazın reddine dair işlem üzerine davayı açması mümkün iken kendisi tarafından dava açılmayıp, hak ve menfaatlerini korumakla görevli olduğu ve belediye seçimleri esaslarına göre temsil ettiği belde halkına mensup olan davacılar tarafından, itirazın reddine dair işlem üzerine dava açılabileceğinin kabulü gerektiği hakkında. Buna göre; belediye meclis üyesi tarafından, kamu yararını yakından ilgilendiren uyuşmazlık konusu plan değişikliklerine karşı 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca itirazda bulunulduktan sonra, itirazın reddine dair işlem üzerine davayı açması mümkün iken kendisi tarafından dava açılmayıp, hak ve menfaatlerini korumakla görevli olduğu ve belediye seçimleri esaslarına göre temsil ettiği belde halkına mensup olan davacılar tarafından, itirazın reddine dair işlem üzerine dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.

Meclis üyesinin meclis toplantısına katılıp muhalefet ettiğini ispat etmesi gerekir. Danıştay 6. Dairesi, 04.04.2012, E:2011/9148, K:2012/1541: Olayda, dava konusu belediye meclisi kararının oylanması sırasında muhalefet ile ilgili görüş belirtmek üzere söz alan olmadığı gibi oylama sonucunda karşı oy kullanan üyeler olduklarına ilişkin somut bir belge veya muhalefet şerhlerinin bulunmaması karşısında, davacıların karara muhalif kaldıkları saptanamamakta olup, dava konusu işlemle davacıların hukuken korunabilir ciddi ve makul bir menfaat ilişkinin varlığı tespit edilemediğinden anılan meclis kararına karşı dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı. 

16. Siyasi Parti Teşkilatlarının Dava Açma Ehliyeti

İdari Dava Daireleri Kurulu 19.10.2001 tarihli ve E:2000/954, K:2001/683 sayılı kararında, faaliyet konusu itibariyle şehirleşme ve imarla ilgisi bulunmayan parti ilçe teşkilatının, imar planı yapılmasına ilişkin işleme karşı dava açmasında menfaatinin bulunmadığını vurgulamıştır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 19.10.2001, E:2000/954, K:2001/683Faaliyet konusu itibariyle, şehirleşme ve imarla ilgisi bulunmayan parti ilçe teşkilatının imar planı yapılmasına ilişkin işleme karşı dava açmakta menfaati olmadığı.                         

17. Yatırımcıların İmar Planına Dava Açma Ehliyeti

İdare Hukukunun genel ilkelerine göre iptal davası açılabilmesi için gerçek ya da tüzel kişiler ile dava konusu edilen işlem arasında makul ve ciddi bir ilişkinin diğer bir deyişle menfaat bağının varlığı yeterli bulunmaktadır.

İmar planları, insan, toplum, çevre münasebetlerinde kişi ve toplum hayatını yakından etkileyen fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın koruma, kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amacıyla hazırlanır. Bu esaslara göre yapılan ve kesinleşen imar planlarının ancak; koşulların değişimi ve zorunluluk halinde, düzenleme esnasında uyulması zorunlu olan ilkelere ve yeni verilere uymak koşuluyla değiştirilmesi esastır.

Belde yaşamını etkileyen imar planı değişikliklerinin beldede yaşayanları, faaliyette bulunanları yukarıda sözü edilen konularda yakından ilgilendirmesi nedeniyle, bu kişilerle imar planları arasında dava açmaya yeterli menfaat alakasının bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, bir beldede yatırımcı olarak bulunan kişi ve kuruluşların imar planlarına ve plan değişikliklerine karşı dava açma ehliyeti bulunduğu kabul edilmektedir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 19.01.2001, E:1999/764, K:2001/39: Davacı ile iptalini istediği imar plan ve uygulama işlemleri arasında beldede yatırımcı olarak faaliyette bulunmaları nedeniyle dava açmaya yeterli menfaat alakasının bulunduğu.

19. Kat Karşılığı Anlaşan Müteahhidin İmar Planına Dava Aça Ehliyeti

Danıştay 6. Dairesi, İdari Davalar Genel Kurulunun yukarıda belirtilen kararının aksine, 16.12.1992 tarihli ve E:1991/3213, K:1992/4962 sayılı kararında taşınmaz sahibi ile kat karşılığı inşaat yapmak üzere anlaşma yapmış olan müteahhidin dava açma ehliyeti bulunmadığına karar vermiştir. Daireye göre müteahhitlerin imar planı değişikliğine konu taşınmazla doğrudan bir ilişkileri bulunmadığından davanın ehliyet noktasından reddi gerekir.     

Danıştay 6. Dairesi, 16.12.1992, E:1991/3213, K:1992/4962: Taşınmaz sahibi ile taşınmaz üzerinde kat karşılığı satış vaadi sözleşmesi yapmış olan müteahhidin o taşınmazla ilgili imar planı değişikliği için dava açma ehliyeti bulunmadığı. Uyuşmazlıkta davacılar taşınmaz sahibiyle taşınmaz üzerinde kat karşılığı satış vaadi sözleşmesi yapmış olan müteahhitlerdir ve imar planı değişikliğine konu taşınmazla doğrudan bir ilişkileri bulunmadığından davanın ehliyet noktasından reddi gerekir.

Imar Planlarina Karsi Kimler Dava Acabilir
İmar Planlarına Karşı Kimler Dava Açabilir?
İmar Planlarına Dava Açma Ehliyeti