1. Anasayfa
  2. Gayrimenkul Makaleleri

Arazi ve Arsa Düzenlemesi (Parselasyon) Nedir? 18. Madde Uygulaması Esasları Nelerdir?


Arazi ve Arsa Düzenlemesi Nedir?

Arazi ve arsa düzenlemesi, bir alana ilişkin imar planının uygulanması amacıyla, bu plan kapsamındaki taşınmazların, mülkiyet durumlarına bakılmaksızın ve maliklerin muvafakati aranmaksızın birleştirilmesi (hamur edilmesi) ve planın gerektirdiği kamusal hizmet alanlarının oluşturulması amacıyla gerekli kesintilerin yapılması sonrasında eski taşınmaz sahiplerine yeniden dağıtılmasına yönelik bir süreçtir (Keleş, Ruşen (1993) Kentleşme Politikası, s: 128).

Bu uygulama, imar planı sınırları içerisinde, mevcut durumu ile yapı yapmaya elverişli olmayan binalı ya da binasız kadastro parsellerinin, imar planları ile öngörülen kullanım ve yoğunluk kararları açısından yapılanmaya elverişli duruma getirilmesi şeklinde de tanımlanabilir (Ersoy, Melih (2000) “İmar Planı Uygulamalarında Düzenleme İşlemi”, s: 1).

Yıldız ise arazi ve arsa düzenlemesini, arazinin son kullanma durumunu gösteren kadastro haritaları ve tapu kütüğü bilgilerinin, uygulama imar planında öngörülen arazi kullanış kararlarına uyarlanarak imar kanununa ve yönetmeliklere göre imar parsellerinin oluşturulması, sınırlarının gerek arazide ve gerekse haritada belirlenmesi ve tapu kütüğüne kaydedilmeleri için yapılan ayırma, birleştirme ve yeniden dağıtma işlemleri olarak tanımlamıştır (Yıldız, Nazmi (1977) Arsa Düzenlemesi, s: 62).

Parselasyon Nedir?

Bu uygulamalar ülkemizde; imar uygulamaları, parselasyon, hamur kuralı, parselleme, 18. madde uygulamaları gibi pek çok adlarla tanımlanmaktadır. Mevcut durumda arazi ve arsa düzenlemesinin temel dayanağı, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesidir.

18. Madde Uygulaması Esasları Nelerdir?

  • İmar Planına Uygunluk Şartı
  • Parselasyon Yapılmış Alanda Tekrar Parselasyon Yapılabilir mi?
  • Parselasyon Yapılabilmesi için Maliklerin Muvafakatine Gerek Var mı?
  • Parselasyonda Hisse Yerine Bedel Verilmesi veya İpotek Tesis Edilmesi Mümkün mü?
  • Parselasyonda Aynı Yerden Parsel Verilmesi
  • Parselasyonda Korunmasında Sakınca Olmayan Yapıların Tek Bir İmar Parselinde Bırakılması
  • Arazi ve Arsa Düzenlemesinde Yapılaşmaya Uygun Parsel Tahsis Zorunluluğu
  • Parselasyonda Parselasyon İşlemlerinde Hisse Çözümü
  • Parselasyonda Müstakil Parsel Verilmesi Zorunluluğu
  • KOP Nedir? Kamu Ortaklık Payı Nedir?
  • Son Yapılan Düzenlemelere Göre Tescil Harici Alanların Parselasyon İşlemlerinde Durumu
  • Kapanan Yolların Durumu ve Parselasyon İşlemlerinde Hazine Adına Tescil Edilmesi Gereken Kapanan Yollar

İmar Planına Uygunluk Şartı

Arazi ve arsa düzenlemesi işlemleri imar planlarının uygulanması amacıyla yapıldığına göre arazi ve arsa düzenlemesi işlemlerin mevcut imar planına uygun olması zorunludur. Parselasyon işlemi, imar planının uygulanmasının bir aracı olduğuna göre, sadece imar planı bulunan alanlarda düzenleme yapılabilir. İmar planı bulunmayan yerlerde parselasyon yapılması mümkün değildir. Üstelik yapılan 18. madde uygulamasının imar planına uygun olması gerek. Bu konu hakkında şu yazımıza bakınız: Parselasyon Yapılabilmesi İçin İmar Planı Şartı

Parselasyon Yapılmış Alanda Tekrar Parselasyon Yapılabilir mi?

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesinde, daha önceden düzenleme yapılmış bir alanda ikinci kez düzenleme yapılmasını engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Danıştay bu hususu biraz daha dar yorumlamaktadır. 

İkinci kez parselasyon yapılması yasağında bahsedilen durum, daha önceden imar uygulamasına (parselasyon işlemine) tabi tutulmuş parsellerin ikinci kez parselasyona tabi tutulmasıyla ilgilidir. Bu kapsamda örneğin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddesi, 18. maddeyle birlikte 2981 sayılı Kanun’un Ek 1. maddesi, 6785 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi, 2981 sayılı Kanun’un 10/c maddesi kapsamında yapılan uygulamalar parselasyon niteliğindedir ve bu alanlarda plan değişikliği yapılmadan ikinci kez parselasyon yapılmamalıdır. Buna karşılık ayırma ve birleştirme gibi işlemler parselasyon niteliğinde olmadığından ayırma-birleştirme işlemine tabi tutulmuş parsellerde, plan değişikliğine gerek kalmadan parselasyon yapılabilmesi mümkündür.

Ayrıca yapılan parselasyon işleminin idari yargı kararıyla iptal edilmesi durumunda, (yargı kararındaki gerekçeler dikkate alınmak kaydıyla) aynı alanda yeniden parselasyon işlemi yapılabileceği gayet açıktır.

a) İkinci Kez Parselasyon Yapılması Mümkün mü?

İmar Kanunu’nun 18. maddesinde, daha önceden düzenleme yapılmış bir alanda ikinci kez düzenleme yapılmasını engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır, aksine aynı maddenin 6. fıkrasında yer alan “Bu fıkra hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla DOP alınmaz. Ancak, bu hüküm o parselde imar planı ile yeniden bir düzenleme yapılmasına mani teşkil etmez” hükmü, ikinci kez parselasyona izin verir şeklinde yorumlanmaktadır (Aksay, Behlül (2005) Hukuki Açıdan Arsa ve Arazi Düzenlemesi, s: 285). Zaten madde metninde de bir parselin birden fazla kez düzenlemeye tabi tutulmasının mümkün olduğu açıkça belirtilmektedir.

b) İkinci Kez Parselasyon Yapılması Konusunda Danıştay Görüşü

Ancak Danıştay bu hususu biraz daha dar yorumlamaktadır. Danıştay’a göre parselasyon işlemi ile imar planına uygun parsellerin oluşturulması ve yol, yeşil alan gibi kamu alanlarının imar parsellerinde oluşan değer artışı karşılığında düzenlemeye giren parsel maliklerinden bedelsiz olarak alınarak kamunun eline geçmesi sağlanır. Dolayısıyla parselasyon işleminin amacı, imar planı ile yörenin konut, sosyal ve teknik alt yapı ihtiyaçlarının belirlenmesinden sonra, bu ihtiyaçların hayata geçirilmesini sağlamaktır. Bu nedenle; parselasyon işlemleri bir kez yapıldıktan ve yörenin ihtiyaçları giderildikten sonra, gelişmeler karşısında imar planı değişikliği ile yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmadıkça parselasyon yapılması mümkün değildir. Danıştay 6. Dairesi, 10.11.2005, E:2005/1282, K:2005/5301: Parselasyon işlemleri bir kez yapıldıktan ve yörenin ihtiyaçları giderildikten sonra gelişmeler sonucunda imar planı değişikliği ile yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmadıkça parselasyon yapılması mümkün değildir. 

c) İmar Planı Değişikliği Durumunda İkinci Kez 18. Madde Uygulaması Yapılabilir mi?

Danıştay’ın bu kararlarına göre imar planı değişikliği yapılmadan ikinci kez parselasyon işlemi yapılması mümkün değildir (Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi, s: 42). Bunu tersinden yorumlarsak daha önce parselasyona tabi tutulmuş parsellerde imar planı değişikliği yapılması durumunda ikinci kez parselasyon yapılabilmesi mümkündür. Örneğin, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uyarınca imar uygulaması yapılan alanlarda, imar planında değişiklik yapmak suretiyle 18. maddenin yeniden uygulanması mümkündür. Danıştay 6. Dairesi, 18.01.2008, E:2006/325, K:2008/48: İmar parselinin bulunduğu alanda da yeni imar planına uygun yeniden parselasyon yapılmasına engel bir durum yoktur. Kaldı ki, imar parseli plana uygun parsel olduğundan, ancak parselasyon işlemi ya da ifraz ve tevhid işlemiyle oluşturulabilir. Böylece, yollar, yeşil alan ve benzeri kamu alanları ile imar adası içinde parsellerin oluşması sağlanır.

TKGM’nin (Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı) 18.08.2000 tarihli ve 3429 sayılı talimatı da bu yöndedir. Söz konusu talimatta “Bayındırlık ve İskân Bakanlığından (Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü) alınan 06.07.1992 tarihli ve 11678 sayılı yazıda, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca imar uygulaması yapılan alanlarda, imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunması halinde, 2981/3290 sayılı Kanun uyarınca ıslah imar planı uygulaması ya da imar planında değişiklik yapmak suretiyle 18. maddenin yeniden uygulama imkânı olduğu belirtilmiştir. Buna göre; 3194 sayılı Kanunun 18. ve 2981/3290 sayılı Kanunun ek 1. maddesi uygulaması sonucu oluşan imar parsellerinde imar planı değişikliği yapılmak (parsellerin sınır ve miktarlarında değişiklik yapılmak) suretiyle ikinci bir imar uygulaması yapılması mümkündür.” şeklinde görüş bildirilmiştir (Koçak, Hüseyin (2007) “3194 sayılı İmar Yasasının 18’inci Maddesi Gereğince Yapılan Parselasyon ile İlgili Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Muktezaları”).

Kamu Mallarında İmar Uygulamaları

Bu konuda şu yazımıza bakınız: Orman, Mera Gibi Kamu Mallarında Parselasyon İşlemleri

Parselasyon Yapılabilmesi için Maliklerin Muvafakatine Gerek Var mı?

Uygulama imar planı içerisinde bulunan taşınmazların imar uygulamasına tabi tutulabilmesi için taşınmaz maliklerinin muvafakatlerinin alınmasına gerek yoktur. İmar Kanununun 18. maddesinin birinci fıkrasına göre 18. madde uygulaması yapılabilmesi için taşınmaz maliklerinin muvafakati gerekmemektedir. Madde metninde “maliklerin muvafakatinin gerekmediği” açıkça belirtilmiştir. Ayrıca Tapu Sicil Tüzüğünün 27. maddesine göre, kesinleşmiş imar parselasyon planlarıyla ada dağıtım cetvelleri, maliklerin rızası alınmadan resen tescil edilir.

Bu konuda aşağıdaki karara bakınız. Bu karara göre belediyelerin ve il özel idarelerinin, imar planı bulunan alanlarda arazi ve arsa düzenlemesi yapabilmek için parsel maliklerinin muvafakatlerini almalarına gerek bulunmamaktadır. Parselasyon işleminin hazırlık çalışmalarının, bu alanda bulunan bazı parsel malikleri tarafından yapılması da sonucu değiştirir nitelikte değildir. Bir başka ifadeyle bu durum, parselasyonun belediyeler ve il özel idareleri tarafından re’sen yapıldığı gerçeğini değiştirmemektedir.  Danıştay 6. Dairesi, 28.06.2012, E:2011/3367, K:2012/3902: 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesinin birinci fıkrasında (…) re’sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir.’ hükmü yer almaktadır. Yukarıda anılan hükümler uyarınca, belediyelerin taleple bağlı olmaksızın parselasyon uygulamalarını re’sen yapmaya yetkili olduğu görülmektedir.

Parselasyon İşlemlerinde Hazine Adına Tescil Edilmesi Gereken Kapanan Yollar

Bu konuda şu yazımıza bakınız: Parselasyon İşlemlerinde Kapanan Yolların Durumu ve Hazine Adına Tescil Edilmesi Gereken Kapanan Yollar

Parselasyonda Hisse Yerine Bedel Verilmesi veya İpotek Tesis Edilmesi Mümkün mü?

a) 2981 sayılı Kanun Uyarınca Yapılacak İşlemlerde Hisse Yerine Bedel

2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Hk. Kanun’un 10/c maddesine göre yapılan arazi ve arsa düzenlemelerin “hisse yerine bedel verilmesi” olarak adlandırılan bir uygulama söz konusudur. 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesine göre, belediyeler ve valilikler; imar uygulaması yapmaya ve uygulama sonucu oluşan parselleri sahipleri adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödenmek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilmek suretiyle tapu sicilinden terkin ettirmeye yetkilidir. Belediye veya valiliklerin talebi halinde bu yetkiler kadastro müdürlüklerince de kullanılır.

Bu madde kapsamında, kendisine müstakil ya da hisseli parsel verilemeyecek paylar, diğer kişiler adına tescil edilmekte ve tescil edilen bu parsellerin bedelleri adına tescil yapılan kişiler tarafından ödenmektedir. Örneğin, imar uygulamasına giren ve A kişisinin mülkiyetinde bulunan 30 m2 yüzölçümlü taşınmaz için paylı ya da müstakil parsel verilmesinin mümkün olmaması durumunda, bu pay uygulama esnasında B adına tescil edilmekte ve 30 m2’nin bedeli B tarafından A’ya ödenmekte ya da 30 m2 üzerinde A lehine ipotek tesis edilmektedir.

2981 sayılı Kanunun amacına uygun olarak bedele dönüştürme yoluna, düzenleme alanlarında küçük hisselerin yaratacağı teknik ve hukuki sorunlar ile küçük paylı imar parsellerinin oluşmasını önlemek ve bu tür taşınmazlarda ferdileştirmeye sağlıklı bir duruma getirmek için başvurulabilmektedir. Danıştay 6. Dairesi, 17.11.1994, E:1994/1213, K:1994/4338: 2981 s. Yasada öngörülen bedele dönüştürme yolu düzenleme alanlarında küçük hisselerin yaratacağı teknik ve hukuki sorunların önlenmesi, küçük oranlı hisseli imar parselleri oluşmasını önleme ve bu tür taşınmazda ferdileştirmeyi sağlıklı duruma getirme amacına yönelik olarak düzenlenmiştir. Bu durumda davacıya müstakilen tahsis edilemeyen kısmın bedele dönüştürülmesinde mevzuata aykırılık yoktur.

Bunun dışındaki amaçlarla hissenin bedele dönüştürülmesi hukuka aykırılık teşkil edecektir. Örneğin, komşu parsel sahibine daha fazla yer tahsis edilmesi için payın bedele dönüştürülmesi mümkün değildir. Danıştay 6. Dairesi, 20.01.1998, E:1997/2333, K:1998/388: 2981 sayılı Yasa uyarınca yapılan parselasyon işlemi sırasında komşu parsel sahibine daha fazla yer tahsis edilmesi için davacı payının bir kısmının bedele dönüştürülmesinde mevzuata uyarlık bulunmadığı. 

2981 sayılı Kanun kapsamında hissenin bedele dönüştürülebilmesi için payın, kendisine müstakil ya da hisseli bir yer verilmesini imkansız kılacak büyüklükte olması gerekir. Hissenin kendisine müstakil ya da hisseli olarak bir yer verilmesini gerekli kılacak büyüklükte olmasına karşın, bu hissenin bütünüyle bedele dönüştürülmesi imar mevzuatına aykırıdır. Bu kapsamda, büyük bir parselin küçük parçalar halinde çeşitli imar parsellerine tahsis edilmesi ve bu parçaların bedele dönüştürülmesi hukuka aykırıdır. Hazine taşınmazlarında sıkça rastlanan bu durum Danıştay tarafından hukuka aykırı bulunmaktadır. Danıştay 6. Dairesi, 21.09.1994, E:1993/4147, K:1994/3075: Davacının hissesinin kendisine müstakil ya da hisseli olarak bir yer verilmesini gerekli kılacak büyüklükte olmasına karşın, bu hissenin bütünüyle bedele dönüştürülmesi imar mevzuatına açık bir aykırılık oluşturduğu gibi, bu durumun hak ve adalet kavramlarıyla bağdaştırılması da olanaklı değildir.

b) 3194 sayılı Kanun Uyarınca Yapılacak İşlemlerde Hisse Yerine Bedel

2981 sayılı Kanundan farklı olarak, İmar Kanunu uyarınca yapılacak düzenlemelerde hisse yerine bedel verilmesi söz konusu değildir. 3194 sayılı Kanun uyarınca yapılacak düzenlemelerde, mal sahibine tahsis edilen miktarın bir imar parselinden küçük olması veya diğer nedenlerle bağımsız parsel verilememesi halinde, bu parsellerin yerine mümkün olduğu kadar aynı şart ve değerle hisseli parsel verilmesi gerekmektedir.

Başka bir anlatımla, 18. madde uygulamalarında paylı veya müstakil imar parseli tahsis edilemeyecek kadar küçük olan taşınmazların bedele dönüştürülebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, bu nitelikteki taşınmazların bedele dönüştürülmeleri mümkün değildir.

Danıştay 6. Dairesi, 27.11.1997, E:1996/5651, K:1997/5364: İmar Kanunu 18.maddesi uyarınca yapılan parselasyonda bedele dönüştürme yapılamayacağı. 3194 sayılı Yasanın 18. maddesinde düzenlemeye giren hisselerin bedele dönüştürülebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, davacı hisselerinin bir kısmının bedele dönüştürülmesinde yasal isabet bulunmamaktadır. Öte yandan, 2981 sayılı Yasanın uygulanması durumunda da, bu yasadaki bedele dönüştürmenin amacı küçük hisselerin değerlendirilmesine yönelik olduğundan, davacının müstakil imar parseli tahsis edilebilecek büyüklükteki hissesinin bedele dönüştürülmesi yerinde değildir.

İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca yapılacak arazi ve arsa düzenlemelerinde, malikin muvafakati halinde DOP’un bedele dönüştürülmesinin mümkün olduğu, fakat “DOP’un bedele dönüştürülmesi” ile “DOP kesildikten sonra kalan hissenin bedele dönüştürülmesi“ uygulamalarının birbirinden farklı olduğu unutulmamalıdır.

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarında Tescil Harici Alanlar

Bu konuda şu yazımıza bakınız: Son Yapılan Düzenlemelere Göre Tescil Harici Alanların Parselasyon İşlemlerinde Durumu

İdareler Parselasyon Yapmaya Hukuken Zorlanabilir mi? İdareler Parselasyon Yapmaya Zorlanabilir mi?

Türk idare hukukunda genel kabul gören görüşe göre idareler yargı kararıyla idari işlem yapmaya zorlanamazlar. Fakat bir alanda parselasyon işlemlerinin uzun süre yapılmaması bazı durumlarda mülkiyet hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır. Özellikle büyük bir kısmı imar planında kamu alanlarında rastlayan parsellerin bulunduğu alanlarda arazi ve arsa düzenlemesi yapılmaması, özellikle kamulaştırmaların zamanında yapılmadığı durumlarda malikin parselinden yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır.

Özellikle parselin denk geldiği imar adasındaki diğer parsellerin ifraz-tevhit ile oluşturulduğu durumlarda imar adasında parselasyon yapılmamakta; idarelerin de ödenek yokluğunu gerekçe göstererek kamulaştırma yapmaktan kaçınmaları halinde, büyük bir kısmı imar planında kamu alanlarında rastlayan parsel malikleri mağdur olmaktadır. Çünkü böyle bir durumda parsel malikleri taşınmazlarını diledikleri gibi kullanamamaktadırlar.

Danıştay’da yakın zamana kadar verdiği kararlarında idarelerin yargı kararıyla parselasyon yapmaya zorlanamayacağına karar vermekteydi. Üstelik Danıştay kararlarında, idare hukukunun genel ilkelerine göre idareler, yargı kararı ile bir tasarrufta bulunmaya zorlanmayacağı; bu nedenle yargı kararı yolu ile idareleri arazi ve arsa düzenlemesi yapmaya zorlamak mümkün bulunmadığı ifade edilmekteydi. (Örneğin Danıştay 6. Dairesi, 18.06.1992, E:1990/1956, K:1992/2894)

Fakat uygulama imar planlarında kamu ya da umumi hizmet alanlarında kalan fakat ilgili kamu idaresi tarafından uzun süre kamulaştırılmayan taşınmazların durumuyla ilgili olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen bazı kararlar, belirli bir süreçten sonra Danıştay kararlarını da etkilemiştir. Daha önceki kararlarında idarelerin parselasyon yapmaya zorlanamayacağını vurgulayan Danıştay 6. Dairesi, 17.04.2013 tarihli ve E:2011/8152, K:2013/2702 sayılı kararında imar planında yol ve otopark olarak belirlenen ve imar adasının büyük bir kısmı yapılaşan ancak 5 yıllık imar programına alınmaması sonucu kamulaştırılmayan taşınmaz açısından 18. maddenin uygulanmasının zorunlu olduğuna karar verilmiştir.

Altıncı Daire bu kararında imar planında resmi ya da umumi hizmet alanlarına ayrılan taşınmazların uzun süre kamulaştırılmamasını İmar Kanunu’nun 10. maddesine aykırı bulmuştur. Bu karara göre imar planında resmi ya da umumi hizmet alanına ayrılan taşınmazların, planın yürürlüğe girmesinden sonra en geç üç ay içerisinde hazırlanacak imar programına alınarak kamulaştırılması ya da bu yapılamıyorsa 18. maddenin uygulanması zorunludur.

Danıştay 6. Dairesi, 17.04.2013, E:2011/8152, K:2013/2702: Davacının başvurusu üzerine İmar Kanunu’nun 10. maddesi hükmü uygulanmak suretiyle söz konusu taşınmazın imar programına alınması gerekirken, davalı idarece söz konusu imar adasında 18. madde uygulanmasını gerektiren kriterler bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde ve davanın reddine dair İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmadığı. Yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca, belirlenen düzenleme sahasının bir müstakil imar adasından küçük olmaması gerekmekle birlikte; imar adasının büyük bir kısmının imar mevzuatına uygun bir şekilde teşekkül etmiş olması halinde, adanın geri kalan kadastro parsellerinin müstakil bir imar düzenlenmesine konu teşkil edebileceği görülmektedir. Bu durumda, mülkiyet hakkının özünü zedeleyen uygulamaların İmar Kanunu’nun 10. maddesine açıkça aykırı olduğu hususu göz önüne alındığında, davacının başvurusu üzerine İmar Kanunu’nun 10. maddesi hükmü uygulanmak suretiyle söz konusu taşınmazın imar programına alınması gerekirken, davalı idarece söz konusu imar adasında 18. madde uygulanmasını gerektiren kriterler bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde ve davanın reddine dair İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Aynı Daire tarafından verilen E:2012/3814, K:2013/7931 sayılı kararda ise 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Kanun’un 10. maddesinde de, belediyelerin; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacakları hükmüne yer verilmek suretiyle belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama zorunluluğu yüklendiği, ayrıca Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğine göre bir parselin bulunduğu imar adasına ait parselasyon planı yapılıp belediye encümenince kabul edilip tapuya tescil edilmeden o adadaki herhangi bir parsele yapı ruhsatı verilemeyeceği, bu mevzuat hükümleri uyarınca asıl olan planlı gelişim olduğundan ve plana göre parselasyon işlemi yapılmadan yapı ruhsatı verilemeyeceğinden yörenin imar planlarının yapılmasından sonra parselasyon işlemi yapılarak plana uygun yapılaşma olabilecek imar parsellerinin oluşturulması zorunlu olduğu karara bağlanmıştır. Kararda imar planına uygun parselasyon işleminin davalı idarece yapılması zorunlu olduğundan, ilk derece mahkemesinin, idareleri parselasyon yapmaya zorlayan herhangi bir hükmün bulunmadığı ve yargı kararı ile de idarelerin parselasyon yapmaya zorlanamayacağı gerekçesinde isabet bulunmadığı ifade edilmiştir.

Bu yazımız da ilginizi çekebilir:  2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu

Son kararlar itibarıyla Danıştay’ın idarelerin parselasyon yapmaya zorlanıp zorlanmayacağı konusundaki görüşünün son durumu şu şekilde açıklayabiliriz: Uygulama imar planına göre resmi ya da umumi hizmet alanlarına rastlayan parsellerde maliklerin inşaat yapma imkanları olmadığına ve bu alanlarda uzun süre imar uygulaması ya da kamulaştırma yapılmamasının, maliklerin mülkiyet hakkını ihlal ettiği yargı tarafından açıkça kabul edildiğine göre belediyeler, imar planlarının onaylanmasından itibaren 3 ay içerisinde 5 yıllık imar programlarını yapmak ve bu program dâhilinde parselasyon işlemlerini yapmak zorundadır. Bu durumda olan taşınmazlar açısından zorlayıcı nitelikte yargı kararları söz konusudur. Dolayısıyla uygulama imar planına göre resmi ya da umumi hizmet alanlarına rastlayan parseller açısından belediyeleri yargı yoluyla parselasyon yapmaya zorlamak mümkün görünmektedir. Bunun aksine imar planına göre özel mülkiyete konu olabilecek (konut, ticaret gibi) alanlara rastlayan parsel malikleri, parsellerine ifraz-tevhit yoluyla da kavuşabilecekleri ve taşınmazlarında inşaat yapabilecekleri için bu parseller açısından idareleri yargı kararıyla parselasyon yapmaya zorlamanın mümkün olmadığını düşünüyoruz.

İmar Kanunu’nun 18. maddesine 04.07.2019 tarihli ve 7181 sayılı Kanunla eklenen fıkraya göre;  “Belediye veya valiliğin; parselasyon planlarını, imar planlarının kesinleşme tarihinden itibaren beş yıl içinde yapması ve onaylaması esastır. Parselasyon planı yapmamaları sebebiyle doğacak her türlü kamulaştırma iş ve işlemlerinden belediyeler veya valilikler sorumludur.”

Bu fıkra, her ne kadar tavsiye niteliğinde de olsa, belediyelerin ve valiliklerin, imar planlarının kesinleşme tarihinden itibaren beş yıl içinde parselasyon planlarını yapmaları gerektiğini vurgulaması bakımından anlamlıdır. Üstelik fıkrada açıkça ifade edilmese de belediyelerin ve valiliklerin parselasyon planı yapmamaları sebebiyle doğacak her türlü kamulaştırma iş ve işlemlerinden (burada zımnen kamulaştırmasız el atma kastedilmektedir) belediyeler veya valiliklerin sorumlu olduğu açıkça kabul edilmiştir.

Bu hükümlerle ilgili olarak Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmelikte de idareleri 5 yıl içinde parselasyon yapmaya zorlayan hükümler mevcuttur. Yönetmeliğin 9. maddesine göre, 10/7/2019 tarihinden sonra yapılan imar planlarında kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde, 10/7/2019 tarihinden önce yapılmış imar planlarında 10/7/2019 tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde; düzenleme sahalarının tespit edilerek, parselasyon planlarının yapılması ve onaylanması esastır.

Keza, Yönetmeliğin 5. maddesine göre, imar planları ile umumi hizmet veya kamu hizmetleri kullanımı getirilen alanların öncelikle 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesine göre uygulama yapılarak, bu Yönetmelikteki öncelik sırasına göre DOP’tan oluşturulması esastır. Ancak özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;

a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle İmar Kanununun 18. maddesine göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,

b) Daha önce uygulama görmüş, ancak mevcut ya da sonradan yapılan imar planlarında umumi ya da kamu hizmet alanlarına denk gelen taşınmazlar ile uygulamada umumi hizmet veya kamu hizmet alanları toplamının yüzde kırk beşi (%45) aşması halinde, %45 kesildikten sonra aşan miktara karşılık gelen alanlar, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak ya da satın alınmak suretiyle,

ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir. Kamulaştırılması gereken taşınmazlar, 5 yıllık imar programı çerçevesinde kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre sorumlu idarenin kararı ile en fazla 1 yıl uzatılabilir.

Parselasyon İşlemlerinde Düzenleme Ortaklık Payı

Düzenleme ortaklık payı; düzenleme alanındaki ve bölgedeki yaşayanların kentsel faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan umumi hizmet ve kamu hizmet alanlarını elde etmek ve/veya düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında; düzenlemeye tâbi tutulan arazi ve arsaların, düzenlemeden önceki yüzölçümlerinden, imar planındaki kullanım kararlarına göre yüzde kırk beşe (% 45) kadar düşülebilen miktardır.  Parselasyon işlemlerinde düzenleme ortaklık payı ile ilgili hususlar için şu yazımıza bakınız: Düzenleme Ortaklık Payı Oranı (DOPO) Nedir ve Nasıl Hesaplanır?

Parselasyonda Aynı Yerden Parsel Verilmesi

İmar Kanunu’nun 18. maddesine 7181 sayılı Kanunla eklenen fıkraya göre “Düzenleme sonucu taşınmaz maliklerine verilecek parseller; öncelikle düzenlemeye alınan taşınmazın bulunduğu yerden, mümkün olmuyor ise en yakınındaki eşdeğer alandan verilir.” Bu konuda şu yazımıza bakabilirsiniz: 18. Madde Uygulamalarında Aynı Yerden Parsel Verilmesi Zorunluluğu

Parselasyonda Korunmasında Sakınca Olmayan Yapıların Tek Bir İmar Parselinde Bırakılması

İmar Kanunu’nun 18. maddesinin 9. fıkrasında “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmaya bir yapı, ancak bir imar parseli içinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan ve mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülemeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur.” hükmü yer almaktaydı.

Ancak bu fıkra 7181 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmeliğin 17. maddesinde “İmar plânı ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların, asgari parsel büyüklüğünü sağlaması kaydıyla, tam ve hissesiz bir imar parseline denk gelmesi sağlanır. Asgari parsel büyüklüğünün sağlanamaması halinde, 16. maddede belirtilen hükümlere göre tahsis ve bedele dönüştürme işlemleri yapılabilir.” hükmü yer almaktadır.

İmar Kanunu 18. Madde Uygulamalarında KOP

Bu konuda şu yazımıza bakınız: KOP Nedir? Kamu Ortaklık Payı Nedir?

Arazi ve Arsa Düzenlemesinde Yapılaşmaya Uygun Parsel Tahsis Zorunluluğu

Arazi ve arsa düzenlemesinin temel amacı, inşaata elverişli imar parseli üreterek sağlıklı kentleşmeyi sağlamaktır. Bu gerekliliğin anlamı ve sonuçları konusunda şu yazımıza bakabilirsiniz: Arazi ve Arsa Düzenlemesinde Yapılaşmaya Uygun Parsel Tahsis Zorunluluğu

Parselasyonda Parselasyon İşlemlerinde Hisse Çözümü

İmar Kanunu’nun 18. maddesine 7181 sayılı Kanunla eklenen fıkrayla, ferdileştirme (hisse çözümü) yasal dayanağa kavuşturulmuştur. Bu hükme göre, düzenleme alanında bulunan imar adalarında, asgari parsel büyüklüğünü karşılamak kaydıyla, imar uygulama alanında kalan hisseli arsa ve araziler; hisse sahiplerinin muvafakati hâlinde veya fiilî kullanım esasına göre müstakil hâle getirilebilir. Benzer bir hüküm Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmeliğin 17. maddesinde yer almıştır. Bu konuda şu yazımıza bakabilirsiniz: Parselasyon İşlemlerinde Hisse Çözümü (Ferdileştirme)

Parselasyonda Müstakil Parsel Verilmesi Zorunluluğu

Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmeliğin 17. maddesinde, “Taşınmaz sahibine tahsis edilen miktarın asgari imar parsel alanından küçük olması veya diğer teknik ve hukuki nedenlerle müstakil imar parseli verilememesi halinde, bu miktar mümkün mertebe tek bir imar parseline hisselendirilir.” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm teknik ve hukuki nedenler dışında, parsel sahiplerine müstakil parsel verilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu konuda şu yazımıza bakabilirsiniz: Parselasyon İşlemlerinde Müstakil Parsel Verilmesi Zorunluluğu

Ülkemizde Arazi ve Arsa Düzenlemesi İşlemlerinin Tarihçesi

Arazi ve arsa düzenlemesinin ülkemizdeki gelişimini anlayabilmek için ülkemizdeki planlama faaliyetlerinin ve buna ilişkin mevzuatın irdelenmesi gerekir.

a) Ebniye Nizamnamesi

Ülkemizde ilk kez 1848 yılında binaların yapı biçimine ve şehircilik ilkelerine ilişkin “Ebniye Nizamnamesi” çıkarılarak, cadde ve sokakların genişletilmesi için yıkılması gereken binaların, sahiplerinden değer pahası ile satın alınması veya istimlak edilerek yıktırılması öngörülmüştür. Bu Nizamnamede ne bir terkten, ne de bedelsiz kesintiden bahsedilmiştir.

b) Turuk ve Ebniye Nizamnamesi

1864 tarihli Turuk ve Ebniye Nizamnamesi ise sokakların genişletilmesi için alınacak yerlerin, sahipleri tarafından belediyeye parasız olarak terk edilmesi esasını getirmiş, ancak yeniden sokak açılması durumunda, “bedeli verilmedikçe, malikin tasarruf haklarının ihlal edilmeyeceğini” ayrıca belirtmiştir. Bu Nizamname’de bahsedilen durum terktir, dolayısıyla bu Nizamname’de arazi ve arsa düzenlemesinden ya da düzenleme ortaklık payından bahsedildiğini söylemek mümkün değildir.

c) Ebniye Kanunu

1882 tarihli Ebniye Kanunu ise sokakların genişletilmesi için bedelsiz olarak arsa verilmesine ilişkin hükümler içermiştir. Bu Kanunda, “sokakların genişletilmesi için icabeden ve üzerinde bina bulunmayan yerlerin, sokağın iki tarafındaki sahiplerinden lüzum eden kısmın yarı yarıya ve karşılık verilmeksizin alınması” esası benimsenmiştir. Görüldüğü üzere burada bahsedilen durum da arazi ve arsa düzenlemesi değildir.

ç) 1351 sayılı Ankara Şehri İmar Müdüriyeti Teşkilat ve Vezaifine Dair Kanun

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1928 yılında çıkarılan 1351 sayılı Ankara Şehri İmar Müdüriyeti Teşkilat ve Vezaifine Dair Kanun’un ilk halinde arazi ve arsa düzenlemesiyle ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktaydı. Ancak bu Kanun’a 03.06.1930 tarihli ve 1663 sayılı Kanunla eklenen hükümlerle, İmar müdüriyeti, imar plânı hududu dâhilinde bulunan sayılı Ankara Şehri İmar Müdüriyeti’ne arazi ve arsa düzenlemesi yapma yetkisi verilmiştir.

d) Belediye Yapı ve Yollar Kanunu

2290 sayılı Belediye Yapı ve Yollar Kanununda da dağıtımda yüzde on beşe kadar zayiata yer verilmiştir. Bu Kanun’un 6. maddesinde “belediyeler müstakbel imar haritasının tatbiki sırasında mevcut arsaları plân icabatına göre tevhit veya ifraz etmeğe ve arsa sahiplerinin istihkakına göre münferiden veya şayian tevzi etmeğe veya arsanın bitişik bulunduğu bina sahiplerine kıymeti mukabilinde temlike salâhiyettardır.” ve “müstakbel şehir haritası dâhilindeki arsaların tevhit ve ifraz ve tevziinde mesahai sathiyelerin aynen muhafazası kabil olmadığı takdirde tevziat nihayet %15’e kadar noksan ile yapılır.” hükümleri yer almıştır.

e) 6785 sayılı İmar Kanunu ile Belediye Yapı ve Yollar Kanunu

1956 yılında çıkarılan 6785 sayılı İmar Kanunu ile Belediye Yapı ve Yollar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. 6785 sayılı Kanunun 42. maddesi, arazi ve arsa düzenlemesi ve DOP ile ilgili hususları düzenlemişti. Madde metni şu şekilde idi: 

“İmar ve yol istikamet planları hududu içindeki binalı ve binasız gayrimenkullerin, plana uygun şekilde inşaata elverişli hale getirilmesi için, gayrimenkul sahiplerinin muvafakati aranmaksızın birbirleriyle ve yol fazlası ile veya sair belediye, amme hükmi şahıslariyle amme müesseselerine ait yerlerle birleştirerek plan icaplarına göre müstakilen veya şuyulu olarak parsellere ayırmaya ve bu yerleri yüzde yirmi beşe kadar noksaniyle sahiplerine dağıtmaya belediyeler salahiyetlidir.

Bu yerlerin birleştirildikten sonra parsellere ayrılmasında ve dağıtılmasında eski mevkii ve miktarı esas tutulur. Bunlardan yol, meydan, otopark ve yeşil saha gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlere rastlıyan ve yüzde yirmi beşten fazla olup istimlaki icabeden yerlere mukabil, mülk sahiplerine bu madde hükümleri dâhilinde yer göstermeye belediyeler salahiyetlidir.”

Fakat bu hüküm Anayasa Mahkemesinin 14.01.1964 tarihli ve 11606 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 22.11.1963 tarihli ve E:1963/65, K:1963/278 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararında yüzde yirmi beşe kadar noksaniyle sahiplerine dağıtma şeklindeki düzenlemeyi kamulaştırma olarak nitelendirmiştir.  Mahkeme bu hükmü 1961 Anayasası’nın kamulaştırmayı düzenleyen 38. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir. 

İptal kararından sonra 1972 yılında çıkarılan 1605 sayılı Kanun’la 6785 sayılı İmar Kanunu’nun 42. maddesi yeniden düzenlenmiş ve DOP esası benimsenmiştir. Kanun’un 1605 sayılı Kanunla değişik (b) bendinde “Belediyelerce düzenlenmeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında, bunların mesahalarından yeteri kadar saha, düzenleme dolayısiyle meydana gelen değer artışları karşılığında DOP olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki mesahalarının yüzde yirmibeşini geçemez.” hükümleri yer almıştır.

f) 3194 Sayılı İmar Kanunu

1985 yılında 3194 sayılı İmar Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Bu Kanun’un 18. maddesi, arazi ve arsa düzenlemesi konusuyla ilgilidir.  Bu maddede önce 5006 sayılı Kanunla bir değişiklik yapılmıştır. 5006 sayılı Kanunla, daha önceden %35 olan DOP oranı %40’a çıkarılmıştır. Ayrıca “Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, cami ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarda kullanılamaz.” hükmünü ihtiva eden 3. fıkrası “Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.” şeklinde değiştirilerek “Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları” DOP’tan karşılanabilecek alanlara dâhil edilmiştir. Aynı değişiklikle fıkradaki “cami” ibaresi “ibadet yeri olarak değiştirilmiştir.

Maddede 7181 ve 7221 sayılı Kanunlarla da önemli değişiklikler yapılmıştır. Bunlar için şu yazımıza bakınız: 7181 sayılı Kanunla İmar Kanunu’nda Arazi ve Arsa Düzenlemelerinde Neler Değişti?

3194 sayılı Kanun’dan sonra çıkarılan pek çok kanunla, parselasyon konusunda özel nitelikli düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin hemen tamamına yakını, organize sanayi bölgeleri, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri gibi özel planlama bölgelerinde arazi ve arsa düzenlemesi yapılmasıyla ilgilidir. Bu düzenlemelerle parselasyon yapma yetkisi konusunda özel yetkiler ihdas edilmiştir. Parselasyon yapmakla görevli idareler, 18. madde uygulaması yaparken aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekir.

Parselasyon İşlemlerinde Meslek Grubu ve Mesleki Yeterlilik Şartı

Parselasyonun yeterliğe sahip kişiler tarafından yapılması gerekir. Bu konuda iki şart söz konusudur. Bunlardan birincisi, parselasyon plân ve haritaların sorumluluğunun, bir harita ve kadastro yüksek mühendisi veya mühendisi tarafından üstlenilmesi, diğeri ise bu kişilerin yeterli ehliyete sahip olmalarıdır. Bu iki şartı taşımayan kişiler tarafından yapılan parselasyon işlemleri, şekil yönünden aykırılık teşkil eder.

a) Meslek Türü Açısından Gereklilik

Önce parselasyon plân ve haritaların sorumluluğunun, bir harita ve kadastro yüksek mühendisi veya mühendisi tarafından üstlenilmesi hususunu açıklayalım. Tescile Konu Harita ve Planlar Yönetmeliğinin 2. maddesi gereği plân ve haritaların sorumluluğunun, bir harita-kadastro yüksek mühendisi veya mühendisi tarafından üstlenilmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle arazi ve arsa düzenlemesini yapma, bilgi, belge ve işlemleri hazırlama ve tapuda tescil etme konusunda yetkili meslek, harita ve kadastro mühendisliği (üniversitelerde mezun oldukları bölümün adıyla jeodezi ve fotogrametri mühendisliği) mesleğidir (Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi, s: 19).

İmar Kanunu’nun 28. maddesine göre 3194 sayılı Kanunun 38. maddesinde sayılan mühendisler, mimarlar ve şehir plâncıları dışında kalan fen adamlarının proje hazırlama ve uygulama yapmaya ilişkin yetki, görev ve sorumlulukları saklıdır. İmar Kanununun 38. Maddesinde Sayılan Mühendisler, Mimarlar ve Şehir Plancıları Dışında Kalan Fen Adamlarının Yetki, Görev ve Sorumlulukları Hakkında Yönetmelik, bazı fen adamlarının arazi ve arsa düzenlemesi yapma konusunda yetkili olduğunu hükme bağlamaktadır. Bu Yönetmeliğin 9. maddesine göre 2. ve 3 grup fen adamları, arazi ve arsa düzenlemeleri uygulama işlerini yapmaya yetkilidirler.

b) Mesleki Yeterlilik Şartı

İkinci olarak, parselasyon işlemini yapabilecek görevlilerin yeterlik durumları, Harita Mühendislik Hizmetlerini Yükümlenecek Müellif ve Müellif Kuruluşlarının Ehliyet Durumlarına Ait Yönetmelik ile düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre genel bütçeye dâhil idareler, katma bütçeli daireler il özel idareleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yaptırılacak herhangi bir yöntem ve ölçekteki çizgisel ve sayısal harita yapımı, kadastro haritaları, kentsel ve kırsal arazi ve arsa düzenlemeleri etüd ve işletme haritaları, yer kontrol noktalarının tesisi, tescile konu olan harita ve planlar, deformasyon ölçmeleri, plankote, hidrografik ölçmeler, konum belirlemeleri, yer altı ölçmeleri ile her türlü projelerin araziye uygulama işlerini yapacak kişiler hangi ihale yöntemine tabi olursa olsun yeterlik belgesi almak zorundadır.

Bu yeterlik belgesi, Yönetmeliğin kapsamına giren işlerin ihalelerine katılmak isteyenlerin diğer belgelerle birlikte ihale komisyonuna vermek zorunda oldukları belgedir. Her iş için ayrı ayrı yeterlik belgesi alınması gerekir. Yeterlik belgesi, idarelerde bu amaçla kurulacak yeterlik komisyonları tarafından verilmektedir. 

c) İdarenin Parselasyon İşlemini Kendisinin Yapması Durumunda Müellifin Memur ya da Diğer Kamu Görevlisi Olması Şartı

Parselasyon işlemi çeşitli şekillerde hazırlanabilmektedir. İlk yol, parselasyon işlemini, belediyelerin ve diğer idarelerin, kendi personelleri aracılığıyla yaptırmalarıdır. İkinci yol arazi ve arsa düzenlemesinin ihale sureti ile yaptırılmasıdır. Son olarak, taşınmaz sahipleri de, arazi ve arsa düzenlemesi işlerini özel harita bürolarına yaptırdıktan sonra, belediyeler ve il özel idareleri aracılığı ile onaylatarak tapu siciline tescil ettirebilirler.

Burada dikkat edilecek husus, parselasyon işleminin belediyeler, il özel idareleri ya da diğer kamu idareleri tarafından o kurumlarda görevli harita ve kadastro mühendislerine yaptırılabilmesi için, bu kişilerin asli ve sürekli görevlerde çalışan “memur veya diğer kamu görevlisi” konumunda bulunması gerekmesidir (Köktürk, Erdal (2007) Arsa Düzenlemeleri ve Yargı İlişkisi, s: 21). Bu husus, Anayasa’nın, asli ve sürekli kamu hizmetlerinin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerektiğini hüküm altına alan 128. maddesinin de doğal bir gereğidir.

Parselasyon Nedir
Arazi ve Arsa Düzenlemesi (Parselasyon) Nedir? 18. Madde Uygulaması Esasları Nelerdir?